Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ahmet ARITÜRK
Ahmet ARITÜRK

28 Şubat, Gerçekte AKP’nin Doğum Günüdür!

Evet, gerçekte AKP’nin doğum günü 28 Şubat 1997’dir. Düşünün, 28 Şubat post modern darbesi yaşanmasaydı, AKP diye bir parti olacak mıydı! Darbeyi yapanlar, bin yıl yaşayacağını söylediler ama, ömrü 10 yıl bile sürmedi. Amacının tam aksine olayların gelişmesine yol açıldı. Post Modern darbe kime karşı yapılmıştı. Güya Müslümanlara ve Müslümanların lideri durumundaki Merhum Necmettin Erbakan hükümetine karşı!

Merhum Necmettin Erbakan’ın Başbakan, Tansu Çiller’in dışişleri bakanı olduğu 28 Şubat 1997’de olağanüstü toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan, sözde  irticaya karşı, ordunun tavsiyeleri doğrultusunda yeniden şekillenecek bir Türkiye vardı. 28 Şubat post modern darbesinin bir diğer adı da “İrticayla mücadele eylem planı” olarak tanımlanmaktadır.

Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir öncülüğünde kurulan Batı Çalışma Grubu Refah Partisi-Doğru Yol Partisi Koalisyonundan rahatsızlık duymuş, irticayı getireceği endişesiyle post modern darbeyi gerçekleştirmişti.

Koalisyonun Başbakanı Merhum Necmettin Erbakan’ın Mısır, Nijerya ve özellikle Libya ziyaretinde yaşananlar, Erbakan’ın Libya’yı ziyareti sırasında Libya Lideri Merhum Muammer Kaddafi’nin sarf ettiği sözler, Batı Çalışma grubunu rahatsız etmişti. 6 Ekim 1996’da Ankara Kocatepe Camisi’nde “ŞERİAT İSTERİZ” diye bağıran sakallı, cübbeli ve âsâlı Aczmendîlerin gösterileri, 3 Kasım 1996’da Susurluk’ta meydana gelen bir trafik kazasında mafya, siyasetçi, polis ilişkilerinin açığa çıkmasını Başbakan Erbakan’ın ‘FASA FİSO’ olarak yorumlaması, Adalet Bakanı Merhum Şevket Kazan’ın, aydınlık için bir dakika karanlık toplumsal eylemi için “Mum söndü oynuyorlar” demesi, Başbakan Merhum Necmettin Erbakan’ın, 11 Ocak 1997 Cumartesi günü, Başbakanlık Konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği vermesi bardağı taşıran damlalar hükmündeydi.

Yüksek rütbeli subaylar 22 Ocak 1997 tarihinde Gölcük’te toplanarak irticanın iktidarda olduğunu tartıştılar. 30 Ocak 1997’de Sincan Belediyesi Kudüs gecesi düzenledi. Belediye Başkanı Bekir Yıldız, İran büyükelçisinin misafir olduğu gecede sahneye konulan cihad oyunu basında tepki oluşturdu.

4 Şubat’ta Sincan’da askerler 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yaptı.

5 Şubat’ta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Erbakan’a uyarı mektubu gönderdi.

Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya ‘İrtica, PKK’dan daha tehlikeli’ dedi.

11 Şubat’ta Ankara’da Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü yapıldı.

23 Şubat 1997’de Fatih Camii’nde öğlen namazının ardından bir grup ellerindeki yeşil bayraklarla “şeriat isteriz”, “yaşasın Hizbullah” sloganlarıyla yürüdü.

Bütün bunların ardından 28 Şubat 1997 günü yapılan MGK toplantısı tam 9 saat sürdü. MGK laikliğin Türkiye’de demokrasi ve hukukun teminatı olduğunu sert bir şekilde vurguladı. 28 Şubat 1997’deki MGK kararları hükümete bildirildi. Kararda, laiklik ile ilgili yasaların uygulanması istendi.

28 Şubat’tan sonraki ilk MGK toplantısında Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir “ilk hedef irtica” açıklamasını yaptı. Laiklik karşıtı akımlarla mücadelenin TSK’nın bir numaralı önceliği olduğunu söyledi.

Bütün bu olayların yaşanmasından sonra Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, iktidardaki Refah Partisi hakkında, “Laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemlerin odağı olduğu” iddiasıyla kapatma davası açtı.

Dava 16 Ocak 1998’de sonuçlandı ve parti kapatıldı. Necmettin Erbakan, Şevket Kazan, Ahmet Tekdal, Şevki Yılmaz, Hasan Hüseyin Ceylan ve İbrahim Halil Çelik’e 5 yıl siyaset yasağı getirildi.

