Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Dicle Elektirik Reklam
Ahmet ARITÜRK
Ahmet ARITÜRK

MONTRÖ ANLAŞMASI VE KANAL İSTANBUL!

Lozan’ı, Montrö’yü beğenmeyenler, Sevr’i mi beğeniyorlar, dersiniz. Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu hükmünde olan Lozan, Mudanya, Montrö gibi anlaşmalara (Tu kaka!) diyen bir zihniyet hortlamış gibi! Bunların akıl hocası (Lozan Zafer Mi, Hezimet Mi) kitabının yazarı, bir süre önce vefat eden fesli Kadir Mısırlıoğlu’nun peşinden giden bir güruh var. Bunlara göre Ankara’da kurulan meclis-i mebusanın imzaladığı bütün anlaşmalar TU KAKA HÜKMÜNDE! Bunun için Kanal İstanbul’un yapılmak istenmesinin bir amacı da Montrö Anlaşmasını delmek olarak takdim edilmektedir.

Osmanlı İmparatorluğunun teslim bayrağını çekerek 1920 tarihinde imzaladığı SEVR anlaşmasına tepkili olmayan zihniyet, 23 Nisan 1920’de küşad edilen Meclis-i Mebusan ile 29 Ekim 1923 tarihinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin imzaladığı bütün anlaşmalara karşı gibiler. Neredeyse bu anlaşmaları VATANA İHANET olarak takdim etmek çabası içinde bulunuyorlar. Osmanlı İmparatorluğunun teslim bayrağını çekmesi hükmünde olan Sevr anlaşmasında Belçika, Çekoslovakya, Ermenistan, Fransa, İtalya, Japonya, Polonya, Portekiz, Romanya, Yugoslavya ve Yunanistan gibi devlet temsilcilerinin imzaları var.

Orijinal hali Fransa’da bulunan anlaşma hemen hepsi Osmanlı İmparatorluğunun aleyhinde 433 maddeden oluşmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu adına Hadi Paşa, Reşit Halis Bey ve Rıza Tevfik tarafından imzalanan anlaşma İtilaf tarafının Osmanlı topraklarını paylaşma konusunda kendi aralarında anlaşmazlık yaşamaları, Türk milletinin bu devletlere karşı gösterdiği aşırı tepki, Yunanlılara İzmir’in verilmesi sonucunda İngiltere ile İtalya arasında yaşanan anlaşmazlıklar, Rusya’nın savaştan çekilmesi ve tarafını değiştirerek itilaf devletlerine karşı cephe almış olması. Rusya’nın savaştan çekilmesiyle birlikte Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan gizli antlaşmalar Sevr’in uygulanmasını aksatmıştır.

Antlaşmayı bir an önce Osmanlı Devletine imzalatarak topraklarını paylaşmak isteyen Büyük Britanya, Yunanlıları kışkırtarak Anadolu içlerine girmelerini sağlamış, Yunanlılar Anadolu’da Bursa, Balıkesir, Uşak ve Trakya’yı işgal ederken İngilizler de boş durmamış, Mudanya ve Bandırma’ya asker çıkarma faaliyetinde bulunmuşlardır. Bu gelişmeler üzerine durum Osmanlı Saltanat Şurası’nda görüşülmüştür. Bu görüşmelerde şartları kabul etmeyen tek kişi Korgeneral Rıza Paşa olmuştur. Diğer üyelerin şartları kabul etmesi sonucunda, Damat Ferit Paşa’nın da onayıyla Maarif Nazırı Hadi Paşa’nın başkanlık yaptığı heyet, Sevr Antlaşması’nı imzalamak üzere Paris’e gitmiştir. Sevr, yeni kurulan Meclis-i Mebusan tarafından kabul edilmemiştir. Bu antlaşma Türkiye tarafından imzalanmadığı gibi Yunanistan dışındaki diğer ülkeler tarafından da imzalanmamıştır. İtalya antlaşmadan memnun olmadığı için imzalamamış ve Osmanlı’dan yana olduğunu kamuoyuna bildirmiştir. İtalyanların ve Fransızların bu antlaşmayı imzalamamasının en önemli sebebi İzmir’in Yunanistan’a verilmesi olmuştur.

Sevr antlaşması uygulansaydı İstanbul Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalmaya devam edecekti. Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü yerler İstanbul ve çevresinden oluşan küçük bir toprak parçası olacak; eğer Osmanlı Devleti, İtilaf güçlerinin belirlediği şartlara uymazsa İstanbul da ellerinden alınacak, Batı Anadolu ve Doğu Trakya Yunanlılara verilecek, Ege Adaları Yunanistan’a bırakılacak, Rodos ve 12 Ada İtalya’nın olacak, Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti ve güneyinde Kürdistan Devleti kurulacak, Irak, Musul ve Arabistan İngiltere’ye verilecek, Boğazlar, bütün ülkelerin gemilerine savaş zamanında dahi açık bulundurulacak ayrıca boğazlar on ülkeden oluşan bir Avrupa Komisyonu tarafından yönetilecek ve bu komisyonda Türk üye bulunmayacaktı.

