(Seni sevmeyen ölsün!) şeklinde söylediğimiz meşhur bir deyimimiz vardır! Bu deyimi, çok kıymet verdiğimiz kimselere, sevgimizi belirtmek açısından kullanırız.
Zafer Haftası kutlamaları devam ederken, kurtuluş savaşlarını başlatan ve sevilmeye en lâyık bir kahraman olan Mustafa Kemal ATATÜRK’Ü çok sevdiğim için, bu deyime yorum katarak diyorum ki (MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’Ü SEVMEYEN ÖLSÜN!)
Büyük kahramanlar, insanlığa hizmet edenler daima kötülerin hedefleri olurlar. Kötülerin hedefi olmak, büyüklüğün şanındandır!
Tarihteki büyük devlet adamlarının, kâşiflerin, dâhilerin, kahramanların hayatlarını tetkik ediniz. Cahiller takımından ne kadar eziyet gördüklerini, ne kadar düşmanları olduğunu açıkça göreceksiniz. Bu dün de böyleydi, bugün de böyledir, yarın da böyle olacaktır!
ATATÜRK de bir MİLLİ KAHRAMAN olduğuna göre, elbette cahil cühela takımı arasında çok düşmanları bulunacaktır. Nitekim bu gibilerin fırsat buldukça kuyruklarını kaldırdıklarını görmekteyiz. Cahil cühelanın düşmanlık etmeleri normaldir de, ilim ehli olduklarını vehmeden profesör titrli kimseler arasında bile ATATÜRK düşmanlarının olması utanç vericidir. Sonuç olarak, profesör olup da adam olamamak var! Bu gibilerin etiketleri ne olursa olsun, KARA CAHİLLER sınıfına yazılmaları gerekir.
İki türlü cahil vardır. (Bilmediğini, bilen cahil!) Bu gibiler, hep öğrenmemiş, tahsil yapmamış olmanın ezikliğini duyarlar. (Keşke bilseydik, keşke öğrenseydik) diyerek kendi eksikliklerini kabul ederler. İkinci tür cahiller ise (Her şeyi bildiklerini zanneden cahiller!) sınıfıdır. Asıl tehlikeli olan cahiller, bu sınıfa dahil olanlardır. Yarım yamalak bilgileriyle, kendilerini allame zannederler. Büyük adamları küçümseyerek, büyüyeceklerini vehmederler! İşte, ATATÜRK’E muarız olanlar da bu tipten YARI CAHİLLERDİR.
Şunu da belirtmekte yarar var. YARIM CAHİL, TAM CAHİLDEN ÇOK DAHA TEHLİKELİDİR.
Evet, yazımızı başlıktaki deyimi tekrarlayarak noktalıyoruz.
ATATÜRK’Ü SEVMEYEN ÖLSÜN!
ANEKDOT
Çok eski yıllarda rençber adamın biri haylaz, işe yaramaz, dalavereci oğluna kızarak:
-Sen bu gidişle adam olmazsın! diyerek kızıyor, kendisine çeki-düzen vermesini istiyordu.
Oğlu, uzun bir ara ortadan kayboldu. Baba da, çocuğunun kaybolmasına üzülmekle birlikte, netice olarak başının çaresine bakacağını bilmekteydi.
Ortadan kaybolan çocuk türlü ala verelerle-dalaverelerle sadrazamın gözüne girmeyi başararak kendi vilâyetine vali olarak tayin edilmişti. Kendisini tanıtmadan huzuruna getirttiği babasına sordu:
-Beni tanıdın mı?
Bir suç isnat edilecek korkusunda olan babası cevap verir:
-Nereden tanıyacağım. Sen koca bir Vali, ben zavallı bir rençber!
-Dikkatli bak, tanıyacaksın! Ben senin o (Adam olmazsın) dediğin oğlunum. Bak, Vali oldum!
Bu cevap üzerine Babası taşı gediğine koyarak söylenir:
-Ben sana (Adam olamazsın) dedim, (Vali olamazsın) demedim ki!
YORUMLAR