Öncelikle, TRT GAP Radyosunun, bütün dinleyicilerinin. Müslüman milletimizin, tüm İslam aleminin idrak ettiğimiz RAMAZAN BAYRAMLARINI içtenlikle kutalarken ve özellikle İsrail’in zulmü altında inim inim inleyen GAZZELİ, FİLİSTİNLİ kardeşlerimizin kurtuluşlarına vesile olmasını YÜCE RABBİMDEN niyaz ederken söyleşimize güne uygun bir şiirimle başlamak istiyorum:
KOLLAYASIN YOKSULU
BAYRAMIN BAYRAM OLA
GÖZELT YETİMİ, DULU
BAYRAMIN BAYRAM OLA
ANAN, ATAN SAĞ İSE
ONLARA VAR İLK ÖNCE
EL ÖPÜP DUÂ İSTE
BAYRAMIN BAYRAM OLA
BACI, KARDEŞ, YÂRANI,
DOSTUNU, AKRABANI
ARA, SOR HATIRINI
BAYRAMIN BAYRAM OLA
AL KOMŞUNUN GÖNLÜNÜ,
HAKKA ÇEVİR YÖNÜNÜ
BUGÜN AREFE GÜNÜ
BAYRAMIN BAYRAM OLA
HAYIR İŞLERDE YARIŞ
KÜSÜLÜ KALMA BARIŞ
ERENLERİ BUL, TANIŞ
BAYRAMIN BAYRAM OLA
ÂŞIK VE GÂRİPLERE
DOST OL, MUHABBET EYLE
MESAFE AL GÖNLÜNLE
BAYRAMIN BAYRAM OLA
ŞOL NEFSİNE OLMA MAT
GURUR İLE KİBRİ AT
GÖNLÜNÜ RABBİNE SAT
BAYRAMIN BAYRAM OLA
ÂBİD NEFSE OLMA RÂM
AŞK ODUNA YAN EY HÂM
YÂR İLE EYLE BAYRAM
BAYRAMIN BAYRAM OLA
Bir önceki söyleşimizde Siirt’in manevi dinamiklerinden Hz. Veysel Karani’den bahsetmiştik. Bugünkü söyleşimizde azizler Diyarı Siirt’in diğer manevi dinamiklerinden bahsetmeye çalışacağız.
İl Merkezinde türbesinin bulunduğu mezarlığa adı verilmiş olan Şeyh Süleyman Hazretleri de Siirt’in manevi dinamiklerindendir. Bu zatın Tillo’da metfun Şeyh Hamza el Kebir’in kardeşi olduğu rivayet edilmektedir. Aynı mezarlıkta MOLLA HALİL EL SİİRDİ bulunmaktadır.
Yine Siirt’in manevi dinamiklerinden biri de Şeyh Musa Hazretleri’dir. Türbesi Siirt merkez ilçede Doğan mahallesinde olan bu büyük zatın Halid Bin Velid hazretlerinin soyundan geldiği rivayet edilir. Siirt’te metfun bulunan Şeyh İlyas, Şeyh El Naccar ve Şeyh El Türki’nin hocaları olduğu belirtilmektedir.
Azizler diyarı Siirt’in manevi dinamiklerini sayarken, Şeyh Halef hazretlerini de unutmamak gerekir. Türbesi, adı ile müsemma ŞEYH HALEF Camiindedir. Aynı Türbede Şeyh Halef’in kardeşi Şeyh Osman, Şeyh Halef vakfiyesinin Vakıfı Hacı Mustafa Efendi ile Hacı Mustafa Efendinin Babası Şehit Hüseyin’in makberleri bulunmaktadır. Yine aynı Türbede Şehit oldukları belirtilen ancak adları bilinmeyen iki zatın daha mezarları vardır. Şeyh Halef’in, Şeyh Abdulkadir’i Geylani Hazretlerinin torunu olduğu belirtilmektedir. Kutb-ul aktap olarak kabul edilen Şeyh Abdulkadir-i Geylani Hazretleri 1077 yılında doğduğuna göre Doğum ve vefat tarihini bilmediğimiz Şeyh Halef Hazretlerinin de miladi 11. asırda yaşamış olması gerekir.
