Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Dicle Elektirik Reklam
Cüneyt ARITÜRK
Cüneyt ARITÜRK

TÜRBELERLE İLGİLİ BİR ÖYKÜ!!!

Bugün içimden geldi, büyüklerimden duyduğum eski bir Siirt öyküsünü okuyucularımla paylaşayım istedim. İşte, ders alınması gereken hikâye:

Geçmiş yıllarda, uzun süre ortaklık yapan iki Siirtli önce çok kazanmışlar, çok zengin olmuşlar, ancak, bilahare bütün mal varlıklarını kaybetmişler. Ellerinde kala-kala bir kısrakla, yavrusu kalmış. İşlerinin ters gittiğini anlayan ve birlikteliklerinin bir anlamı kalmadığını kavrayan ortaklar, ayrılmağa karar vermişler. Ellerindeki son mal varlıkları olan kısrak ve yavrusu için kura çekmişler, birisine kısrağın kendisi, diğerine de yavrusu düşmüş.

Yolları ayrılan iki ortaktan, kısrağı alan kişinin, az bir yol aldıktan sonra, zaten hayli yaşlı olan kısrağı ölmüş. Zavallı, çok sevdiği kısrağı için bir çukur kazarak hayvanı içine gömmüş ve derdinden oturup başucunda ağlamağa başlamış. O esnada, oradan bir kervan geçiyormuş. Kervandakiler, adamcağızın bir mezarın başında oturup ağladığını görünce sormuşlar:

-Hayrola, neden ağlıyorsun? Demişler!

Kısrağının öldüğünü ve kendi çaresizliğine ağladığını söylemeğe utanan Siirtli:

-Şeyhim öldü, onu gömdüm. Başucunda ağlıyorum! demiş.

“ŞEYH” kelimesini duyan kervandakiler, Adamı teselli etmişler. Çok büyük bir şeyh(!) olarak empoze edilen KISRAK İÇİN TÜRBE YAPMIŞLAR. Türbeye de para ve kıymetli eşya atmışlar. Bu durumu gören Siirtli sözde türbenin TÜRBEDARI olarak geçinmenin yolunu bulmuş! Gelen giden bütün kervanlar, oradan geçerlerken, Türbeye bir şeyler bırakıyor, o da bu sayede geçimini sağlıyormuş.

Aradan bir süre geçmiş, türbedar bakmış ki, türbenin yanından geçen kervanlar azalmış. Sebebini araştırmış, meğer aynı yol üzerinde çok daha ünlü bir türbe olduğu için, kervanlar yollarını değiştirip artık o yöreden geçiyorlarmış. Merak edip, işini bozan bu türbeye gitmeğe ve durumu öğrenmeğe karar vermiş. Gitmiş ve görmüş ki, bu türbede, türbedar olan eski ortağı değil mi. Birbirlerini görünce sarılıp, kucaklaşmışlar. Tenha bir yere çekilip dertleşmişler. Birinci ortak gelişinin sebebini anlatınca, ikinci ortak demiş ki:

-Vallahi, benim türbemde yatan da, senin kısrağın yavrusu!

“Enayiler olmazsa, iş kalmaz açıkgözlere” diyerek ortaklar tekrar bir araya gelmişler. Ama bu seferki işleri ticaret değil. Türbedarlık olmuş. Bunun için bizim Siirtçede söylenegelen bir deyim vardır.

-Kıl kıbbe let hassıbe ız yara = Her kubbeyi ziyaret zannetme!

Ortaklar, kendi türbelerinde kalmağa devam etmiş amma, gelen ziyaretçilere şöyle telkin veriyorlarmış:

-Diğer Türbeye gitmezseniz, ziyaretiniz noksan kalır. Çünkü Türbede yatanlar ana-oğuldur. Önce annenin türbesine gidenin, sonra çocuğun türbesine; önce çocuğun türbesine gidenin de, sonra annesinin türbesine gitmesi, duaların kabulü açısından şarttır!

Kıssadan hisseyi siz çıkarın!

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER