Uğur Mumcu, cumhuriyet tarihimizin yüz akı Gazetecilerinden biridir. 24 Ocak 1993 yılında uğradığı menfur bir suikast sonucu şehit edilmişti. Yazıları sebebiyle suikast sonucu bundan 27 yıl önce şehit edilen Uğur Mumcu’nun katil veya katilleri hala yakalanmadı. Yani, FAİLİ MEÇHUL CİNAYET olarak kaldı.
Uğur Mumcu, gazeteciyi şöyle tarif eder: “Gazeteci, haber ve bilgi kaynağına en çabuk ulaşan ve bu kaynaklardan edindiği bilgi ve haberleri okurlara sunan insandır. Gazetecinin bu görevini yapabilmesi için habere, olaya, olguya, belgeye ve bilgiye dayalı yazılar yazması gerekir. Bunun için de gazetecinin güvenilir kişi olması zorunludur. Sır saklayan, haber ve bilgi kaynağını gizlemesini bilen, gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşmayı göze alan insan, gazetecidir.”
Uğur Mumcu Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. Öğrencilik yılında Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği Başkanlığı yapmıştır. Fakülteden mezun olduktan sonra uzun süre Avukat olarak görev yapmıştır. Yaşamı boyunca cumhuriyeti, Atatürk ilke ve inkılaplarını savunmuştur. YÖN, KİM, ANT, Devrim, Türk Solu ve Ankara Hukuk Fakültesi dergilerinde, Akşam, Milliyet, Yeni Ortam ile Cumhuriyet Gazetelerinde yazarlık yapmıştır.
12 Mart 1971 darbesinin ardından 17 Mayıs’ta gözaltına alınan Mumcu, Mamak Askeri Cezaevi‘nde yaklaşık bir yıl yatmıştır. Yedi yıl hapse mahkûm edilen Mumcu, Yargıtay’ın kararı bozması üzerine 10 Ekim 1972’de serbest bırakılmış ve askerlik görevine alınmıştır. Tuzla Piyade Okulu’nda verilen 3 aylık eğitimden sonra, okul yönetimi tarafından “kötü hal ve düşünce sahibi” şeklinde suçlanarak ve yedek subaylık hakkı elinden alınarak askerlik görevini “er” olarak tamamlamak zorunda bırakılmıştır. Ağrı’nın Patnos ilçesine gönderilen Mumcu, 31 Ocak 1974’te askerliğini sakıncalı piyade eri olarak tamamlamıştır.
Askerlik görevini er olarak yapmak zorunda bırakılması dolayısıyla: “Evet, evet ne olursa olsun, ben Patnos dağlarında halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra siyasal iktidarın uzattığı yönetim kurullarında, on binlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem.” diyen Mumcu, bilahare yedek subaylık hakkı ve aylıkları için açtığı maddi tazminat davasını kazanmıştır.
1977’den itibaren yalnızca Cumhuriyet Gazetesi’ndeki Gözlem adlı köşesinde yazmaya devam eden Mumcu, bunu 1991 yılının Kasım ayına kadar sürdürmüştür. Mumcu’nun Sakıncalı Piyade adlı kitabında sitayişle bahsettiği yedek subay Siirtlidir. (Sakıncalı Piyade) ve (Bir Pulsuz Dilekçe) adlı kitaplarını 1977’de yayımladıktan sonra 1978’de (Büyüklerimiz), 1979’da (Çıkmaz Sokak) ve 1981’de terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak amacıyla yazdığı “Silah Kaçakçılığı ve Terör” adlı kitapları yayımlamıştır.
Papa’yı öldürme girişiminde bulunan Mehmet Ali Ağca’yı inceleyen Mumcu’nun çalışmaları 1982’de Ağca Dosyası adıyla yayımlandı. 1983’de onunla cezaevinde röportaj yapan Mumcu, daha sora Papa-Mafya-Ağca adlı kitabını yayımladı. 1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve 12 Eylül adlı kitapları yayımlanan Mumcu’nun, 1991’de en önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925 adlı kitabı yayımlandı.
Bir süre Milliyet Gazetesi’nde yazılar yazan Mumcu, bu gazetede yönetim değişikliği yapılması üzerine yeniden Cumhuriyet Gazetesi’ne dönmüştür.
Uğur Mumcu, bundan tam 27 yıl önce 24 Ocak 1993’de düzenlenen bir saldırı sonucu hayatını kaybetti. Arabasına kurulan ve patlama gücü yüksek C-4 plastik patlayıcısından oluşan harekete duyarlı bombanın patlamasıyla katledilen Mumcu’nun cinayet failleri hala bulunamadı.
YORUMLAR