İstanbul’da ilginç bir olay yaşanmıştı. Medyaya düşen haberlere göre, 79 yaşındaki emekli Prof. Dr. Ahmet Demirel, kendisini polis gibi arayan tele-dolandırıcılar tarafından dolandırılmıştı. Düşünebiliyor musunuz, dolandırılan kişi hiç tahsili olamayan saf bir köylü değil, koskoca bir bilim adamı, bir Profesör. Habere göre günler süren dolandırıcılıkta birinici gün 160 adet altın ve 1 milyon lira kaptıran profesör, ertesi gün 200 bin dolar ve 10 gün sonra da 250 bin dolarını dolandırıcılara kaptırmış. Olay, Profesör babasını ziyarete giden kızı tarafından ortaya çıkarılmış.
79 yaşındaki emekli Prof. Dr. Ahmet Demirel, İstanbul Bebek’te ikamet ediyor. Demirel’in geçtiğimiz günlerde telefonu çaldı. Kendisini emniyette yetkili amir olarak tanıtan telefondaki kişi, yaşlı adama Çeşme’de kimlik bilgilerinin kullanılarak bir dolandırıcılık yapıldığını ve bu durumla ilgisinin olup olmadığını sormuş. Bunun için profesörden önce TC kimlik numarasını, daha sonra evdeki değerli eşyaların fotoğraflarının paylaşmasını isteyen sözde polisin talebiyle Ahmet Demirel gerekli bilgileri paylaşmış.
İddiaya göre para ve ziynet eşyalarda parmak izi araştırması yapılacağını söyleyen telefondaki sözde polis, polis kimliğinin fotoğrafını mesajlaşma programı üzerinden emekli doktora göndermiş.
Daha sonra kasadaki ve bankadaki tüm gayrimenkullerin fotoğraflarını çeken Demirel, poşete koyduğu 1 milyon lira ve 160 adet tam altın gibi birçok ziynet eşyaları, Arif Paşa Korusu’nda buluştuğu şüpheliye teslim etmiş.
Doğrusunu isterseniz, yılların Profesörü bir vatandaşın bu şekilde dolandırılması gerçekten de akıl almaz bir durmdur. Bu olay (Bana da mı lolo) deyimini anımsattı. Önce deyimin ortaya çıkması ile ilgili anekdotu anımsatalım, bilahare de bu anekdottan yola çıkarak yazımızı noktalarız.
Geçmiş yıllarda adamın biri bir pazarcıyla bir sebepten münakaşaya başlamış ve sonunda kendini tutamayarak pazarcıya okkalı bir tokat atarak küfürler savurmuş. Pazarcı da adamı mahkemeye vermiş. Adam ettiğine bin pişman, pazarcıdan özür üstüne özür diliyor ama pazarcı yumuşamıyor. Adam ümitsiz bir durumda olan biteni bir arkadaşına anlatmış:
-“Mahkemelerde itibarım iki paralık olacak!” diye hayıflanmış.
Arkadaşı:
-“Ben seni bu dertten kurtarırım ama on altın isterim!” demiş.
Adam kabul etmiş.
-“Ne yapmam lazım söyle, ben bu davadan yırtayım on altının lafı olmaz” diye cevap vermiş!
Arkadaşı:
-“Mahkemeye çıktığında hiç konuşma, sadece “LO-LO-LO” de! Hakim seni dilsiz sanacak, dava da kendiliğinden düşecek” demiş.
Duruşma günü gelmiş arkadaşının taktiğini uygulayınca adam gerçekten de beraat etmiş, sevinç içinde eve dönerken arkadaşı çevirmiş yolunu:
-“Hani bizim on altın?” diyerek parasını istemiş.
Parayı vermeye pek niyetli olmayan Adam, mahkemede yaptığı gibi:
-“LO-LO-LO!” diye cevap vermiş.
Bunun üzerine Arkadaşı:
-“Ulan, bize de mi lo lo!” demiş.
Bir diğer anekdotta ise deyimin kaynağı şöyle anlatılır:
Adamın birisi borcunu vaktinde ödeyemediği için tefeci tarafından mahkemeye verilmiş. Tanıdığı bir avukata derdini anlatmış. Avukat:
-“Ben seni kurtarırım, sen mahkemede hakim ne sorarsa dilsiz taklidi yaparak ‘LO LO LO’ dersin, sakın ağzını açıp konuşma!” diye talimat vermiş.
Mahkeme günü hâkimin bütün sorduklarına (LO-LO-LO) demiş.
Avukat da:
-“Benim müvekkilim dilsizdir, böyle bir borcu yoktur, haksız bir borç ile zavallıyı mağdur etmek istiyorlar!” diyerek adamı kurtarmış.
Duruşmadan sonra vekalet ücretini almaya gelen Avukata, adam yine dilsiz taklidi yaparak:
-“LO-LO-LO!” deyince, avukat kızmış:
-“Ulan, bana da mı ‘LO-LO-LO’, benim verdiğim silahla beni mi öldüreceksin?” demiş.
Şimdi, koskoca yılların profesörü. Üstelik, sık-sık bu gibi olayların yaşandığı medyaya yansımakta. Emniyet birimleri vatandaşları bu gibi olaylara karşı uyarmakta. Profesör Hocamıza yakışanı, kendisine bu teklifle giden dolandırıcılara:
-Bize de mi lolo… demesi gerekirken, tufaya gelmiş.
Bu durumda:
-AH HOCAM, AH!!! demekten başka, elimizden ne gelir!!!