Siirt’in manevi dinamiklerinden bahsederken, Şeyh El Cerrah camiindeki türbede metfun olup camiye adı verilen Şeyh El Cerrah’ın yanı sıra, Şeyh El Hattap, Şeyh El Hattab’ın çocukları Şeyh Celaledin ve Şeyh Kadri’yi anmamak olmaz. Yine Siirt İl Merkezinde Şeyh Hasan, Şeyh el Tayyar, Şeyh El Mebuni, Şeyh İshak, Şeyh Mahmut. Şeyh el Summaka gibi adlarına camiler, vakfiyeler bulunan ve evliya yani ALLAH DOSTU OLARAK tanımlanan büyük zatlar vardır.
Siirt’imizin, (Evliyalar diyarı) olarak tanımlanan Tillo ilçesi Şehir merkezine 10 kilometre uzaktadır. Bu ilçede çok sayıda büyük zatların türbeleri bulunmaktadır. Bunların arasında Şeyh Hamza El Kebir, oğlu Şeyh el Mücahit, Şeyh Hasan el Fatır, Hazret-i Fakirullah, Hazret-i Fakirullah’ın talebesi ve Marifetname adlı eseri yanında çok sayıda eserleri bulunan Hazret-i İbrahim Hakkı, yine Hazret-i Fakirullah’ın torunu Sultan Memduh ve evliya kadınlardan Hasya Hatun vardır. Tillo Mezarlığında 40 bin evliyanın metfun olduğu bir gönül ehli tarafından ifade edilmiştir. Sultan Memduh Hazretlerinin (DİVAN) adlı manzum eseri, Türkçeye çevrilerek bastırılmıştır.
Tillo’daki büyük zatlardan Şeyh Hamza El Kebir’in, Halid Bin Velid Hazretlerinin soyundan geldiği belirtilir. Babaları Ebu Said-i Magzuni, Hicri 470, Miladi 1077 ile Hicri 561, Miladi 1166 yılları arasında yaşayan Abdülkadiri Geylani Hazretlerine muasır olmuş, hatta birbirlerine karşılıklı ders vermişlerdir. Başta İsmail Fakirullah Hazretlerinin tespiti olmak üzere tevatürle sabit olan O’nun büyük velayeti ve “Kutb’ul Aktab” makamına ulaşmış olmasıdır. Kendi tarikatını kurmuştur. Kurduğu Tarikatın adı “Tarikat-ı Hamzeviyye”dir. 12 erkek çocuğu olmuştur. Bunların hepsinin de velayet makamıyla müşerref oldukları belirtilir. Miladi 1271 tarihinde vefat etmiştir. Kabri şerifi Tillo’da kendi adına yaptırılan türbededir.
Şeyh Hamza el Kebir’in oğlu Şeyh Mücahit Hazretlerinin de Türbesi Tillo’dadır. Tillo’da “MÜCAHİTLER” olarak bilinen aile Şeyh Mücahit’in oğlu Şeyh Hasan’ın soyundan gelmektedir. Şeyh Hasan’ın da adları Cemal, Halil ve Abdullah olmak üzere üç çocuğu olmuştur. Birçok kerametleri menkul olup, Hicri 660 (miladi 1262) yılında vefat ettiği belirtilmektedir. Bu durumda, Babası şeyh Hamza El Kebir’den 9 yıl önce vefat etmiştir. Şeyh Mücahit’in asıl adı İbrahim’dir. İbrahim Hakkı Hazretleri eserlerinde O’nun çok sayıda kerametlerinden bahsetmektedir. Divanı olduğu belirtilmekteyse de kayıptır.
Tillo’da metfun zatlardan biri de asıl adı İSMAİL olan ve FAKİRULLAH namıyla ünlenmiş evliyadır.
Hicri 1067’de Recep ayının Regaip Kandiline rastlayan Cuma gecesi dünyaya gelmiştir. Soyu Peygamber Efendimizin Amcası Hazret-i Abbas’a ulaşır. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin hocasıdır. Velayet makamına erişmesinin menkıbesini dillendiren bir KUYU olayı vardır. Gece vakti evine giderken, düştüğü kuyu, velayet makamına erdiği mekân olarak tanımlanır. Bu kuyu, Tillo’da koruma altına alınmış yörelerdendir.
Hazret-i Fakirullah’ın talebelerinden olan İbrahim Hakkı Hazretleri de, Tillo’da Üstadının Türbesinde metfundur. Aslen Erzurum’un Hasankale (Pasinler) ilçesi doğumlu olup tahsilini, ilmini, velâyetini Hazret-i Fakirullah’ın talebesi olmasıyla kazanmıştır. Hicri 1115, miladi 1703 tarihinde 18 Mayıs gününde dünyaya teşrif etmiştir. Fakirullah Hazretleri’nin mürit ve muhiplerinden Derviş Osman Hüsnü Efendi’nin oğludur. Derviş Osman, İsmail Fakirullah Hazretleri’nin en yakını olan müritlerindendir. Bir Mürşit aramak için Hasankale’den, yollara düşerek Tillo’ya gelen Molla Osman, aradığını bulduğuna inanarak, Hazret-i Fakirullah’ın yanında kalmıştır. İbrahim Hakkı dokuz yaşlarındayken Amcası Molla Ali tarafından Tillo’ya, Babasının yanına getirilmiştir. İbrahim Hakkı “Marifetname” adlı eserinde buluşma anını anlatırken, Babası Molla Osman ile Şeyh Fakirullah’ın yan yana durduklarını, Şeyhin, kendisine babasından bile daha yakın, daha sevimli geldiğini anlatır.
İbrahim Hakkı, ilk derslerini bizzat Babası Molla Osman’dan tahsil etmiştir. Babası Molla Osman’ın 1719 yılında vefatından sonra, bir süre için Erzurum’a gitmiş, ancak Şeyhinin aşkıyla yanıp tutuştuğu için tekrar Tillo’ya dönmüştür. Fakirullah Hazretlerinin torunu ve Abdulkadir-i Sani’nin kızıyla evlenmiştir.
Bu aralar, dönemin Osmanlı Padişahı Sultan Mahmud ile İsmail Fakirullah arasında sürekli mektuplaşmalar olmaktadır. Sultan Mahmud, Fakirullah’ı İstanbul’a davet eder. Ancak, kendisi gitmez ve yerine müridi İbrahim Hakkı’yı gönderir. Hicri 1766’da, Padişah’ın davetlisi olarak İstanbul’a giden İbrahim Hakkı, günlerinin çoğunu Saray kütüphanesinde geçirir. “Marifetname” adlı eserini de bu arada yazdığı söylenir.
İstanbul’dan tekrar Tillo’ya dönen İbrahim Hakkı, üstadı Fakirullah Hazretlerinin vefatı üzerine, kayınpederi olan Abdulkadir-i Sani ile birlikte irşat görevini sürdürür.
Hicri 1194 miladi 1780 yılında 22 Haziran günü vefat eden İbrahim Hakkı Hazretleri 77 yıllık ömrüne başta “MARİFETNAME” adındaki meşhur eseri olmak üzere çok sayıda eserler sığdırmıştır. Kendi ifâdesine göre telif ettiği kitapların sayısı 15’i bulmuş olan İbrahim Hakkı Hazretlerinin bilinen eserleri şunlardır: “Tuhfet-ul Kiram”, “Nuhbet_ul Kelam”, “Meşarikul_Yuh”, “Sefine-i Nuh”, “Kenzu’l-Futuh”, “Definetu’r-Ruh”, “Ruhu’ş-Şuruh”, “Ülfetü’l Enam”, “Urvetu’l-İslâm”, “Hey’etü’l-İslâm”, “Ruz-Nâme”, “Seyr-u Süluk”, “Süluk-u Tarik i’l Fenâ”, “Lubb-ul Kulüb”,
Telif ettiği kitaplar dışında kendi eliyle yaptığı Rüzname yani (Devr-i daim takvimi), Rub-ul Müceyyeb (Zaman Saati), Usturlap (takım yıldızların hareketini gösteren alet), Rub’ul mukantarat (Yıldızların yerlerini bulmak için kullanılan bir alet), Gök Küresi, pergel Takımı, Küre Sehpası, Asa ve Mürekkep hokkası vardır. Bütün bunlar torunlarından Merhum Molla Sadettin Toprak tarafından Tillo’da kurulan özel müzede muhafaza edilmektedir.
