Milliyet Gazetesinin deneyimli yazarlarından Mehmet Tezkan, “Yaz Ama Benim Adımı Verme” başlığı altında bir makale yayınladı. Sayın Tezkan makalesinden işadamlarından hukukçulara, siyasetçilerden velilere kadar toplumun her kesimin kendilerine birçok bilgiler aktardıklarını ancak isimlerinin verilmesine izin vermediklerini belirtiyor. Tezkan’ın vurguladığı bir başka noktada toplumun her kesiminden insanların gazeteci , köşe yazarı ve televizyon yorumcularından daha keskin yazılar daha sert haber ve yorumlar istediğini aktarıyor. Çeşitli kesimleri örnek veren Tezkan, bu durumu köşe yazarlığının dayanılmaz ağırlığı olarak nitelendiriyor.
Hiç adetim olmadığı halde bu makaleyi iki kez okudum. Hem şükrettim hem de teselli buldum. Şükrettim, çünkü biz bunu küçük ve kapalı bir toplum olduğumuz için yalnızca Siirt’e has bir şey olarak görüyorduk. Teselli buldum; çünkü bizde aynı şeyleri dinliyor, aynı sıkıntıları yaşıyoruz. Bizim ki belki bir tık fazlasıdır. O da bizde, Sayın Tezkan’ın belirttiği gibi yalnız köşe yazarlığında değil habercilikte de aynı sıkıntıyı yaşıyor olmamızdır.
Gerçekten toplumun her kesiminden insanlar sürekli bazı şeyleri aktarıp, bunları dile maltepe escort getirmemizi istiyorlar. Onlarında tutumları “beni görmedin, benden duymadın.” Bunların bir bölümünü anlamak kolaydır. Sonuçta meydana geldiği olumsuzluktan zarar görmemiş olabilir ve bu nedenle başının ağrımasını istemiyor olabilir diye düşünebilirsiniz. Yanlış bir tutum olsa bile anlayışla karşılayabilirsiniz. Ama bazıları var ki, olaydan nasıl etkilendiklerini veya herhangi bir kişiden nasıl büyük zararlar gördüklerini saatler boyu anlatır dururlar. Anlatımları bittiği zaman da klasik cümleyi söylerler; “söylediklerimin hepsi doğru, ama benden duymuş olma… Zaten ben seni görmedim.” Yahu arkadaş bu olaydan veya bu kişiden zarar gören sensin, sen adını vermek istemiyorsan ben bu durumu nasıl yansıtayım? dememizde bir çare olmuyor.
Üstelik çoğu zaman bu söylenenleri başka kaynaklardan doğrulama imkanı bulamıyoruz. Dolayısıyla yanlış varsa öyle devam edip gidiyor. Bizde bu çekingenlik oldukça yanlış yapan, kötülük yapan, hırsızlık yapan insanlara gün doğuyor. İnsan, İsmet Paşaya atfedilen; “Bir memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memleket kurtulamaz “ sözünü hatırlamadan edemiyor.
Özetle, bu durum Sayın Tezkan’ın belirttiği gibi yalnız köşe yazarlığının değil, tümüyle gazeteciliğin dayanılmaz ağırlığını oluşturuyor diye düşünüyorum.