2022 yılının ilk 6 ayı için emeklilerin, memurların ve işçilerin maaşlarına yapılacak zam oranı merakla bekleniyor. Tabii, bu arada asgari ücretlilerin ve taşeronların durumları da büyük önem arzetmekte. Seçimler, erkene alınır mı, alınmaz mı bilemeyiz ama, normal zamanında yapılsalar bile, artık milletin feryatlarının duyulması şart olmuştur. 1 ABD dolarının 11,5 TL olduğu düşünülürse, vatandaşlara yaşatılan ekonomik sorunun büyüklüğü daha iyi anlaşılacaktır.
Muhalefet partilerinin emekliler, asgari ücretliler ve taşeron işçilerle ilgili bir takım talepleri vardır. İktidar ise “çalışanları enflasyona ezdirmeyeceğiz” havasında. Enflasyon denilmişken, TÜİK’İN ENFLASYON RAKAMLARI MI, GERÇEK ENFLASYON ORANI MI BAZ ALINACAK, YAŞARSAK GÖRECEĞİZ. Zira TÜİK’İN açıkladığı enflasyon rakamlarıyla gerçek enflasyon arasında en az 2 kat fark var.
Muhalefet partileri kendilerine göre ölçüp biçerek:
*Asgari ücretin 5000 TL olmasını,
*Taşeron işçi sistemine son verilerek, taşeron işçilere kadro verilmesini,
*Emekli, işçi ve memur maaşlarına seyyanen 1500 TL zam yapılmasını,
*Kış mevsimi için (KARAKIŞ FONU) oluşturulmasını, istemektedirler.
Hükümet ise, vatandaşların bir ellerinin yağda, bir ellerinin balda olduğu havasında. Bakalım, 2022 yılında asgari ücretli, emekli, işçi ve memurlara verilecek zam oranı ne olacak!
SİYASİ PARTİLERİ DEĞERLENDİRİRKEN!
(İnsanoğlu çiğ süt emmiştir) şeklinde söylenegelen bir özdeyişimiz vardır. Bütün özdeyişlerimiz gibi anlamlıdır. Çünkü özdeyişler, yılların birikimi olarak ortaya çıkmışlardır.
İnsanlarla, hayvanlar arasında ortak bir özellik vardır. İnsan da, hayvan da çiğ süt emerek hayata merhaba derler. Ancak, insanı hayvandan ayıran özelliği aklıdır. Aklını kullanarak, hayvanla arasına mesafeler koyar. Ne var ki, zaman-zaman insanlar da, vahim hatalar işleyebilirler. İşte, öyle vahim hatalar işlediklerinde (insanoğlu çiğ süt emmiştir) deyimi kullanılır. Yani, o vahim hatayı işleyenler, hayvan derekesine indirilmiş olurlar.
Zaman-zaman vahim hatalar yaparak kendilerini hayvan derekesine indiren sözde insanlar da yok değildir. Bu gibiler içinde, siyasi ihtirasları yüzünden kendi ailelerini ve partilerini satanlara rastlamak her zaman için mümkün olmuştur.
Kimi insanlar, siyasi ihtirasları uğruna ailelerini de satarlar, partilerini de. Bunun örneklerine çok şahit olduk. Bu açıdan aday tespiti yaparlarken siyasi partilerin çok titiz davranmalı, karakter itibarıyla zayıf olanları, şahsi menfaatlerini ön plânda tutarak, her an partilerini değiştirebilecekleri listelerine almamalı, hiçbir mevkie aday göstermemelidirler.
Kimileri vardır ki, hemen her partide yer alırlar. Kendilerini Hazreti Mevlâna’nın dergahına benzeten siyasi partiler de, kapılarını çalan bu gibilere hemen kapılarını açarlar.
Adamlar, bukalemun gibi her renge girmiş, girip çıkmadıkları parti kalmamış ama, siyasi partiler üç-beş oy uğruna kapılarını yine de bu gibilerine açarlar.
Seçimler yapıldıktan ve seçildikten sonra, bu gibilerin partilerini satmaları kadar kolay bir şey yoktur. O zaman olan, siyasi partilere olmakta. 1 getirirken, her an için 10 götürme riskleri olanlara karşı siyasi partiler uyanık davranmalı diyeceğiz ama, sonuç itibarıyla kendilerinin bileceği bir iştir.
Demek istediğimiz şudur. Siyasi partileri tavana bakarak değil, tabana bakarak değerlendirelim!