Geçmiş yıllarda adı (ADALET) olan bir hanım vardı. Alımlı mı, alımlı, bakımlı mı, bakımlı! Yüzünden adeta asalet akıyordu. Onu görüp de, âşık olmayan yoktu. Doğrusunu isterseniz, ben de ADALET HANIMA DELİ GİBİ ÂŞIKTIM. Hem, ona görüp de âşık olmamak mümkün mü!
Aşkı ile yanıp tutuşurken, (ADALET HANIMIN IRZINA GEÇİLMİŞ) diye bir vaveyla koptu. O günden sonra ADALET HANIMI gören olmadı. Utancından saklanmış, KAF Dağının ardına çekilmiş diyenler vardı.
Âşık olduğumuuz, candan sevdiğimiz ADALET HANIMIN yıllardır süren ayrılığı gönüllerde derin yaralar açtı. Nereye gitti, göğe mi çekildi, bilemiyoruz. Bu derin üzüntü içinde ADALET HANIMA bitip tükenmeyen aşkımızı dile getiren bir mektup yazalım, istedik. Olur ya, bu mektubumuzu okur da, onsuz ne kadar çâresiz kaldığımızı öğrenir ve geri döner.
İşte, âşıkları adına ADALET HANIMA geri döner ümidiyle kaleme aldığımız ilân-ı aşk mektubu:
Neden gittin bıraktın bizi Adalet Hanım! Sana duyduğumuz sonsuz aşkı haykırmak, herkese duyurmak istiyoruz. Sana âşık olduğumuzu, aşkınla yanıp tutuştuğumuzu duymayan kalmasın diyoruz!
O lepiska sarısı gür saçlarının kokusunu özledik. Misk-ü amber kokan dudaklarına hasretiz. Amasya elmasına benzeyen yanaklarını, saf inciden dökme dişlerini, her kokuyu algılayan hassas burnunu, baldan tatlı dilini özledik.
Ya okyanuslar gibi masmavi gözlerin, kalem gibi dertlerimizi yazmaya hazır kaşların, yüreklere ok gibi saplanan kirpiklerin yok mu!
Her şeyden çok, okyanuslar gibi derin, masmavi gözlerindeki parıltıya âşığız. O parıltılar ki âşıklarına ilham olur, hayat verir. Sensizlik ne kadar zor, ne kadar çekilmezmiş seni yitirince bildik, öğrendik.
Anne kucağına hasret bebekler gibi öksüz kaldık. Başımızı yumuşacık göğsüne dayamak, dayayarak güven ve huzur içinde olmak istiyoruz. Sensizlik, küçük bir çocuğun öz annesini yitirmesi gibi bir şey! Sen olmayınca, seni görmeyince bütün sevdiklerini yitirmiş yetim çocuklar gibiyiz.
Adalet Hanım, bu hasretlik ne zaman bitecek, ne zaman döneceksin. Bizi daha ne kadar bekleteceksin. Seni dönmüş görmeden gözlerimizi kaparsak, hasretinle gideceğiz. Gözlerimiz açık öleceğiz.
Adalet Hanım seni sevmek Yüce RABBİMİZİN EMRİ. Bundan dolayıdır ki sana Ömer gibi, Nuşirevan gibi âşığız. Mecnun için Leyla; Kerem için Aslı; Ferhat için Şirin; Kamber için Arzu neyse sen de bizim için O’sun. Sen geri dön de varsın ölümümüz elinden olsun. Evet seni sevmek kesinkes YÜCE ALLAH’IN EMRİDİR. Seni bizden uzaklaştıransa Karun’ların, Tagutların kibridir!
Aşkın ile Peygamberin sevdasıyla inleyen HANANE gibiyiz. Sen LEYLA isen, aşkınla MECNUN olan KAYS-I DİVANEYİZ. Fuzuli’nin şiirindeki gazelsin sen, hem güzel, hem ezelsin. Bir zalim avcı seni tuzağına düşürdü. Aldı seni uzaklara, çok uzaklara götürdü.
Sen ŞİRİN’SEN, hepimiz FERHAT’IZ. Sana ulaşabilmek için külünkle dağları deleriz. Aramıza bizim bir CADI girdi, o cadı yüzünden kaybettik seni.
Sen ASLI isen, bizler KEREM’iz. Hasretin yüzünden hastalandık, veremiz.
Sen ARZU isen biz KAMBER’İZ. Kardeş değil, tek canız.
Sen ki MÜLKÜN TEMELİSİN, GÖNLÜMÜZDE TEMELLİSİN. Arayıp bulacağız seni er-geç, ilk göz ağrımız, bitmeyen sevdamız ADALET HANIM!
KAF Dağının ardına bile çekilmişsen dön, ALLAH AŞKINA dön artık!
TAŞLAMA
ADALET/DEMOKRASİ
HAFTASIYMIŞ BU HAFTA
ARA DA DUR BAKALIM
BULABİLSEN NE ALÂ
ADALET, KAF DAĞININ
ARKASINA ÇEKİLMİŞ
DEMEKRASİYİ SORSAN
ÇOKTAN İĞDİŞ EDİLMİŞ
ADALET HANIM KAYIP
IRZINA GEÇİLMİŞTİR
BU YÜZDENDİR KAÇMIŞ VE
KAF DAĞINA GİTMİŞTİR
KİM GETİRİR BAKALIM
KAF DAĞININ ARDINDAN
AH ADALET HANIM AH
BEN ÖLÜYÜM, SEN YOKSAN