Türkiye Cumhuriyeti tarihinde (12 EYLÜL) mahreçli 2 anayasa vardır. Bunlardan birincisi, 12 Eylül darbesinin ürünü olarak askerî yönetimin emriyle Danışma Meclisi tarafından hazırlanan, 23 Eylül 1982 tarihinde Danışma Meclisi tarafından ve 18 Ekim 1982 tarihinde Millî Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilerek 7 Kasım 1982’de halk oylamasına sunularak yüzde %8,63 “RED” oyuna karşılık %91,37 “KABUL” oyuyla kabul edilen anayasasıdır.
İkinci 12 Eylül mahreçli anayasa ise AKP’nin ve FETÖ’nün kol-kola oldukları ve (beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda) türküsünü beraber dillendirdikleri dönemlerde 12 Eylül 2010’da oylanarak kabul edilen anayasa paketidir.
Muhterem Fethullah Hoca Efendi(!) 2010 yılının 12 Eylül günü o zaman kol-kola yürüdüğü, yağan yağmurlarda beraber ıslandığı AKP’nin referandum paketi için “mümkün olsa, ölüleri bile kaldırıp, oy kullandırsak” buyurmuştu.
Evet, 12 Eylül mahreçli 2 anayasa ortada. İkisi de demokrasinin (D) sinden uzak. Keşke, 27 Mayıs 1960 darbesinin özgürlük anayasası kalsaydı da, bu hallere düşmeseydik…
“SÖĞÜDÜN YAPRAĞI NARİNDİR NARİN”
Kayboluşundan ancak 19 gün sonra, o da bir itirafçının bildirmesi sonucu cansız bedeni bulunan NARİN KIZIN ÖYKÜSÜ GERÇEKTEN YÜREKLERİ BURKTU…
Ben de bu durumdan duygulanarak bir türkünün sözlerini değiştirip şöyle çığırdım:
SÖĞÜDÜN YAPRAĞI NARİNDİR NARİN
İÇERİM YANIYOR DIŞARIM SERİN
NARİN’İ BU HAFTA ETTİLER GELİN
NARİNİM, NARİNİM ALLI NARİNİM
ÜÇ KÖYÜN İÇİNDE ŞANLI NARİNİM
YORUMLAR