BİTMEYEN SIKINTILAR

Emperyal güçlere karşı verilen inançlı mücadelenin büyük bir zaferle sonuçlanmasından sonra, ülkemizi muasır medeniyet düzeyine ulaştırmak ve halkımızı insanca yaşam koşullarına kavuşturmak için de bir mücadele verilmeye başlanmıştı İstiklal savaşımız sonrasında…

Tam bağımsızlık ilkeleri içinde en önemlisinin ekonomik bağımsızlık olduğu görüşünden hareketle üreten tesislere vücut buldurulmuş ve bu istihdam alanları vatandaşlarımıza ekmek kapısı araladığı gibi, ülkemiz ekonomisine de kazandırmıştı aynı zamanda… İşsizliğin asgari düzeyde kalmasına yönelik daha çok üreten tesislere vücut buldurmak gerekirken, söz konusu tesislerin devlet sırtında kambura dönüşmesine vesile olan bir icraat sergilendi ve sakız fiyatına elden çıkarıldı güzelim tesisler…

Yabancı ülkelerden borçlanmaya gidildiği dönemin başlangıcından itibaren ekonomik alanda sıkıntılar yaşanmaya başlandı ve sentlere bile muhtaç kaldık bir zamanlar… Milli gelir dağılımındaki adaletsizlik, işsizlik nedeniyle büyük boyutlara ulaşırken, sayesinde kendi kendine yeterli 7 ülkeden biri olan tarım sektörümüzde de olumsuzluklar yaşanmaya başlandı ve şimdilerde başta Buğday olmak üzere birçok tarımsal ürünü daha ithal etmek mecburiyetinde kalındığından ekonomimizin de zarar görmesine sebebiyet verildi maalesef…

Ülkemizin büyümesini ve güçlenmesini istemeyen dış odakların senaryoları sonucu uzun yıllar terör belası ile mücadele etmek durumunda kaldık ve insanlık dışı terör, kimi zaman; “Bir avuç çapulcunun işi…” denilerek küçümsendiğinden mücadele etmekteyiz halen… 15 Temmuz 2016’da da hain ve alçakça bir kalkışma ile ülkemizi ele geçirmek isteyen terör örgütüne de zamanında vaziyet edilseydi alçakça  kalkışmanın hedefi olmayacaktık elbet ve bu terör örgütü ile mücadeleye devam ederken, yıllardır “Müttefik” diye ifade edilen ABD, terör başı alçağı yargılanmak üzere göndermediği gibi, ülkesinde barındırmaya devam etmekte…

Önemli ilkelerimizden biri; başta komşularımız olmak üzere tüm dünya ülkeleriyle barışık olma hedefini içeren “Yurtta sulh, cihanda sulh” söylemiydi ve gereken duyarlılık gösterilmedi bu önemli ilke için… Gerçek bir dostumuz olmadığı, yıllardır ilan edilmiş olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanıyan bir ülkenin olmamasından bilinmekte…

Akan yıllarda yurdumuzun değişik yörelerinde meydana gelen deprem afetlerinde birçok vatandaşımız yaşamını yitirirken, büyük zarar gördük ekonomik açıdan da… Deprem uzmanları; “Artık depremle yaşamaya alışmalıyız…” diyerekten meydana gelecek afetlerde zararın asgari düzeyde kalması için gereken önlemlerin alınmasına dikkat çekiyorlardı ama her noktasında deprem riski taşıyor olmamıza rağmen, sık sık deprem yaşanan başka ülkelerde olduğu gibi arzulanan sonucu verebilecek  önlemler alınabilmiş değil günümüze dek ve Elazığ ilimizdeki 6,8 büyüklüğünde meydana gelen deprem, bir kez daha gözler önüne serdi bu acı gerçeği…

Toplumumuzu ilgilendiren önemli konularda yaşanan olumsuzluklar zararının asgari düzeyde kalması,  sıkıntı veren durumlara zamanında vaziyet ederek gereken önlemleri almakla mümkündür ve ülkemizde sıkıntıların büyümesi, söz konusu önlemlerin alınmasında da rötar yaptığımızı tescil ettiğinden; üzüyor ağır bedeller ödeyen halkımızı!..