Gezi davasının tutuklu sanıklarından avukat Can Atalay, 14 Mayıs seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) milletvekili seçildi, ancak hala tutuklu. Hukuk eğitiminin (H) sini bile bilmeyen bir insanın bu durumda aklına gelecek ilk soru şudur. Can Atalay madem seçme ve seçilme hakkına sahip değildi, neden seçimlere sokuldu! Aday gösterilmesi önünde bir engel yoktuysa, neden seçilir seçilmez tahliye edilmedi.
Bilindiği gibi Can Atalay Gezi Parkı protestoları sırasında Taksim Dayanışması’nın avukatlığını üstlenmişve bu nedenle Gezi Davası’nda sanık olarak yargılanmıştı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Can Atalay hakkında “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım” suçundan 18 yıl hapisle cezalandırılmasına ve bu suçtan tutuklanmasına karar vermiş, cezası Yargıtay 3. Ceza mahkemesi tarafından da onanmıştı. Bireysel başvuru hakkını kullanarak Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunan Can Atalay için Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma” hakkı ile “kişi hürriyeti ve güvenliği” haklarının ihlal edildiği hükmüne varmış, derhal tahliyesini istemiş, ayrıca Atalay’a 50 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetmişti.
Verilen hükmün, başvurucunun seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkına müdahale anlamını taşıdığı anlatılan kararda, Yüksek Mahkemenin daha önce de benzer durumlarda hak ihlali kararlarına hükmettiği hatırlatılmıştı.
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, Atalay’ın yasama dokunulmazlığından faydalanamayacağı kanaatine vardığı aktarılan gerekçede, “Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi içtihadına aykırı davranmış, benzer ihlalleri önleme yükümlülüğünü yerine getirmemiş, aksine başvurucunun anayasal haklarını “Anayasa’nın parlamentoya verdiği bir yetkiyi kullanarak- daraltıcı bir şekilde yorumlamak suretiyle ihlal etmiştir.” tespiti yapmıştı.
Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmadığına işaret edilen gerekçede şu tespitlere yer verilmişti:
“Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir. Derece mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararı kendisine ulaşır ulaşmaz -ilgili usul kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak- taraflarca başvuru yapılmasını beklemeksizin yeniden yargılama yapmak yükümlülüğündedir.”
Evet, Türkiye’de yargının içine düşürüldüğü durum işte bu! Adaletin ağır yara almasına açıklık getirmek açısından belirtelim. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmuş. Yani, yargının iki yüksek organı birbirinden şikâyetçi. Adalet için bundan daha ağır bir yara olur mu!
TAŞLAMA
DİYANET BAŞKANLIĞI
ATATÜRK’ÜN RUHUNA
HATİM OKUTAMAZ MI
GÜCÜ YOK MUDUR BUNA
OLUR OLMAZ İŞLERE
BİNLER HATİM İNDİREN
DİYANET ATATÜRK’Ü
UNUTMAKTA HEP NEDEN
YA DA MEVLİD-OKTUP
KURUCUSUNU ANSA
MANİ Mİ VAR SÖYLEYİN
MANİ OLAN NE BUNA
GERÇİ DUALARININ
KABUL OLUNDUĞU YOK
BUNCA DUA EDİYOR
GAZZE’DE DEĞİŞEN YOK