Analar artık, gerçek liderler doğurmuyor. Zaten, gerçek liderlere de öyle sık rastlanmıyor. 100 yıllık Cumhuriyet tarihimizde LİDER OLARAK benimsenen isimleri bir tartışalım. Lider dedikse, öyle lâlettayin liderler değil! Lider odur ki, “öl” dediği zaman, tereddüt etmeden ölenler olacak, “öldür” dediği zaman, öldürmekten gözünü kırpmayan sevdalıları bulunacak.
Şüphesiz, Cumhuriyetimizin Kurucusu MUSTAFA KEMAL ATATÜRK böyle bir liderdi. “Öl” dediği zaman gözünü kırpmadan ölecek, “öldür” dediği zaman da öldürecek sevdalıları vardı. Çanakkale Savaşlarında askerlerine “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!” demiş, askerler de bu emre can-ı yürekten uymuşlardı.
Hakkını inkâr etmemek lâzım. Türkiye Cumhuriyetinin ikinci Cumhurbaşkanı İSMET İNÖNÜ de bu liderlerden biriydi. Mustafa Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir gibi askerlerine (ÖL) deseler ölecek, (ÖLDÜR) derlerse öldürecek komutanlar da olmuştur.
Birileri Başbakan veya Cumhurbaşkanı olabilirler ama gerçek anlamda lider olmak her babayiğidin harcı değildir. Onları, ölümüne sevecek ne askerleri vardır, ne de vatandaşları. Örnek olması açısından ADNAN MENDERES’i anımsayalım. Menderes’in, Başbakan olduğu dönemde çok sevildiği söylenir. Ancak, gerçek bir lider olsaydı, darağacına çekildiği zaman, millet isyan eder, Türkiye, kan gölüne dönerdi. Amma Menderes’in darağacına çekilişini üzüntüyle de olsa millet kuzu-kuzu seyretmekle yetinmiştir.
Eski Başbakanlardan BÜLENT ECEVİT (KARAOĞLAN OLARAK ÜNLENDİĞİ DÖNEMLERDE) ile MHP Eski Genel Başkanlarından ALPARSLAR TÜRKEŞ de, liderdiler. Çünkü “Öl” derlerse ölecek, “öldür” derlerse öldürecek sevdalıları vardı. SÜLEYMAN DEMİREL ise Menderes gibiydi. Sevenleri olmakla birlikte, sevgileri sınırlıydı. “öl” derse ölecek, “öldür” derse öldürecek sevdalıları olsaydı. 7 defa gidip gelmezdi. İhtilallerde, darbelerde, muhtıralarda ŞAPKASINI ALIP, KAÇMAK ZORUNDA kalmazdı.
Günümüzün mevcut liderlerinin de tahlilini yaparsak, doğrusunu isterseniz, sevenleri olmakla birlikte, bu sınırlı bir sevgidir. Şakşakçılarına bakmayın, hiç birinin “öl” dedikleri zaman ölecek, “öldür” dedikleri zaman öldürecek kadar fanatikleri yoktur!
Mevcut siyasi partilere bakın ve karar verin. Aralarında hiç “öl” deyince uğrunda ölünecek, “öldür” deyince emriyle adam öldürülecek bir lider var mı…
Gerçeği söylemek gerekirse Abdullah Öcalan da (APO) liderliğini ispat etmiştir. Hem lider oluşu, bizzat MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin davetiyle de kanıtlanmıştır. Bahçeli’nin 22 Ekim’de PKK lideri Abdullah Öcalan’a, örgütünü lağvetmesi koşuluyla, “Umut hakkı için başvurması ve TBMM’de DEM Parti Grup Toplantısı’nda konuşması” için çağrı yapması, O’nu lider olarak kabul ettiğinin açık bir ispatı değil mi!
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, 19 Kasım Salı günkü grup toplantısında da 1 Ekim’den bu yana DEM Parti ve PKK lideri Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrıları bir adım ileriye taşıyarak, “İmralı ile DEM grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyoruz” açıklamasını yapması, bu çağrının ardından DEM Partililerin İmralı sakini APO ile görüşmek için Adalet Bakanlığına müracaat etmeleri ve yüzde 99 ihtimalle bu görüşme talebinin kabul edilecek olması da, APO’nun Devletin en üst mercileri nezdinde lider olarak kabul edildiğinin kanıtı değil mi!
İşin gerçeği şu ki, terörist başı bile olsa Abdullah Öcalan için ölümü göze alacak sevdalıları vardır. PKK adına canlı bomba eylemleri yaparak ölümü göze alanlar bunun ispatıdır. Kabul etsek de, kabul etmesek de, görsek de, görmezden gelsek de APO’nun “öl” derse ölecek, “öldür” derse öldürecek fedaileri vardır. Devlet Bahçeli de bu gerçeği kabul ediyor olmalı ki, Apo’ya çağrıda bulunarak “Militanlarına söyle, silahları bıraksınlar” demektedir. Bu çağrılarıyla, Devletin en üst makamları bile dolaylı olarak APO’nun liderliğini onaylamış olmuyorlar mı!
ANEKDOT
Geçmiş yıllarda iki komutan, askerlerinin kendilerini ne kadar sevdiklerini (öl) derlerse, tereddütsüz ölüme gideceklerini iddialı bir şekilde konuşuyorlarmış.
Bunun üzerine komutanlardan biri:
-Deneyelim bakalım diyerek, askerlerinden birini çağırmış.
-Oğlum, sana (kendini öldür) dersem, öldürür müsün? demiş.
-Elbette komutanım! deyince de komutanı:
-Bu uçurumdan aşağı atla!
Komutunu vermiş. Asker, tereddütsüz koşarak kendisini minareler boyu yükseklikteki uçurumdan aşağı bırakmış.
Bunun üzerine diğer komutan da, askerlerden birini çağırarak, aynı komutu vermiş. Ama asker uçurumun başına gelince (ZINK) diye durmuş.
Komutanı:
-Neden atlamıyorsun? diye sorunca cevap vermiş:
-Komutanım, ben sizi buraya kadar seviyorum…
TAŞLAMA
ARTIK ÖCALAN’DADIR
BARIŞ İÇİN UMUTLAR
NE OLUR APO BİZİ
BU İÇ SAVAŞTAN KURTAR
APO DA ARTIK DEVLET
GİBİ BİR MUHATAPTIR
BAHÇELİ VE ÖCALAN
BUNDAN BÖYLE AHBAPTIR
BU HERKESİN DİLEĞİ
BIRAKILSIN SİLAHLAR
SİLAHLARI TOPRAĞA
GÖMMELİDİR AHBAPLAR
SİLAHLARI BIRAKIN
DEMOKRASİ KONUŞSUN
BARIŞI VARSA HÂLÂ
İSTEMEYENLER SUSSUN