Kapitülasyonlar; İngiliz, Japon, Fransız ve İtalyanlardan oluşan bir komisyonun düzenlemesiyle genişletilerek yeniden gündeme gelecek ve bütün azınlıklar bu ayrıcalıklardan yararlanabilecekti. Ayrıca azınlıklara geniş haklar verilecek ve askerlik yapmayacaklardı. Azınlıklar sınırlarımız içinde okul ve dini kurumları açabileceklerdi. Osmanlı’nın bu konuda yaptığı uygulamalar ise denetlenebilecekti. Osmanlı Devleti’nin mali durumu ve bütçesi İngiliz, Fransız ve İtalyanlardan oluşan komisyon ile Düyun-u Umumiye İdaresi tarafından yönetilecekti. Bu komisyonda Osmanlı üyeleri sadece danışman olarak yer alacaktı, Osmanlı, mali bakımdan zor durumda olduğu için savaş tazminatı vermeyecek ve borçları silinecekti, Osmanlı Devleti’nde zorunlu askerlik kaldırılacak ve askeri gücü 50.700’ü geçmeyecekti. Ayrıca orduda ağır silahlar ve uçaklar kesinlikle bulunmayacak ve Osmanlı donanması İtilaf Devletleri’nin kontrolü altında olacaktı, Deniz Kuvvetleri’nde 13’ten fazla savaş gemisi bulunmayacak, Kürtler, Doğu Anadolu’da bağımsız bir devlet kurmak isterlerse ve bu istek Cemiyet-i Akvam tarafından kabul edilirse, Osmanlılar bu durumu kabul edecekti. Osmanlılar, Mısır üzerindeki bütün haklarından vazgeçecek, Filistin, Irak ve Suriye için alınan kararlara uyacaktı. Hicaz bağımsız bir devlet olacaktı (Arap ülkeleri istediğini aldı), Osmanlı Devleti İzmir’deki egemenlik haklarını Yunanistan’a bırakacak ve kalelerden sadece birinde Türk bayrağı dalgalanacaktı. Şam ve çevresi, Mardin, Antep ve Urfa Fransa’ya verilecek ve Sivas’ın kuzeyine kadar olan bölgede Fransız nüfusu yer alacaktı, İzmir bölgesi dışındaki Batı Anadolu, İtalya’ya ait nüfus bölgesi olacaktı.

Sevr anlaşması Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ve Osmanlı Padişahı tarafından imzalanmadığı için hukuken geçersiz sayılmıştır, TBMM, 19 Ağustos 1920’de imza heyetini vatan haini ilan ettiğini ve anlaşmayı kabul etmediğini duyurmuştur. Sevr Antlaşması’nın hükümlerinin Türk milletini umutsuzluğa sürüklemesi gerekirken tam aksine bu antlaşma sayesinde Türk milleti daha güçlü hale gelerek kararlılığını göstermiş ve Kurtuluş mücadelesini başlatmıştır.

Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde gerçekleştirilen kurtuluş savaşlarından sonra İtilaf Devletleri Lozan Antlaşması’nı imzalamak zorunda bırakılmıştır.

Lozan’dan önce Türkiye Büyük Millet Meclisi 3 Aralık 1920’de Ermenistan Demokratik Cumhuriyetiyle Gümrü, 1 Mart 1921’de Afganistan’la Türkiye-Afganistan anlaşmasını, 16 Mart 1921’de Rusya ile Moskova anlaşmasını, 13 Ekim 1921’de yine Rusya ile Kars anlaşmasını, 20 Ekim 1921’de Fransa ile Ankara anlaşmasını, 11 Ekim 1922’de İtalya ile Mudanya mütarekesini imzalamıştır. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan anlaşmasıyla da Türkiye Cumhuriyetinin tapu senedini almıştır.

Lozan anlaşmasından sonra da yine TBMM’inde 5 Haziran 1926’da Birleşik Krallıkla Ankara anlaşması, 9 Şubat 1934 tarihinde Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya ile Balkan Anlaşmasını imzalayan Türkiye Cumhuriyeti 20 Temmuz 1926’da bugün söz konusu edilen Montrö anlaşmasını imzalayarak özellikle İstanbul boğazları üzerindeki hükümranlığını perçinlemiştir. Bu anlaşma Boğazların kayıtsız şartsız Türkiye Cumhuriyetinin hükümranlığına bırakılacağı, barış zamanında her devletin ticaret gemilerinin boğazlardan serbest geçebilecekleri, buna mukabil askeri savaş gemilerinin geçmelerine müsaade edilmeyeceği gibi hepsi de lehimize olan maddeler içermektedir.

Peki, söyler misiniz, Montrö anlaşmasından duyulan rahatsızlığın sebebi nedir. Asıl rahatsızlık, Karadeniz’de kıyıları bulunan ülkelerin askeri gemiler bulundurabilmelerine karşılık, diğer devletlerin askeri gemiler bulunduramayacaklarından kaynaklı bir durumdur. Boğazlar, kanala dönüştürülürse, MONTRÖ’NÜN varlığının sebebi de ortadan kalkacak, kıyısı olmayan ABD gibi ülkeler de Karadeniz’e savaş gemileri gönderebilecekler. İşte, koparılmak istenen fırtınanın asıl sebebi budur. Yani, ABD’nin savaş gemilerine Karadeniz’de konuşlanma imkânının sunulmasıdır. Yani, Kanal İstanbul, sözün tam anlamıyla sadece BİR RANT PROJESİ DEĞİL, aynı zamanda bir ABD PROJESİDİR!!!

 TAŞLAMALAR

YÜZ FETÖCÜ KAYMAKAM

VE VALİ YARDIMCISI

DAHA TESPİT EDİLMİŞ

GELMİYOR MU SONLARI

BİR SİYASİ AYAĞI

BULUNMADI FETÖ’NÜN

MERAK EDİYORUZ BİZ

SEBEBİ NEDİR BUNUN

SİYASİ AYAĞINI

BULMAYA KALKIŞIRSAN

UCU KİMLERE VARIR

ŞAŞIRACAKSIN İNAN

FETÖ NASIL BİR TEMEL

ATMIŞ MEĞER ÜLKEDE

ARADAN DÖRT YIL GEÇTİ

SONU GELMEZ YİNE DE

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER