22 Nisan 2022 Cuma günü camilerde haliyle CUMA HUTBESİ vardı. Milli Bayramları dillendirmekten ve özellikle Mustafa Kemal ATATÜRK’ten pek hazzetmediği anlaşılan Diyanet İşleri Başkanlığı Cuma hutbesinin konusunu (KADİR GECESİ) olarak tespit etmiş ve 81 il’in müftülüklerine okunacak hutbeyi internet marifetiyle göndermişti. Elbette, Kadir gecesi, önemli hem de çok önemli bir gecedir. Ancak, KADİR GECESİNİN, Ramazan ayının 27. Gecesi olduğuna dair kesin bir delil yoktur. Hatta, Ramazan ayında olup olmadığı bile şüphelidir. Peygamber Efendimiz HAZRET-İ MUHAMMED’İN (O’na, al ve ashabına salat ve selâm olsun) (KADİR GECESİNİ RAMAZAN AYININ SON ON GÜNÜNÜN TEK OLAN GECELERİNDE ARAYINIZ) şeklinde bir hâdis-i şerifleri olduğu da bilinmektedir. Bu hâdis-i şerife göre KADİR GECESİ Ramazan ayının 21, 23, 25, 27 veya 29’uncu gecelerinden biri de olabilir. Bu durumda Kadir gecesi ile ilgili hutbenin Ramazan ayının 21. Gecesi öncesine denk gelen Cuma günü verilmesi daha uygun olmaz mı!
Hadi diyelim, Diyanet İşleri Kadir Gecesinin Ramazan ayının 27. Gecesi olduğuna kesin gözüyle bakıyor olsun. Peki, 22 Nisan Cuma gününe ait hutbe hazırlanırken, Kadir Gecesinin anlatılması yanında, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramından bahsetmek, hutbe için bir nakise mi olurdu. En basit bir şekilde hutbenin başında (Yarın, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlayacağız. TBMM’nin kuruluşunun Müslüman Milletimize hayırlı olmasını ve bize bugünü armağan eden başta Mustafa Kemal olmak üzere ilk mecliste görev alanları rahmet ve minnetle anarken, hutbemizin asıl konusu olan KADİR GECESİNE GELELİM) şeklinde bir başlangıç yapılamaz mıydı.
Peki, Cuma hutbeleri niçin irad edilir. Hutbelerin amacı YÜCE ALLAH’I zikretmek yanında toplumsal olayları irdelemektir. Toplumun ortak sevinçlerini, ortak acılarını dillendirmektir. Vatan ve millet sevgisini pekiştirmektir. (HUBBUL VATAN, MİNEL İMAN = VATAN SEVGİSİ İMANDANDIR) deyimi dinimizin düsturlarındandr. Milletin sevinçlerine ve acılarına ortak olmak açısından, milli bayramların hutbelerin konusu olmasından daha tabii ne olabilir. Kaldı ki, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, isminden de anlaşılacağı gibi, çocuklara armağan edilmiştir. Yüce Peygamberimizin çocuklara olan sevgisi şefkat ve merhameti bilinmektedir. Sadece ÇOCUK SEVGİSİNİN DİLLENDİRİLMESİ AÇISINDAN OLSA BİLE böyle bir ortak sevince hutbelerde yer verilmemesi büyük bir nakise değil midir. Peygamber Efendimizin yolunda bir lider olan Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara sevgisini dillendirmek çok mu zordur.
Dediğim gibi, Diyanet İşleri Başkanlığının Mustafa Kemal’e karşı allerjisi var. Oysa, Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilâtını kuran Mustafa Kemal Paşa’dır. Bir kurum, kendi kurucusuna karşı bu kadar vefasız olabilir mi…
AĞACI KESEN, BALTANIN SAPI!
Ermeni soykırımı yalanı bu defa Türkiye Büyük Millet Meclisinde sandalye sahibi bir milletvekilinden geldi. HDP milletvekili Garo Paylan’ın 1915 yılında ülkemizde yaşanan olaylarla ilgili olarak TBMM’ni, ERMENİ SOYKIRIMINI KABUL ETMEYE davet eden KANUN TEKLİFİ gerçekten esef vericidir. TBMM çatısı altında (DİYARBAKIR MİLLETVEKİLİ) sıfatıyla bulunan HDP’li Garo Paylan’ın sözde Ermeni soykırımının tanınması için verdiği kanun teklifi dileriz ki, partisinin görüşü değildir.
Her 24 Nisan günü ısıtılıp-ısıtılıp önümüze temcit pilavı gibi sürülen (ERMENİ SOYKIRIMI YALANI)’nın bu defa TBMM çatısı altında görev yapan bir milletvekilinden gelmesi gerçekten esef vericidir. 1915 yılında Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaşanan TEHCİR için (SOYKIRIM) diyen ülkeler ve liderler hep olmuştur. Şimdi, Türkiye’den yükselen bir çatlak ses de bu kervana katılmıştır.
