Pazartesi günü 1 Mayıs Emek ve Dayanışma günü veya yaygın adıyla İŞÇİ BAYRAMIYDIR. 2022 yılının 1 Mayıs’ı elbette bayram olmaktan çok uzak bir ortamda gerçekleşmektedir. Ekonomik sıkıntıların yarattığı atmosfer içinde milyonlarca vatandaşlarımız işlerini kaybetmişlerken ve sırada daha da kaybedecekler varken, (BAYRAM GELMİŞ NEYİME) demekle yetineceğiz.
Biz, bugünkü yorum yazımızda işçi haklarını bir başka açıdan ele alalım istedik. Kimilerimiz zannediyorlar ki, işçi hakları gerçekten de Batı âleminin ataklarıyla belirlenmiş, İslam dini, işçi hakları konusunu es geçmiştir! Elbette öyle değildir. İşçi haklarıyla ilgili kurallar İslamiyet’in ilk yıllarından beri gündeme getirilmiştir. Peygamber Efendimiz Hazret-i MUHAMMED’İN (O’na, al ve ashabına salat ve selam olsun) bir hadis-i şeriflerinde mealen:
“İşçinin ücretini alın teri kurumadan önce ödeyiniz” buyurduğu bilinen gerçeklerdendir. Yani, işçi haklarına ilk sahip çıkan da bizzat İslam dinidir ve din-i İslam’ın büyük önderidir. Bu hadis-i şerifle işçinin alın teri adeta kutsanmıştır.
Bir hadis-i kutside: “Allah Teâlâ buyurur ki: Üç kimse vardır ki, Kıyamet günü ben onların hasmıyım. Ben, her kimin hasmı olursam, onu helak ederim. O üç kimse şunlardır:
1.Bana karşı söz verip, sonra vaadinden dönen,
2.Hür bir kimseyi (köle gibi) satarak parasını yiyen,
3.Bir işçi çalıştırarak ondan istifade edip de ücretini vermeyen kimsedir.”
Bunlardan üçüncü şık, işçi haklarına verilen öneme açıkça vurgu yapmaktadır. Bilinmelidir ki, merkezinde insan ve insanlık olmayan, refahı topluma yayma amacından uzaklaşmış, sadece ülke ekonomisini veya işverenin servetini büyütmesine kilitlenmiş bir iktisat politikasının uygulandığı, vergi yükünün en ağır kısmının emekçilerin sırtına yüklendiği, işçilerin yarısına yakınının asgari ücretle çalışmaya mahkûm edildiği, bir yanda yüksek işsizlik oranları, diğer yanda kadınların ve çocukların ucuz işgücü olarak görülüp sömürüldüğü, yetersiz tedbirler ve elverişsiz çalışma şartları nedeniyle meydana gelen iş kazalarının her yıl arttığı, bu kazalar nedeniyle binlerce işçinin hayatını kaybettiği veya sakat kaldığı bir memlekette sosyal barış tesis edilemez!
Dinimizin kesin hükümlerine rağmen, itiraf etmeliyiz ki, günümüzde hem Müslümanlar, hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak işçi haklarını teslim konusunda Batılıların çok gerisine düşmüş bulunmaktayız. İslamiyet denince mangalda kül bırakmayanlar, her nedense işçi hakları konusunda da oldukça cimridirler! Taşeron denilen sistemle, adeta işçileri köle konumuna sokmak peşindedir.
Patronlara destek çıkan, mevcut hakları bile kısmak ve kısırlaştırmak peşinde olanların, İslam dininin işçilere bakış açısından hiç mi haberleri yok! Hesaplarına geldiği zaman mı Müslüman oluyorlar!!!
Milli gelirin dağılımında, işçilere düşen hisse nedir! Bir de bunu irdelemek lazım! 2022 yılı için asgari ücreti zorlamalarla aylık 4.253 TL’dir. İşçi ücretlerini üretime katkı oranında belirlemek gerekirse, en müreffeh zümrenin işçiler olması gerekmez mi? Sanayileşmenin dinamosu işçidir. İşçi olmazsa, sanayileşme olmaz. Paylaşımın adil olmadığı düzenlerde, işçi rantabl çalışmaz.
Elbette, işçi ücretleri arasında bir fark olacaktır. Ücretin, verilen emeğe göre olması esastır. Yeraltında çalışan ve çalıştığı müddet zarfında gün ışığı görmeyen işçiyle, resmi bir kurumda çaycı olarak çalışan işçiye verilen ücret arasında fark olmalıdır. Ama ve maalesef bu ülkede tam tersi olmakta, yeraltında çalışan işçiye, işi, kurumunda çay servisi olan işçiden daha düşük ücret verilmektedir. Oysa ücretin emeğin karşılığı olması ve verilen emeğin ölçüsüne uygun olması gerekir.
İşçiyle, işveren arasındaki ilişkilerin kardeşçe ve insani olması, işçinin beden ve ruh sağlığının korunması için işverenin gerekli tedbirleri alması zorunludur. İşten ayrılan işçinin haklarının korunması ve kıdem tazminatının ödenmesi esastır.
Unutulmamalıdır ki yaşamımızı, işçilerin alın terlerine borçluyuz. Bunun için Dinimizin büyük önderi, işçilerin alın terlerini kutsamıştır.
Ülkemizde de 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü Sözde İŞÇİ BAYRAMI olarak kutlanır. Maalesef, yıllardan beri istenildiği gibi kutlanamıyor. İşçi kıyımlarının had safhada olduğu ülkemizde, son üç yılda koronavirüs pandemisi nedeniyle işten atılanların sayılarında adeta patlama yaşandı.
Türkiye’de işçi sınıfı son yıllarda büyük hak kayıplarına uğradı. Taşeronlaştırma adı altında adeta köleleştirilmek istenmektedir. İşçilerin müktesep hakları olan KIDEM TAZMİNATINA bile el uzatılmak isteniyor. Yılların mücadelesi sonucu elde ettikleri kazanımlar, insanca çalışmak ve yaşamak hakları ellerinden alınmak, taşeronlaştırılarak güvencesiz, kuralsız çalışmak, ucuz işgücü olmak, iş kazalarında can vermek gibi zorluklarla karşı karşıya bırakılmak işçilerin kaderleri olmamalıdır.
Oysa işçilerin “Ekmek, Barış, Özgürlük” dışında bir talepleri yok. İşçiler, ekmeğin hakça bölüşülmesini, modern köle konumuna sokulmamalarını, eşit işe eşit ücret uygulanmasını istiyorlar. Özgürlüğün siyasal ve ekonomik demokrasiyle sağlanmasını, sosyal barışın ancak böyle geleceğini haykırıyorlar. Eşitliğin, barışın, kardeşliğin ve özgürlüğün egemen kılınmasını talep ediyorlar. Uzun yıllar süren mücadeleler sonunda elde ettikleri hakların ellerinden alınmasına karşı birlik ve beraberlik içinde seslerini yükseltiyorlar. Sendikalı, toplu sözleşmeli, sosyal adalet, eşitlik, kardeşlik, barış ve özgürlük içinde bir yaşam sürdürmek istiyorlar. Hukukun üstünlüğü ilkesinin işletilmesini, her türlü görüşün, düşüncenin görsel ve yazılı bir şekilde dile getirilmesini ve dağıtılması için gerekli ortam sağlanmasını talep ediyorlar.
Basının özgür olmasını, basın emekçilerinin düşüncelerinden dolayı tutuklanmamaları gerektiğini haykırıyorlar. İnsan onuruna yaraşır iş koşullarında çalışmayı, kadınların toplumsal yaşamda yer almalarını, toplumsal yaşama güçlü bir şekilde katılımlarını istiyorlar. Ücretli çalışanlar üzerindeki ağır vergi yükünün düşürülmesini, vergi adaletsizliğinin giderilmesini, kıdem tazminatlarının iç edilmemesini, taşeron işçilere kadro verilmesini, toplu iş sözleşmesi yapma hakkının ve grev hakkını kullanmanın önündeki engellerin kaldırılmasını talep ediyorlar.
Peki, öpülesi kirli elleri medeniyetin aynası olan işçilerin bu taleplerine karşı yetkililerin ve etkililerin verdikleri karşılık nedir. Onu, ironik bir tarzla ve Ziya Paşa’nın bir beyitiyle yanıtlayalım:
SAKIN HAKKIM VAR DEME,
HAK YOK, VAZİFE VARDIR.
Evet ve maalesef, ilgililerin ve yetkililerin işçi haklarına bakış açıları budur.
Bütün işçi kardeşlerimizin EMEK VE DAYANIŞMA GÜNLERİNİ içtenlikle kutluyor, sarı sendikaların değil, gerçek işçi sendikalarının önderliğinde ekonomik, sosyal ve kültürel tüm haklarını elde ettikleri HÜR BİR ORTAMIN YARATILMASI DİLEKLERİMİZLE HER ZAMAN İÇİN YANLARINDA OLDUĞUMUZU VE OLMAYA DEVAM EDECEĞİMİZİ VURGULUYORUZ.
1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN…
TAŞLAMA
GERÇEKTEN BAYRAM OLSUN
1 MAYIS GERİLMESİN
MİLLET HUZUR İSTİYOR
YETER KAN DÖKÜLMESİN
İSTER BAHAR BAYRAMI
İSTER İŞÇİ BAYRAMI
OLSUN NE FARKEDECEK
BAYRAM OLSUN ANLAMI
YARIN “1 MAYIS” DİYE,
GERÇEKTEN KORKUYORUZ
“BİR ŞEYLER OLUR” DİYE,
ENDİŞE DUYUYORUZ
TARİH TEKERRÜR EDER,
İBRET ALINMAZ BELLİ
İBRET ALINSA TARİH
TEKERRÜR EDER MİYDİ
TAKSİM EDİN BAKALIM,
PARSELLEYİN ÜLKEYİ
KİM KALDIRIR SÖYLEYİN,
ÜSTÜNDEKİ LEKEYİ
DOKUZYÜZYETMİŞYEDİ,
KATLİAMI BİR LEKE
OLARAK KALMIŞ BİLİN,
1 MAYIS’IN ÜSTÜNDE
“YEK GULAN” DİYOR KİMİ,
KİMİ “İŞÇİ BAYRAMI”
NASIL “BAHAR BAYRAMI”,
OLABİLSİN ANLAMI