Cumhuriyetimizin banisi Mareşal/Gazi ve tek Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, 12 Haziran 1933 tarihinde 2307 sayılı özel bir kanun çıkarttırarak medeni kanun gereği, akrabalarına ve yakınlarına kalması zorunlu olan “Mahfuz Hisse” dahil olmak üzere, tüm mal varlığını millete bağışlamanın yolunu açmıştı.
Atatürk, mal mülk edinmek için değil de tüm malını ve mülkünü milletine bırakmak için, ölmeden beş buçuk yıl evvel “özel kanun” çıkarttırmıştı.
Bunun dünyada bir başka örneği yok.. Bilmeyenler için açıklayayım; Bir insan ölmeden önce tüm malını ve mülkünü bağışlamak isteyebilir, vasiyet edebilir.. Ancak Türk Medeni kanununa göre, yasal mirasçıların, ölenin mirası üzerinde en az korunması, saklı tutulması gereken %25’lik bir hakkı vardır.. Bu kadarlık kısmını mal sahibi hiçbir şekilde başkasına veremez, bağışlayamaz ve vasiyet edemez.. Sadece mülkünün %75’i üzerinde tasarruf hakkı vardır.
İşte Atatürk bu kanunu bildiği için, şahsi mallarından kendi mirasçılarının, akrabalarının bu yasal %25’lik mahfuz hisse haklarını kullanmasınlar diye özel kanun çıkararak, mallarının %100’ünü milletine bırakmanın yasal düzenlemesini, ölmeden beş buçuk sene önce yaptırmış.
Bu özel kanuna dayanarak, ölmeden önce tüm malını hazineye bırakma vasiyetini de tamamlamıştır.
Düşündüğünüzde, Atatürk’ün net bir şekilde benim hiçbir özel mirasçım, milletimin bir diğer ferdinden daha kıymetli değildir dediğini anlayabilirsiniz.
İslamiyet, slogana dayalı, görüntüye dayalı bir din değildir.. Uygulamaya dayalı bir dindir.. Şimdi 1400 yıllık islam tarihi boyunca, Hz.Muhammed ve ilk birkaç sahabe dışında, bu inanç büyüklüğüne ulaşabilmiş bir başka insan var mıdır?
Sadaka vermenin, fitre vermenin, bir küçük gıda paketi dağıtmanın büyük gösterişlerle inancın, imanın en büyük göstergesi sayıldığı ülkemizde iman büyüklüğünün zirvesini Atatürk’ten öğrenebilirsiniz.
Hem tüm mal mülk haklarının tamamını, daha yaşarken en sağlıklı zamanında, kendi aleyhine, şahsi mirasçıları aleyhine yasal düzenleme yaptırarak milletine bırakmış, hem de, kazanacağı tüm makam, saltanat, rütbe ve yönetme haklarının tamamını, 23 Nisan 1920’de bir meclis kurarak meclise devretmiş.
Milleti yararına, ümmeti yararına, insanlık yararına yaptığı diğer binlerce insanüstü hizmetlerle beraber, tarihte bu inanç büyüklüğüne, bu insani büyüklüğe ulaşabilmiş başka bir varlık daha yoktur.
Diyeceğim o ki, kendisini Atatürk’ten daha büyük görenler varsa şayet, buyursunlar yurt içi ve yurt dışındaki tüm mal varlıklarını yüce Türk Milletine bağışlasınlar da samimiyetlerine ve sadece millet için var olduklarına inanalım.