(Dost başa, düşman ayağa bakar) atalar sözünden esinlenerek, 2-3 yıldan beri giyindiğim ayakkabımı yenilemek için birkaç mağaza gezdim. Neyse ki, girdiğim mağazalardan birinde istediğim tipte bir ayakkabı buldum. Giyinerek denedim. Rahat olduğunu gördüm. Mağaza sahibine:
-Bu ayakkabı kaça? diye sordum.
-1500 TL. diye cevap verdi. Ayakkabıyı beğenmiştim ama, fiyatı KAZIK gibi geldi. Gerçi, çok daha pahalı ayakkabılar var ama, bir emekli olarak bütçeme göre davranmak durumundayım. Mağaza sahibine çok pahalı olduğunu söyleyince:
-Hadi, sana 1400 TL’ye olsun dedi.
Yine bütçeme göre çok para diye düşünerek:
-Yok, kalsın! deyince:
-Sen ne kadar veriyorsun? diye sordu. 1500 TL istenmiş bir ayakkabı için ne söyleyebilirdim ki. Ama, bir rakam söylemem gerektiğini düşünerek ve (NASIL OLSA VERMEZ) diyerek cevap verdim.
-BİN TL.
Mağaza sahibi:
-Hiç olur mu, yahu. Haydi senin güzel hatırın için 1300 TL olsun! diyerek, sözde (BENİM İÇİN) bir indirim daha yaptı. Oysa, bu mağazaya ilk defa giriyordum. Adamı tanımadığım gibi, kendisinin de beni tanıdığını pek zannetmiyorum. (SENİN İÇİN) deyimi, esnafların kullandıkları klasik deyimlerden biridir. Bütün müşterilerine aynı sözleri söylerler.
Gerçekte, BİN TL bile bana göre çoktu. Ama söz ağzımdan çıkmıştı. Mağaza sahibi önce 1200’e, sonra 1100’e indi. Ben, kaçmak için son sözü söyledim.
-Yok kardeşim, BİN TL olursa alırım, yoksa almıyorum dedim.
Tam kapıya yönelip çıkacakken:
-Hadi, öyle olsun. Siftah edelim! diyerek BİNBEŞYÜZ TL istediği ayakkabıyı, BİN TL’ye verdi. Ben de çarnaçar, çıkarıp BİN TL vererek ayakkabıyı aldım.
Şimdi, haklı olarak (bir ayakkabı alışıyla ilgili bu kadar laf etmeye, hele-hele bunu yazıya dökerek okuyucuları rahatsız etmeğe ne lüzum var) diyenler olabilir. Asıl vermek istediğim mesaj, bu sorunun cevabında saklı. Bir düşünelim bakalım. Bir ayakkabı mağazasına giriyorsun, 1500 TL istenen ayakkabıyı 1000 TL ödeyerek alıyorsun. Ayakkabıyı BİN TL’ye satan esnaf, yine de en az 250 TL kazanmamış mı dersiniz. Yani, fabrikasından 750 TL’ye aldığı ayakkabıyı 1500 TL’ye satmağa kalkışıyor. Aldığının iki katı fiyat istiyor. Pazarlık yapmayı (AYIP) gibi gören biri olsa istenilen 1500 TL’yi çıkarıp trink verecek.
Gelelim işin püf noktasına. Çarşıda pazarda, etiket uygulaması var amma, satış fiyatı yanında ALIŞ FİYATININ da yazılması gerekli. Bir emtianın üzerine konulacak kâr oranı ise alışının azami yüzde 25’i kadar olmalı. Alış ve satış fiyatlarının gerçeğe uygunluğu, yetkili denetleme kurullarının elemanları tarafından, faturalardan kontrol edilmeli. Ki, esnaf da mağdur olmasın, vatandaş da.
Bu ayakkabı serüveni, beni çocukluk yıllarıma geri götürdü. Çocukken, yine böyle bir bayram arifesinde bana ilk ayakkabı aldıklarında koynuma alarak yatırmıştım!
TAŞLAMA
ESNAF, İNSAFLI OLUR
MÜŞTERİ KAZIKLAMAZ
MÜŞTERİNİN İYİSİ
GAVUR MALINI ALMAZ
NE ESKİ ESNAF KALDI
NE İNSAFLI MÜŞTERİ
AHİ EVRAN RUHLULAR
NEREYE GÖÇTÜ, HANİ
MAHALLE BAKKALINI
BIRAKTIK BİR KÖŞEYE
ŞİMDİ RAĞBET ÜÇ HARFLİ
KAZIKÇI A-VE-ME’YE
BAKKAL AMCASI NERDE
KALDI MAHALLELERİN
DEFTERLERİNDE İSMİ
VARDI TÜM MAHALLENİN
KOCA-KOCA MARKETLER
ESNAFLARI BİTİRDİ
NE BAKKAL AMCA KALDI
NE DE VERESİYESİ
MAHALLE BAKKALLARI
MAHALLENİN RUHUYDU
GÜLÜMSEYEREK BAKMAK
MÜŞTERİYE HUYUYDU
YORUMLAR