Kapatılma gerekçesinde, parti görevlilerinin laiklik karşıtı eylemleri, devletin kurucusuna karşı suçlamaları ve başörtüsüyle ilgili siyaseti de kanıtlar arasında sayıldı. Bağımsız kalan milletvekilleri, kapatma ihtimaline karşı kurulan Fazilet Partisi’ne geçti. Refah Partisi’nin kapatılmasının ardından Necmettin Erbakan’a beş yıl siyaset yasağı getirildi.

Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri Genelkurmay Başkanlığı’na çağrılarak kendilerine irtica konusunda brifing verildi.

Genelkurmay Başkanlığı’nda basın mensuplarına da bir brifing verildi. Brifingler dizisi, rektörler, sivil toplum kuruluşları temsilcileri gibi kesimlerle devam etti. Askerlerin Nisan ayı sonunda başlayıp, Haziran ortalarına kadar süren brifinglerinde, iktidar partisi açıkça, irticai akımlara destek olmakla suçlanıyordu. Medyaya verilen ikinci brifingden sonra, askerlerin irtica tehlikesine karşı “gerekirse silah kullanırız” dediği manşetleri atıldı.

Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti. İstifasının nedeninin başbakanlığı Tansu Çiller’e devretmek olduğunu belirtti. Ancak, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini o sırada arkasında TBMM çoğunluğu olan Doğru Yol Partisi lideri Tansu Çiller’e vermedi. Bunun yerine Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz’ı hükümeti kurmakla görevlendirdi.

Demirel, bu tercihini yıllar sonra “Ben Çiller’e görev verseydim gerginliğin devamına sebep olurdum. Takdirimi kullandım” diye anlattı.

Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk’la birlikte ANASOL-D Hükümeti’ni kurdu. Hükümete CHP de dışardan destek verdi. Milli Güvenlik Kurulu kararları ile anılan 28 Şubat müdahalesi, Erbakan-Çiller koalisyonunun istifasıyla da sonlanmadı. Asker, yeni hükümete karşı da, kararların uygulanması için etkisini kullandı. İlk olarak İçişleri Bakanlığı ve Genelkurmay arasında ‘Emniyet, Asayiş, Yardımlaşma’ (EMASYA) protokolü imzalandı. Asker, bu protokolle, sivil bürokrasiyi kontrolü altına aldı. Belediye başkanları, rektörler, öğretim üyeleri kovuşturmaya uğradı, istifaya zorlandı veya görevden alındı.

Dönemin Fazilet Partili İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında, 12 Aralık 1997’de Siirt mitinginde okuduğu şiir sebebiyle açılan dava sonuçlandı. Mahkeme, Erdoğan’ı “halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek” suçlamasıyla 10 ay hapse mahkum etti. Ceza infaz yasasıyla 4 aya indi. Ancak 24 Eylül’de kesinleşen hapis cezası paraya çevrilmedi ve Erdoğan belediye başkanlığını bırakarak 26 Mart 1999’da cezaevine girdi. 24 Temmuz 1999’da tahliye oldu.

Aralarında Recep Tayyip Erdoğan’ın da bulunduğu 72 kişilik bir kurucular kurulu tarafından AKP’nin kuruluş dilekçesi İçişleri Bakanlığına sunuldu.  14 Ağustos 2001’de kurulan AKP’ye Fazilet Partisi milletvekillerinin geçişleri izledi.

Görüldüğü gibi 28 Şubat 1997 günü MGK tarafından hükümete muhtıra verilmeseydi, Merhum Necmettin Erbakan Başbakan olarak yoluna devam ederken, AKP diye bir partinin doğması diye bir durum söz konusu olmayacaktı. Yani, özetleyecek olursak, AKP’nin asıl doğum tarihi 28 Şubat 1997 günü yaşanan post modern darbedir…

TAŞLAMA

BAŞKOMUTAN, ÖZEL’E

“AYAĞINI DENK AL” DER

AYAKLARI YORGANA

GÖRE UZATMAK İSTER

 

ŞAYET YORGAN DIŞINA

TAŞACAK OLSA AYAK

O AYAKLAR SOPAYLA

HİZAYA GELİR MUTLAK

 

BAY KEMAL’DEN DE İBRET

ALMAZ ÖZGÜR EFENDİ

GÖRSÜN BAY KEMAL NASIL

TUŞ OLDU VE ELENDİ

 

 BAŞKOMUTANA KARŞI

ESAS DURUŞA GEÇMEK

GÖREVİDİR ERATIN

BUNU BİLMEMİZ GEREK

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER