ABD, sergilediği tutum ve davranışlarıyla sürekli olarak gerçek yüzünü göstermekte ve buna rağmen yine de teşhir ettiği yüzünü, görmezlikten gelenler olmaktadır.
Mart 2003 tarihinde “Irak halkını bir diktatörden kurtararak demokrasiye kavuşturmak adına” komşu ülkeyi işgal eden ABD’nin anımsanırsa bir diğer iddiası, bu ülkede kimyasal silah üretildiğiydi ve gerekçelerinin tamamen asılsız olduğu, çok net olarak gün ışığına kavuşmuştur. Tabii ki, Irak’ı işgal ederken kendisine destek olan Irak’lılar şimdi pişmanlık duyuyor olsalar da bunun kendilerine bir yararı kalmamıştır.
İran’lıların çok sevdiği bir komutanın Bağdat’ta “Trump’ın emriyle” katledilmesinden sonra Irak Meclisi gerçekleştirdiği olağanüstü toplantıda ABD ve diğer yabancı güçlerin ülkelerinden ayrılması kararı aldı ve kararı uygulaması için Başbakan Adil Abdulmehdi’yi görevlendirdi. ABD’nin Irak’ta 9 askeri üssü var ve alınan kararın iletilmesi nedeniyle tepki gösteren Trump; “Eğer ülkelerini hasmane biçimde terk etmemizi isterlerse daha önceleri hiç görmedikleri ağır yaptırımlar uygularız ve bu yaptırımlar İran’a yaptığımız yaptırımların yanında çok hafif kalır…” tehdidini savurdu.
Yine medyada bu konuda yer alan haberlere göre İran’lı komutanın öldürülmesi talimatını veren Trump “Irak’taki üslerimiz için milyarlarca dolar harcadık. Irak bu harcamaları karşılamazsa askerlerimizi çekmeyiz..” diye de gözdağı vermiş.
Saddam’ın devrilmesine yönelik olarak ABD’ye destek veren Irak’lıların da bu yaptıklarından pişmanlık duydukları söylemlerinde gerçek payının yüksek olduğunu sanırım ve benim gibi düşünenler olduğuna da tanık olmaktayım. Ne var ki, ABD Irak’a çöreklenmiştir ve Irak Parlamentosu’nun aldığı karara rağmen oradaki mevcut güçlerini çekmemek için ne gerekiyorsa yapacağının da sinyalini vermiştir. Bazı hemşerilerimin belirttikleri gibi “Bir emperyal ülke olan ABD, sahip olduğu gücü kötüye kullanmakta bir sakınca görmüyor. Irak’taki üslerinin milyar dolarlara mal olduğunu dile getiren Başkan Trump’ın bu sözleri ülkesinin gerçek yüzünü bir kere daha gözler önüne sermiştir. Hiçbir şekilde ABD’ye güvenilmemesi gerektiği gerçeğini yansıtan gelişmelerden bu coğrafyada yer alan herkesin ders çıkarması gerekir.