26.10.2020 tarihinde babamı kaybetmemin ardından hemşerilerimiz, dostlarımız ve akrabalarımız vermiş oldukları teselli ile yaşadığım şoku ve üzüntüyü atlatmam için seferber olurlarken, babamın yoğun bakıma alındığı günden itibaren istisnasız her gece arayarak moral vermeye çalışan (dün gece hariç) her gece arayarak üzüntümü hafifletmeye çalışan, İzmir’de mukim Siirt eski Ticaret Lisesi Matematik öğretmenlerinden 1964 doğumlu amcazadem Cengiz Arıtürk’ü de geçirmiş olduğu kalp krizi nedeniyle kaybetmenin acısı ile karşı karşıya kaldım.
Şüphesiz, kabristanlar fani hayatlarını tüketen anne/baba, çoluk/çocuk, hısım, akraba, dost ve arkadaş adresleri ile doludur. Dünya hayatı ister sarayda isterse samanlıkta yaşansın, bütün yolların ve kıvrımların mecburi çıkış noktası elbette ki kabirdir.. Ondan kaçıp kurtulacak ne bir zaman, ne de bir mekân var.
Kalpler, hayatın akışı içinde yaşama sevinci ile ölümden ürperiş gibi iki müthiş zıtlığın içinde çalkalanır durur.. Daimi bir akış halinde olan hayat ve ölümün hakiki manaları idrak edilmeden, yaratılış sır ve hikmeti ile insanın gerçek mahiyeti de kavranamaz.
İstisnasız her hayat seyyahının başına gelecek olan ölüm, idrak sahibi bütün varlıkların çözmeye mecbur olduğu bir muammadır. Enbiya süresinin 35. ayetinde; “Her canlı ölümü tadar. Bir imtihan olarak sizi hayırla da şerle de deniyoruz. Ve siz ancak bize döndürüleceksiniz…” buyrulmaktadır.
Bizlere; Allah’tan gelen her şeye razı olarak, yaşamlarımızı; “ölümün var olduğunun bilinci içerisinde geçirmek gerektiğinin idrakinde olarak” sürdürmek düşer..
Babama üzülürken ve beni teselli etmeye çalışırken babamın ve tüm ölmüşlerimizin yanlarına giden “Cengiz ağabeyime” yüce Allah’tan gani/gani rahmetler dilerken, tüm ailemize, dostlarına, eşine ve çocuklarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum..