Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Yusuf Salih ARITÜRK
Yusuf Salih ARITÜRK

ATATÜRK’Ü  SAMSUN’A VAHDETTİN Mİ GÖNDERDİ?

Medrese kültürünün ihtilaflı konularından biri de Atatürk’ün Samsun’a gönderilme meselesidir.. 19 Mayıs 1919 tarihi Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkış tarihidir.. Mustafa Kemal Nutuk’ta, Milli Mücadele ve Cumhuriyet  kuruculuğunu bu tarihten başlatarak, bugüne özel bir anlam yüklemiş oldu.

Amerika’nın ilk Ankara Büyükelçisi  Joseph C. Grew de bu tarihe; “19 rakamının üç kere tekrar edildiği bir tarih”  diye  güzel bir benzetme yaparak, Mustafa Kemal’i o zamanki köylü nüfusunun kalbinde gevşek ve egzotik  şekilde   duran  duyguları devrime dönüştüren lider  olarak tanımlar.

Bu tarih,  askeri ve siyasi  boyutlarıyla  değişik anlamlar yüklenen bir  metafora  dönüşmüştür.. Buna rağmen bu tarih, daha sonraları zerzevat kültürünün  spekülatif yorumlarıyla; ” Mustafa Kemal’i  Samsun’a gizlice Vahdeddin  gönderdi” şekline dönüştürülecektir.

Dahili ve harici çok sayıda bileşeni bulunan bu metaforik olayın, biri vesika ve realiteye dayalı olgusal gerçekliği, diğeri  spekülasyona dayalı ikinci  boyutu oluşacaktır.

Hatta tarihçi bile olmayan püsküllü fesli  zerzevat yazarları  sebep/sonuç ilişkisi kurmadan komplekslerini tatmin için Mustafa Kemal’i Anadolu’ya vatanı kurtarsın diye Vahdeddin gönderdi tezini ileri sürmüşlerdir.

Tarih dışı bu safsata ve zerzevat kültürü en sonunda günümüzde bir gazetecinin elinde, şu noktaya gelmiştir; “Mustafa Kemal’i Anadolu’ya  Vahdeddin göndermemiş de  gizli bir devlet projesi” olarak gönderilmiştir.

Aslında bu iddia da gerçek dışı bir safsatadır.

Olayın  gerçekliğini  kavramak için  öncelikle bilgi kirliliği ve  ideolojik önyargıdan  kurtulmak gerekir.

Mustafa Kemal’in Samsun öncesi  İstanbul’da geçirdiği  altı aydaki  zihinsel tasarım ve temasları konunun can damarıdır.

İlk soru şudur; Bu ihtiyaç nereden doğmuştur? İstanbul’da bu kadar yüksek rütbeli paşa  varken,  Mustafa Kemal ismini  kim, neden öne  çıkarmıştır?

Ondan fazla etkeni ve cevabı olan bu konuyu, biz sadece bire indirgeyerek cevaplayacak olursak; Öncelikle Mustafa Kemal’i Anadolu’ya gönderme  ihtiyacı bir İngiliz notasından doğdu.. General Milne, 26 Mart 1919 tarihinde Doğudaki 9. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa’nın görevden alınmasını ister.. Çünkü Yakup Şevki Paşa  el altından Kars bölgesindeki  milli şuraları destekliyordu..  Bunun  ardından Amiral Calthorpe’un ikinci notası gelir..  Bunda da  Karadeniz sahilinde  bozulan asayişin sağlanması isteniyor, aksi halde mütarekenin 7. ve 24. maddeleri gereği bölgeye asker çıkarılacağı belirtiliyordu.

Calthorpe’un  bu notası hükümette telaş yaratmış, bir  İngiliz müdahalesini önlemek  için Damat Ferit Paşa, bölgeye “muktedir” bir askerin gönderilerek İngilizlerin ağzının kapatılmasını Dahiliye Nazırı Mehmet Ali Bey’den istemiştir.

Mustafa Kemal’in Samsun’a, yani Anadolu’ya gönderilmesinin gerçek  nedeni budur.. Mustafa Kemal’e müfettişlik  görevi verilmesi de bu iki İngiliz  notasından doğmuştur.

Mustafa Kemal’in müfettiş atanma  nedenlerinden biri de İstanbul’dan uzaklaştırma amaçlıdır..  Çünkü İstanbul’da dikkat çeker şekilde  işgal kuvvetleri subayları, arkadaşları,  saray, hükümet, hürriyet-/itilafçılar ve karakolcular dahi, tüm hiziplerle görüşüyordu.

Şişli’deki evi sadaret konağı gibi hareketliydi.. Anadolu’ya geçiş  yolları aranıyor, her kişi ve kurumla ilişkiye giriyordu.. Hükümetteki  ayağı  Dahiliye Nazırı Mehmed Ali Bey ile Bahriye Nazırı Avni Paşa, saraydaki ayağı Harbiyeden hocası Başyaver Naci Bey’di.

