1 Nisan şakaları konusunda okuyucularımızı peşin-peşin uyaralım, istedik. Bilindiği gibi 1 Nisan günleri şakaların en yaygın olarak yapıldığı günlerdir. Gerçi, ekonomik sıkıntının tavan yaptığı bu günlerde, esnaflar siftah etmez, can çekişirlerken, bu sıkıntılı dönemlerden ne zaman kurtulacağımız belli değilken, şaka yaparak gülecek halimiz yok ya! Hem zaten söylemeğe gerek yok. Bu gibi şakaların aile bireyleri ve çok samimi dostlar arasında yapılması gerekir. 1 Nisan şakalarını da bu açıdan ele almak lâzım. Zaman zaman gazete olarak biz de okuyucularımıza 1 Nisan şakaları yapmışızdır. Eh, okuyucular da aile bireyi ve çok samimi dostlar hükmündedirler. Biz, bütün okuyucularımıza bu gözle bakarız. İnanıyoruz ki, sevgili okuyucularımız da bizi samimi dostları arasında görüyorlardır.
1 Nisan şakaları konusunda okuyucularımızı peşin-peşin uyardıktan sonra 1 NİSAN şakalarıyla ilgili öne sürülen gerekçeleri anımsatalım. Bir Nisan şakalarına yol açtığı öne sürülen muhtelif görüşler vardır. İşte bu görüşlerden en dikkat çekici olanları:
Rivayete göre Fransa´da 1564´e kadar yılın başlangıcı 1 Nisan günüymüş. Fakat o yıl Kral Charles IX takvimi değiştirme kararı vermiş. Yılbaşını 1 Ocak gününe almış. Kimi Fransızlar, 1 Nisan geldiğinde muziplik olsun diye, yılbaşını kutluyormuşçasına, eskiden olduğu gibi yine hediyeler alıp vermişler. Bunu muziplik nedeniyle “şaka” niyetine, “gülmek için” yaptıklarını söylemişler. O günden itibaren, her yılın 1 Nisan günü, büyük-küçük herkes birbirine şaka yapmaya başlamış.
Bir başka görüşe göre, yine Fransa´da, Nisan ayında, balık avlamak yasak olduğundan muziplik yapmayı sevenler, balık avcılarını kandırmak için ırmaklara çiroz ringa balıkları atarlarmış. Atarken de “Nisan Balığı” diye bağırırlarmış…
Günümüzde tatlı sulara balık atılmıyor, ama balık şeklinde çikolatalar yeniliyor, dostlar işletiliyor, insanların arkasına kâğıttan balıklar iliştirilerek gülüşmelere yol açacak eylemler yapılıyor.
Bazıları ise “Nisan Balığı” tabirini Nisan başında ayın Balık burcunu terketmesine bağlıyorlar. Nisan Balığı geleneği Belçika´da da çok canlı ve yaygın. O denli yaygın ki ülkenin tanınmış politikacılarının da katılım ve katkılarıyla radyo, TV ve gazeteler aracılığı ile uydurma haberler yayabiliyorlar.
Ancak, 1 Nisan Şakasına gerekçe olarak gösterilen bir başka rivayet var ki, bu gerekçe doğruysa, özellikle Müslümanlar açısından 1 Nisan’ın şaka değil, hüzün günü olması gerekir. O rivayet de şudur:
15.yüzyılın sonlarında, Haçlı Ordusu Endülüs Müslümanlarının son kalesini kuşatmıştır. Uzun süren bir kuşatma olmasına rağmen, kış aylarının da etkisiyle, kale korunabilmektedir. Durumun zorluğunu anlayan Haçlı ordusunun komutanı değişik taktikler düşünmektedir. En sonunda 31 Mart gecesi Kalenin önüne giderek bir elinde Kur’an bir elinde İncil ‘Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız bu akşam size bir şey yapmayacağım’ der. Gerekli görüşmelerden sonra hayatlarının bağışlanması karşılığında Müslümanlar kaleyi teslim ederler. Ertesi sabah, yani 1 Nisan sabahı, Haçlı ordusu komutanı bütün Müslümanların öldürülmesi için emir verir. Bunun üzerine Müslümanlar ‘Yemin etmiştiniz, bize söz vermiştiniz’ dediklerinde Haçlı ordusu komutanı ‘Benim sözüm size dün akşam içindi, bugün için size bir sözüm yoktur’ diye cevap verir ve kaledeki bütün Müslümanlar şehit edilir.
İşte, 1 Nisan’ın Hıristiyanlar arasında ‘HİLE GÜNÜ’ olarak kutlanmasının bir sebebi de budur! Maalesef, Hıristiyanları taklit etmeyi modernleşme sanan biz gafil Müslümanlar arasında da yaygınlaşmış, yüzlerce, binlerce Müslüman’ın katliam günü olan 1 Nisan’lar, bir şaka günü olarak kutlanmaktadır.
Bazı çevreler (bunda ne var) diyebilirler; onlar şunu unutmasınlar ki kültürel anlamda erozyona uğrayıp Batıyı sadece taklit ederek ve kendi kültürümüze hakaret ettirerek hiç kimse Türklük ve Müslümanlık şuurunu yaşayamaz. Tarih boyunca sadece Haçlı seferleri incelendiğinde sayısız Müslüman, Haçlılar tarafından inanılmaz işkencelerle ortadan kaldırılmıştır. Ancak bizim hafızalarımızın pili bittiği için tüm bunları hatırlamakta zorluk çekmekteyiz veya hatırlamak istememekteyiz. Yine şunu çok iyi bilmekteyiz ki tarih boyunca her zaman ve her yerde bilimsel alanda ilerleyen, teknolojiyi en iyi kullananlar arasında Türk-İslam âlimleri de yer almaktaydı.
Hem, ne hikmetse ülkemizde aydınız diye geçinenler Macellanları, Kopernikleri çok iyi bilirken, İbn-i Sinaları, Ali Kuşçuları, Farabileri ve sayısız İslam âlimlerini tanıyan yok denecek kadar azdır. Biz her zaman dediğimiz gibi aziz milletimizi kültürel mirasına sahip çıkmaya, kendi onuruyla alay edilen günlere tepki vermeye davet ediyoruz. Amacımız hiç bir zaman (Hıristiyan – Yahudi) diyerek ayrımcılık yapıp onları ayıplamak, küçük düşürmek, alay etmek değildir.
Sadece ve sadece tüm İslam dünyasının kendi içinden çıkan beyinlerini küçük görmemesi, batının ilmiyle meşgul olup maneviyatını örnek almamasını sağlamaya çalışmaktır. Tüm bunları anlayan beyinlerin geleceği çelik zırhlı duvar gibi olmaya adaydır.
Her ne kadar biz de, zaman zaman okuyucularımıza 1 Nisan şakaları yaparak Gazetemizde, Siirt’te yapılması gereken yatırımları yapılacakmış gibi yazdık, üst düzey bürokratları bazen tayin, bazen terfi ettirdik. Ama yazıların haberlerin altlarına (1 NİSAN ŞAKASI) ibaresini koyduksa da!
Hem, okuyucularımıza ve hemşerilerimize tavsiye ediyoruz. İlla ki yapacaklarsa, çok samimi olduklarının dışında kimselere 1 Nisan şakası yapmasınlar. Ve 1 NİSAN OYUNLARINA GELMESİNLER!
YORUMLAR