Daha önce bazı yazılarımda Siirt’in yetiştirdiği bilim adamlarının yazdığı eserlerin bir envanterinin çıkarılması gerektiğine değinmiştim. Yine aynı şekilde yöremize ait ürünlerin tespitini ve bunların orijinal tohumlarının kayıt altına alınarak korunması gerektiğinin altını çizmiştim.
Ama bakıyorum ki envanter ihtiyacı hemen her alanda karşımıza çıkıyor. Yani konu yalnız bu iki konu ile sınırlı değil. Yöresel ürünlerin yani ekonomik değeri olan ürünlerin dışındaki bitkilerin de tespit edilmesi gerekiyor. İlimizde halen bitki envanterine geçmemiş birçok bitki türü bulunduğuna inanıyorum. Hatta bunların bir bölümü yalnız ilimize ya da bölgemize özgü olan endemik bitkiler bile olabilir. Tıpkı Pervari ve Şirvan ilçeleri kırsalında yetişen endemik bir bitki olan ters lale gibi. Öncelikli olarak bunların tespiti gerekiyor.
Nitekim geçtiğimiz yıllarda Siirt Eğitim Fakültesinin Dekanlığını yapan Prof. Dr. Hüseyin Mısırdalı ve ardından aynı görevi yürüten hemşerimiz Prof. Dr. Alaattin Selçuk Ertekin bu konularda çalışmalar yapmışlardı. İkisi de botanikçi olan hocalarımız birkaç bitki türünü de literatüre kazandırmışlardı ancak, bu alanda daha çok araştırmaya ihtiyaç vardır.
Aynı durum bizimle dünyayı paylaşan bir başka canlılarda da görülüyor. İlimizde yaşamlarını sürdüren hayvanlarında tam anlamıyla bir tespiti yapılamamıştır. Nitekim doğa meraklısı taksi şoförü Nihat Kaymaz adlı hemşerimiz yaptığı geziler sonucu ”Siirt Benekli Meleği” adını verdiği bir kelebek türünü fotoğraflamış ve kayıt altına alınmasını sağlamıştır. Öncelikle, birçok bilim adamının yapamadığını yaptığı için kendisini kutluyorum. Gerçekten övülmeye değer çalışmalar yaptığını gözlemliyoruz.
Yine kendisinin verdiği bilgiye göre ilimizde 114 kelebek türü yaşıyormuş ve bunlar yalnız kelebekler, birde börtü böcekleri, kurtları, solucanları, kuşları düşünün. Bu konularda gerçekten esaslı bir araştırmaya ihtiyaç vardır. Titiz bir inceleme ile bitki çeşitleri ve hayvan türleri tek-tek tespit edilerek kayıt altına alınmalı. Nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olanlar için de gerekli önlemler alınmalıdır.
Araştırmalar konusunda bir bahanemiz kalmadı. Yedi fakültesi ve onlarca bölüm ile yüksek okula sahip bir üniversitemiz bulunuyor. İhtiyaç duyulduğunda yine üniversite aracılığıyla diğer üniversitelerle işbirliğine gidilerek gerekli uzmanlar temin edilebilir. Tabi ki bunu yalnız üniversitenin boynuna da atmak doğru olmaz. Bu konuda Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü olmak üzere sivil toplum kuruluşları ve hatta bu memlekette yaşamını sürdüren bizler, yani her birimiz bu konuda ortak hareket etmeli ve üzerimize düşen görevi yerine getirmeliyiz.
YORUMLAR