İbrahim Hakkı Hazretleri’nin bir de Hocası İsmail Fakirullah’ın Türbesi için yaptığı KALET-ÜL ÜSTAD VE KULETÜL ÜSTAD yapıtları meşhurdur. Hocası’nın türbesinin de mimarı olan İbrahim Hakkı Hazretleri, Türbenin yaklaşık 3 kilometre doğusunda bulunan tepenin başında bu günkü adı ile Kaletül Üstat’ta harçsız olarak ortasında 40’a 50 cm’lik açık bir pencerenin de bulunduğu taştan bir duvar inşa eder.
Güneş yeni yılın başlangıcı olan 21 Mart´ta bu duvarın ardından doğmaktadır. Duvardaki pencereden giren güneş ışığı, türbenin kulesine, oradan da kırılarak türbenin penceresinden içeri girer ve hocası İsmail Fakirullah Hazretlerinin başucunu aydınlatır. Yaptığı Işık hadisesi ile ilgili İbrahim Hakkı Hazretleri “Yeni yılda doğan güneş ilk olarak hocamın başucunu aydınlatmazsa, ben o güneşi neylerim” diyerek, hocasına olan saygısını göstermiştir. Bu durum, gece ve gündüzün eşit olduğu yılın 2 gününe tesadüf eder. Yani, yılın ilk ışınları önce Üstadının başına düşer, sonra Tillo’yu aydınlatır.
1964 yılında Türbenin restorasyonu sırasında ışık mekanizması bozulmuştu. Çünkü Türbenin restorasyonu sırasında inşaatta hafif bir sapma meydana gelmişti. Bu sapmanın sonucu, artık Kalenin penceresinden yansıyan ışık, kulenin mazgalına düşmemekteydi.
Böyle bir yapıyı gerçekleştirmek için İbrahim Hakkı Hazretlerinin mimarlık yanında, güneşin hareketlerini çok iyi bilmesi, bunun yanında Tillo’nun, dünya üzerindeki konumuna çok hassas bir şekilde vakıf olması gerekirdi ki, ilimde ulaştığı merhaleleri göstermek açısından yeterli bir delil olsa gerek. Türbenin restorasyonu sırasında bozulan mekanizma, ancak 2011 yılında Başkent Üniversitesi Kültür Araştırmaları Merkezi Müdürü Arkeolog Prof. Dr. Cengiz Işık ve ekibinin gayretli çalışmaları sonucu tekrar aktif hale getirilmiştir.
Aynı zamanda büyük bir şair olan İbrahim Hakkı hazretlerinin:
HAK ŞERLERİ HAYREYLER,
ZANNETME Kİ GAYREYLER
ÂRİF ÂNI SEYREYLER
MEVLÂ GÖRELİM N’EYLER
N’EYLERSE GÜZEL EYLER.
mısralarıyla başlayan şiiri bugün için de dillerden düşmemektedir.
Siirt’in manevi dinamiklerinden biri de Şeyh Muhammed El Hazin Hazretleridir. Türbesi Tillo’ya bağlı Firsaf köyündedir.
Şeyh Muhammed el Hazîn Hazretleri 1816 yılında Siirt’e bağlı Firsaf köyünde dünyaya gelmiştir. Tahsilini Molla Halil El Siirdi’nin yanında yapmış, daha sonra Mardin’de Kâsımiye Medresesi’nde tahsiline devam etmiş, Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’nin halîfelerinden Şeyh Osman Sirâceddîn-i Tavîlî’nin yanında tasavvufî eğitimini tamamlamıştır. Vefat tarihi 1892’dir. Peygamber Efendimiz için yazdığı manzum salavat-ı şerifeleri meşhur olup Siirt’te, camilerde sıkça okunur. Türbesi’nin bulunduğu yeri bizzat kendisi tespit etmiş, “Burası Halid bin Velid hazretlerinin İstanbul seferine çıkarken uğradığı ve istirahat etmek için çadırını kurduğu yerdir. Öldüğümde beni buraya gömün” diye vasiyette bulunmuştur. Şeyh Muhammed El Hazin’in Kendisi gibi evliya olarak bilinen 12 çocuğu vardır. Bunlardan Şeyh Şerafettin Hazretleri, kurtuluş savaşı sırasında oluşturulan milis kuvvetlerin başında binbaşı rütbesiyle savaşlara katılmış ve büyük yararlılıklar göstermiştir.
Azizler diyarı Siirt’imizin, adlarını saydığımız ve sayamadığımız bütün manevi dinamiklerini Yüce Rabbimizin selamıyla selamlayarak sohbetimizi noktalıyorum.