1915 yılında yaşananlar bir SOYKIRIM DEĞİL, gerçekte bir TEHCİR olayıdır. Düşmanlarla iş birliği yapan Ermenileri, bu konuda pasifize etmek amacıyla yapılan bir (nakli mekan) mekan değişikliğidir.
O yılları yaşayan büyüklerimizin anlattıklarından biliyoruz ki, bu ülkede ne Ermenilere, ne başka ırklara karşı asla bir soykırım işlenmemiştir. Bunun için vicdanlarımız rahattır! Her yıl, temcit pilavı gibi ısıtılıp, Türkiye’nin önüne konulan (Ermeni Soykırımı!) iddialarını Türkiye’den hem de TBMM çatısı altında görev yapan bir Türk parlamenterden böyle bir yalanın dilendirilmesi esef vericidir.
Peki, bu sözde Ermeni soykırımı iddialarının gerekçesi nedir. Osmanlı İmparatorluğu I. Dünya Savaşı esnasında devlete isyan eden ve dış güçlerle ittifak halinde olan Ermeni vatandaşlarını tehcire tabi tutmuştur. Aslında bir (Ermeni katliamı) değil, ortada bir vatan savunması vardır. Osmanlılar, düşmanlarıyla ittifak halinde olan Ermenilere karşı vatanlarını savunmak amacıyla, yabancılarla işbirliği halinde olan Ermenileri zorunlu olarak tehcire tabi tutmuşlardır.
Ermeni soykırımı iddialarının “EMPERYALİST BİR YALAN OLDUĞU” artık kanıtlanmıştır. Bu yalanın amacı Türkiye Cumhuriyetini gayri meşru gibi göstermektir.
Peki, Ermenilere soykırım uygulandığını iddia eden devletlerin işledikleri gerçek soykırımlar neden gündeme getirilmiyor. İşte, gerçek soykırımlardan bazıları:
Fransa’nın, Cezayir’de uyguladığı soykırım, Fransızlar, 1830 – 1962 yılları arasında 1 milyon Cezayirliyi öldürdü.
Amerika’da, Kızılderililere karşı girişilen soykırım.
Norveçlilerin, 1920-1930 yılları arasında Tater’lere karşı giriştikleri imha politikaları.
İngilizlerin, Avusturyalı yerlileri imha etmeleri,
Almanların, Batı Afrika’da Namibyalılara uyguladığı soykırım,
Yine Almanların, Yahudilere karşı soykırımları,
Amerika’nın ve İngilizlerin, Almanlara karşı giriştikleri soykırımlar,
Danimarkalıların Alman mültecilere uyguladığı soykırım,
Rumların, Kıbrıs’ta Türklere uyguladığı soykırım,
Yunanlıların ve Bulgarların Batı Trakya Türklerine karşı giriştikleri soykırımlar,
Tabii, bütün bunların yanında daha nice soykırımlar da yaşanmıştır. Ancak, bunların hiçbirini anımsamayan ABD ve AB ülkeleri, Ermeni soykırımı yalanına her fırsatta sarılmakta ve Türkiye’yi sıkıştırmak için her yıl Nisan ayının ortalarından itibaren temcit pilavı gibi ortaya sürmektedir. İşin acı tarafı bu iddiaların, bu yıl TBMM çatısı altında görev yapan bir parlamenterden gelmesidir.
Siz, hiçbir ABD’linin, Fransızın, İngiliz’in, Almanın, Danimarkalının, Norveçlinin kendi ülkesinin soykırımcı olduğu iddiasında bulunduğunu işittiniz mi! Adlarını saydığımız bütün bu ülkeler, soykırımcı ülkelerdir ve soykırımcı oldukları tarih tarafından tescillenmiştir. TEHCİR olayını, SOYKIRIM olarak nitelendirenlere destek veren HDP’li Gar Paylan’a, kendisini kesen baltaya seslenen ağaç gibi seslenerek diyoruz ki (KEŞKE SAPI BEDENİMDEN OLMASAYDI.)
TAŞLAMA
GERÇEKTE BİR SAFSATA
ERMENİ SOYKIRIMI
YÜZ YILLIK BİR YARANIN
KAŞINMASI DOĞRU MU
İBRET ALINSA TARİH
TEKERRÜR EDER MİYDİ
KABUK TUTAN YARAYI
KAŞIYANLAR VAR BELLİ
TEMCİT PİLAVI GİBİ
ISITIR SERVİS EDER
“ERMENİ SOYKIRIMI!”
TEMCİT PİLAVI MEĞER
SOYKIRIM YOK GERÇEKTE
VATAN SAVUNMASI VAR
İHANETİN KURBANI
ERMENİLER O YILLAR
BUGÜN DE KORUMAYA
AZİMLİYİZ VATANI
ERMENİ KATLİAMI
EMPERYALİST YALANI