Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

BALTAYI KENDİ AYAĞIMIZA VURMAKTAN VEZGEÇMİYECEK MİYİZ!

ABD gibi dostu(!) olanın

ABD gibi dostu(!) olanın düşmana ihtiyacı yok. Artık, ABD’nin maskesi düşmüş, ne dostumuz, ne de stratejik ortağımız olmadığı kesinlik kazanmıştır.  DEAŞ ile mücadele bahanesiyle teröristlere 4 bin tır dolusu ağır silahlar gönderen ABD, şimdi de 4 kilometre menzile sahip modern keskin nişancı silahıyla birlikte Konkurs ve Tow tanksavar füzeleri gönderdi. Üstelik bu füzeler Türkiye sınırına konuşlandırıldı. PKK elebaşıları, örgüt içi propaganda bu füzelerin ‘Türk tanklarının durdurulmasına’ karşı kullanılacaklarını açık bir şekilde ifade ediyorlar.

ABD’nin, Afrin’de Türk hava araçlarına karşı kullanmaları için PKK’lı teröristlere ‘MANPADS’ olarak bilinen güdümlü hava savunma roketleri vermesi niyetini açık olarak ortaya koymaktadır. ABD’nin verdiği bu silahla teröristler, daha önce de TSK’ya ait bir helikopteri düşürüp askerlerimizi şehit etmişti.

ABD açık bir şekilde Türkiye-Suriye sınırına YPG’li teröristlerden oluşan 30 bin kişilik bir ordu oluşturacağını söylüyor.  ‘Suriye Sınır Güvenliği Gücü’ kılıfı altında kurulacak bu terör ordusu, elbette Türkiye’ye karşı kullanılmak üzere silahlandırılmaktadır.

Türkiye’nin ve bölgenin güvenliğini  tehdit eden bu girişim karşısında gerekli tedbirlerin alındığı ve alınmakta olduğu belirtilse de  sonuç itibarıyla, bu bize çok pahalıya patlayacaktır.

Bu arada Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Türkiye’nin İdlib kentinde gözlem noktaları kurması konusundaki çalışmalarını hızlandırması gerektiğini vurgulaması da dikkatleri çekicidir. Türkiye, İran ve Rusya arasında varılan anlaşma uyarınca, Türk askerleri İdlib’de gözlemci statüsünde bulunuyor. Suriye konusunda yaptığı açıklamada, Türkiye’nin yanı sıra ABD hakkında da konuşan Lavrov, “ABD Suriye’de rejim değişikliği isteyenlere yardım ediyor” derken, Türkiye’nin de hala Esad’a karşı olan tutumu, tezat teşkil etmektedir. Suriye’nin toprak bütünlüğü için Esad’a karşı değil, yanında yer almamız gerektiğine özellikle dikkatler çekilmekte. Suriye’nin bölünmesi demek, sıranın Türkiye’ye gelmesi demektir.

Evet, ABD sınırımızda bir TERÖR ORDUSU kurmak peşinde. Biz hala Esad’ı devirmenin hesaplarını yapıyoruz. Oysa Suriye’de Esad’ın kaybetmesi demek, Türkiye’nin kaybetmesi demektir. Baltayı kendi ayağımıza vurmaktan vazgeçmeyecek miyiz!

“TAZİYESİNE GİTMEK LÂZIM!”

Merhum Bülent Ecevit’in Başbakan olduğu yıllarda tüpgaz, şeker, margarin yağları, benzin, gaz velhasıl akla gelebilecek her türlü zaruri ihtiyaç maddesi piyasadan çekilmişti…

Çünkü, gerçekten bir halk adamı olan, iç ve dış güçlerle mücadele veren Ecevit’i milletin gözünden düşürmek için o dönemin iş adamları ellerinden geleni yapıyorlardı…

Bu yokluklar ve sıkıntılar yüzünden vatandaşlar sabahın erken saatlerinde şeker, yağ, tüpgaz gibi zaruri maddelerin dağıtılacağı yerlerde uzun kuyruklar oluşturur, çoğu kere, kuyruktakilerin yarısından fazlası, dağıtılan emtialar bittiğinden evlerine elleri boş gitmek zorunda kalırlardı…

Merhum Kemal Sunal’ın bir filminde işlenildiği gibi, para karşılığında kuyruğa girip sıra alan kuyrukçuların bile türediği anlatılır. Yani, o dönemlerde “KUYRUKÇULUK” bir nevi iş olmuştu…

İşte, o dönemde kendisi de aynı ızdırabı yaşayan mukallitliğiyle tanınmış bir hemşerimizin şöyle bir cümle kullandığı söylenir:

-Bir vatandaşın küçük tüpü bitmişse “geçmiş olsun” demeğe, büyük tüpü bitmişse “Başsağlığı dilemeğe” hele şekeriyle, yağı da bitmişse o zaman “taziyesine gitmek!” lâzım…

Hemşerimizin bu ifâdesi o yıllarda kuyruklarda çekilen sıkıntının ve ızdırabın büyüklüğünü vurgulamak açısından önemlidir.