Sadrazam Damat Ferit, Mustafa Kemal’in atama  kararını  Vahdeddin’e sununca, bekletmeden imzalandı.. Geniş  yetkilerle donatılan  bir talimat   hazırlanmıştı.. Müfettiş Paşa da, 23 kişilik karargahını belirleyerek 13 Mayıs’ta hükümete sundu.

Müfettiş Paşa  müşterek kararnameyle  atandığı için elbette  Vahdeddin’in de imzası vardı.. Atatürk Samsun’a çıkınca   mücadele başlatmayı düşünüyor, ancak  bunu çok az kimse biliyordu.

O günlerin bir gerçeği de Anadolu halkı  tepkiye hazır olmayan ve  işgalciler  tarafından yutulmaya hazır bir lokma gibiydi.. Türklüğün son kalesi  Anadolu resmen unutulmuştu.. Atatürk’ün gizemli gerçeği ise,  görevini alana kadar  duygularını gizlemesi olmuştur.

Hükuümet ve işgal kuvvetleri nasıl olmuş da Mustafa Kemal’e  güvenmişti?  Bunun ilk nedeni, dört yıllık savaşta  yolsuzluk ve tehcire  hiç bulaşmamış, İngiliz esirlerine kötü bir davranışı olmamıştı.. Enver Paşa ile çekişmesi nedeniyle  İttihatçı karşıtı biliniyordu.. Vahdeddin ile yaptığı 15 günlük Almanya gezisi ise ayrı  bir avantajdı.

İzzet Paşa’ya göre de Damat Ferit iç politika ile fazla uğraşan  bir Paşa’nın varlığını  çekemezdi.. Bu adam sevindirilerek İstanbul’dan uzaklaştırılmalıydı ve sarayla  birleştikleri nokta tam da burasıydı.

Mustafa Kemal’in atanması  üzerine yeterince  vesika  ve bilgi mevcuttur,  bilinmeyen şey  de kalmamıştır.. Burada öne çıkan tek  gerçeklik,  Mustafa Kemal’in  kendine has  müstesna kişiliği  olup, her gelişme her vesika ve kulis bilgisi onun üzerinde birleşir.

Resmi veya gayrı resmi  kim tarafından önerilirse önerilsin, her aklıselim sahibinin tercihi onun üzerindedir.. Enver Paşa ve Falkenhayn’a  gösterdiği muhalefet,  saray ve  hürriyet/itilaf  çevrelerinde kendisine  avantaj sağlamıştır.

Hareket gününü 16 Mayıs’a  planlayan Mustafa Kemal, Damat Ferit Paşa  ile iki  kez görüşür.. Son veda  için de 15 Mayıs’ta  Yıldız Sarayına  uğrar.. Vahdeddin ile  diz dize denecek kadar yakın otururlar.. Topları saraya çevrilmiş  İngiliz zırhlıları ise bu sırada pencereden görülüyor.

Vahdeddin gözlerini Mustafa Kemal’e çevirerek; ” …Paşa paşa, şimdiye kadar yaptıkların tarihe geçmiştir.. Şimdi yapacakların hepsinden daha büyüktür.. Paşa, Paşa istersen devleti kurtarabilirsin!” der.

Vahdeddin’in kastettiği şu olmalıydı;  İngilizlerin şikayet ettiği sorunları çözer,  ağızları  kapatılırsa,  saraya ve devlete  büyük hizmet  etmiş olacaktı..  Bu sözün arkasında elbette ki;  “Anadolu’da silahlı bir  mücadele başlat”  gibi  bir  düşünce  olamazdı.

Muhaliflerin ve Bahriye Nazırı  Avni Paşa’nın bu sahneye  ve Vahdeddin’e yüklediği vatanseverlik keşke gerçek olsaydı.. Tarih spekülatif sözlere değil, hadise ve belgelere dayalı yazılacağına göre,   gerçeklikten yoksun yorumlar subjektif kalacaktır.

Avni Paşa’nın anıları diye yayınlanan notlarda, Vahdeddin lehine gerçek dışı senaryolar  üretilmiştir.. 16 Mayıs Cuma selamlığında  Mustafa Kemal için  yemin töreni düzenlenir.. Bu senaryo  Mustafa Kemal’i yeminini bozmuş (ihanet etmiş) göstermek için uydurulan bir safsatadır.

Mevlanzade Rıfat  bu  yemin törenine bir de hatt‑ı hümayun   ekler.. Arşivde aslı olmayan bu hattı hümayunun uydurma olduğunu  Gotthart Jaeschke’de  belgeye dayalı olarak yazmıştır.

Hanedancıların  bir  spekülasyonu da  Vahdeddin’in Mustafa Kemal’e 40.000 altın verme hikayesidir.. Bu para o gün için bir saray yaptıracak  kadar büyük bir servettir.. Vahdeddin’in kaçarken yanında  70.000 sterlin   götürdüğü kabul edilirse, bu kadar servetinin olmadığı da anlaşılır.. Şayet 40.000 altın  vermiş olsaydı bunu  Hicaz Beyannamesinde  açıklaması gerekirdi.. Şayet verildiyse bunun  ağırlığı  288 kilo olurdu.. Öyleyse Mustafa Kemal  sonradan  hattı hümayun, yemin töreni  ve  altınlar  için tek kelime etmediğine göre,  nankörlük yapmış olmalıydı.

