AKP DE, ATATÜRKÇÜ ÇİZGİYE Mİ GELDİ

94. Yıldönümü kutlamaları gösterdi ki, AKP iktidarı Cumhuriyet ve ATATÜRK konusunda yanıldığını anlayarak, bir durum değerlendirmesi yapmış ve makas değiştirmiştir. Bugüne kadar yaptığı konuşmalarında (ATATÜRK) kelimesini ağzına almayan ve (MUSTAFA KEMAL) olarak geçiştiren AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan da 94. Yıldönümü kutlamalarında (AZİZ ATATÜRK) deyimini kullanmıştır ki, bu çok önemli bir değişimin sinyalidir.

Büyük Cumhuriyetimizin 94. Yılı kutlamaları belki de son 15 yılın en mükemmel şekilde kutlandığı yıl olmuştur. Milli değerlerle mücadele edilemez. Mücadele etmeğe kalkışanlar her zaman için hüsrana uğramışlardır ve hüsrana uğramaları mukadderdir.

AKP de görmüştür ki, Türkiye Cumhuriyetinde uğraşılamayacak, milletin gönlündeki tahtı asla sarsılamayacak bir kahraman vardır ki, o da MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’TÜR. Atatürk’ün ilke ve inkılâplarının yanında durmak SİYASET ERBABINA kaybettirmez, kazandırır. AKP geç de olsa bu gerçeği görmüş ve karşısında olmaktan vazgeçerek, yanında yer almağa ve ATATÜRKÇÜ ÇİZGİYE GELDİĞİNİ  hissettirmeye başlamıştır.

Biz, (AKP neden ATATÜRKÇÜ çizgiye kaydı) diye sorgulayacak değiliz. Unutmayalım ki, kişiler, kurumlar, kuruluşlar hata yapabilirler. Asıl olan hatadan dönmektir ve hatadan dönmek fazilettir.

Dileriz ki, AKP’nin ATATÜRKÇÜ ÇİZGİYE yönelişi sadece 2019 seçimleri öncesi oy kaygısıyla alınmış örtülü bir karar olmasın. Unutulmasın ki, Türkiye Cumhuriyetinin bekası ancak ve ancak ATATÜRK’ÜN İLKE VE İNKILÂPLARINA BAĞLI KALINARAK SAĞLANABİLİR. Atatürk’ü yok ettiğiniz zaman Türkiye Cumhuriyetini de yok edersiniz. Türkiye Cumhuriyetinin bekası, birlik ve beraberliği ATATÜRK İLKE VE İNKILÂPLARININ YAŞATILMASINA BAĞLIDIR. Bunu asla unutmayalım.

“BELEDİYELER GİTSİN, ENCÜMENLER KALSIN!”

Bölgemizde il genel meclisleriyle, belediye meclislerine üye tespiti yapılırken çalışacak, işi bilecek adam aranmaz. Ağanın adamı, şeyhin yeğeni, zenginin damadı, başkanın akrabası gibi isimlerle listeler doldurulur.

Bu durum, yıllardan beri böyleydi, böyle olmağa devam ediyor. Anlatıldığına göre, Cumhuriyetin ilk yıllarında, İsmet Paşa’nın Cumhurbaşkanlığı döneminde, Siirt Merkez ve diğer ilçe belediyelerinin meclis üyelerinden oluşan bir heyet, bazı işlerin takibi için Ankara’ya gitmişler.

Hele o yıllarda, Merkez ilçe dahil, belediye meclisi üyelerinin büyük çoğunluğu Türkçeyi bile doğru dürüst konuşmayı bilmiyorlarmış. Çünkü, Merkez ilçede Arapça (Siirt’çe), ilçelerin bazılarında yine Arapça (o zamanlar Sason ve Kozluk Siirt’e bağlıydı ve bu ilçelerde de Arapça konuşulurdu), diğer ilçelerde ise Kürtçe konuşulurdu. Tahsilli insanlarımızın sayıları da gayet azdı.

İşte, Siirt’in bazı sorunlarını aktarmak üzere ilimizi temsilen Ankara’ya gönderilen bu heyet mensupları, gittikleri bir bakanlıkta kendilerini tanıtırlarken:

-Siirt encümenlerinden 8 belediye geldik. Nazır hazretleriyle görüşmek istiyoruz! demişler.

Herhalde, gidilen bakanın teşrifatçısı da (özel kalem müdürü) mukallit biri olmuş ki, bakana kastı mahsusa ile:

-Siirt encümenlerinden 8 belediye sizinle görüşmek talebinde bulunuyorlar!  diye arzetmiş.

Durumu çakan ve o zamanki Siirtlilerin, Türkçeye vukufiyetlerinin az olduğunu bilen bakan da teşrifatçısına:

-Belediyeler gitsin, encümen üyeleri teşrif etsinler! demiş.

Teşrifatçı da, bakanın sözlerini heyete biraz da istihza ederek iletmiş. Bu durumu, heyetin Ankara’da aralarına aldığı ve yüksek tahsilde olan bir genç bilahare nakletmiş.

Gerçi, o dönemlerin Siirt’i ile bugünün Siirt’i arasında dağlar kadar fark var ama, inanır mısınız halâ Türkçeleri yeterli olmayan il genel meclisi ve belediye meclisi üyelerimiz bulunmakta…