Vahdeddin’in  davranışlarıyla  çelişen bu spekülasyonlar zerzevat  kültürünün uyarlamasıdır.. Mustafa Kemal 16 Mayıs’ta İstanbul’dan ayrılmış, 15 Mayıs’ta da tesadüfen Yunanlılar  İzmir’e çıkmıştır.. Hükümet istifa etmiş, 19 Mayıs’ta yeni  bir kabine kurulmuştu.

Çok geçmeden General Milne’nin ikinci hamlesi gelmiş, yani Mustafa Kemal’in  derhal geri çekilmesi istenmiştir.. Samsun’a çıkışından iki hafta sonra, 8 Haziran’da  Şevket Turgut Paşa tarafından geri çağrılmıştır ve Mustafa Kemal geri dönemeyeceğini bildirmiştir.. Çünkü bütün gemileri yakmıştır.

Mustafa Kemal bu arada  Amasya Genelgesini yayınlamıştır.. “Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir, Sivas’ta bir kongre toplanacaktır” diyen bu genelge bir isyan bildirgesidir.

Dahiliye Nazırı Ali Kemal, 23 Haziran’da Mustafa Kemal’in emirlerinin dinlenmemesini ister.

Mustafa Kemal  Erzurum kongresini yaparken, Harbiye Nazırı Ali Ferit Paşa  geri dönmesini istemiştir..  Atanalı iki ay olmadan 7 Temmuz 1919’da  Mustafa Kemal  azledilmiştir.

O da  artık desteğini  saraydan değil,  milletten alacaktı.. Saray ise   itibarını  sıfırlamak için,  askerlikten  çıkarma bir yana, nişan ve rütbelerini de geri almıştır.

Hanedancı yazarlarının bir  iddiası da Vahdeddin’in Mustafa Kemal’i   “gizli mutabakatla”   göndermesidir..  Hâlbuki  Samsun’a çıkar çıkmaz  saray peşine düşmüş,  Mustafa Kemal de siyasi zekâsını kullanarak  çatışma görüntüsü vermemiştir.

Bilemedikleri şey,  Paşa’nın tüm gemileri yakıp dönüşü olmayan yola girdiğidir.. Vahdeddin’e yüklenen  “gizli mutabakatın” amacını  en iyi  Mustafa Kemal bilirdi..  Sarayın  amacı,  barış konferansında bir  iyi niyet yaratarak zararın aza indirilmesi için İngilizlerin yumuşatılmasıydı. Vahdeddin Anadolu hareketine  yakınlık gösteren hiçbir  davranış sergilememiş, tam tersine Milli  Hareketi yok etmek için  Ali Galip komplosunu hazırlamıştır.. Dürrizade fetvaları ve Kuva-yı İnzibatiye ile elinden geleni yapmıştır.

Milli Hareketi başlatmak için Mustafa Kemal’i kendinin gönderdiğini hiçbir zaman  söylememiştir.

Vahdeddin’in kişiliğini sorgulayan bir nokta daha;26 Mayıs1919’da Sultanahmet mitinginden çıkan Halide Edip ve bazı kadınların saraya yürüyeceği duyulunca; “… Ne işi varmış bu kadınların benim sarayımda…”diye tepki vermesiydi.

İzmir’in işgalini  bile  “istihare ve rüyalar” üzerinden yorumlayan bir hünkârın  vatanı  ancak  sarayı  olabilirdi.

Mustafa Kemal’i Anadolu’ya Vahdeddin mi gönderdi sorusuna tekrar gelecek olursak; ..Mustafa Kemal bir asayiş sorununa  duyulan ihtiyaçtan dolayı elbette hükümet tarafından gönderildi.. Vahdeddin de  kararnameyi onayladı.. Bunun aksini iddia eden de yoktur.

Ancak, Anadolu’da kongre  toplamak, Milli Hareketi örgütleyip mücadele  başlatmak  Vahdeddin’in aklından bile geçmemiştir.. Mustafa Kemal, Doğu’daki “şûralara benzer milliyetçi örgütlerin” elindeki silahlarını toplayıp,  İngiliz istekleri yerine getirilirse  saray  memnun olacaktı.

Tarihin dili olsa eğer, bize bıraktığı belgeler dışında şu gerçekliği daha açık ve haykırarak  söylerdi.

Mustafa Kemal’e  Milli Mücadele, kurtarıcı  ve kuruculuk rolünü  Osmanlı sarayı  değil, bizzat tarih vermiştir.. Cumhuriyet ve devrimcilik rolünü bunun üzerine kendisi  eklemiştir.

Şu halde Mustafa Kemal, tarihin  kendi kucağına doğurduğu, kendi memelerini emzirerek büyüttüğü  istisnai bir adam, yani bir kahramandır.. Günümüzde hangi geri düşüncelerle karşı çıkılırsa çıkılsın, o milletinin kalbinde, uygarlık  ve insanlık tarihi  içinde  adı  hep  yaşayacaktır.. O’na düşmanlık insanlık ve uygarlık tarihine düşmanlıktır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER