(DEMOKLESİN KILICI) medyanın üzerinde sallandırılıp durmakta! Geçtiğimiz haftanın son çalışma günü yani 6 Mart 2020 Cuma akşamı mahkemeye çıkarılan 4 gazeteci peş-peşe tutuklandılar. Barış Terkoğlu, Hülya Kılınç, Barış Pehlivan ve Murat Ağırel adlı gazeteci meslektaşlarımızın sadece gazetecilik görevlerini yapmalarından dolayı tutuklanmaları, Türkiye’de gazeteciliğin ne kadar zor şartlar altında icra edildiğinin göstergesidir. Oysa anayasamız “Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır” der.
Basın özgürlüğünün anayasa ile güvence altına alınmasının sebebi ise bu hakkın çok temel bir özgürlük olması ve herhangi bir iktidar değişikliğiyle de değişemeyecek olmasıdır. Basın özgürlüğü, demokratik ülkelerin olmazsa olmazdır. Basının özgür olmadığı ülkelerde demokrasi de yoktur! Bir başka deyişle basın özgürlüğü ve demokrasi birbirine doğru orantılıdır. Yani bir ülkede basın ne kadar özgürse, o ülkede o kadar demokrasi var demektir!
Basın özgürlüğü açısından 180 ülke arasında 150’nci sırada yer almamız, Türkiye’deki basın özgürlüğünün durumunu ortaya koymak açısından önemli bir tespittir! Bu demektir ki demokraside de 180 ülke arasında 150’nci sıradayız! Anayasamızda basının özgür olduğu yer almış olsa bile, uygulamada maalesef siyasi sebeplerden ötürü sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Anayasamızın 28. maddesi “basın hürdür ve sansür edilemez” der. Devleti de bu özgürlüğü sağlamakla mükellef tutar. Basın özgürlüğü yalnızca anayasanın 26. ve 27. maddesinde belirtilen haller dolayısıyla sınırlandırılabilir. Bu maddelerde de devletin iç ve dış güvenliği, ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü tehdit edebilecek basın ve yayın organlarının sansür edilerek ilgililerin cezalandırılabileceği söylenmektedir. Tabii, bu tanımlar, yorumlara tabidir. Hâkimin takdirine bırakılmıştır.
Hadi, diyelim ki gazetecinin verdiği bir haberinde veya yazdığı bir yazısında anayasanın 26 ve 27’inci maddelerine aykırı bir tutum sergilediği kanaati hasıl olmuş olsun. Peki, gazetecinin tutuksuz olarak yargılanması gerekmez mi! Nitekim açılan birçok davaların beraatla sonuçlandığı, gazetecinin tutuklu yargılanmaktan dolayı mağdur durumlara düştüğü ve cezaevinde haksız yere yattığı çok olmuştur!
Gazeteci ne teröristtir, ne vatan haini! Bir haber yapmış, bir yazı yazmışsa, amacı vatandaşları bilgilendirmek, devletine, milletine hizmet etmektir. Verdiği haberde, yazdığı yazıda yanılmış, bilmeyerek anayasanın 26 ve 27’inci maddelerine aykırı davranmış da olabilir. Yine de, mahkeme sonuçlanıncaya ve karar kesinleşinceye kadar tutuklanmaması gerekir. Cezaevinde yat, sonra beraat! Oh, ne ala basın hürriyeti! Yani, basın özgürlüğü bu mu! Unutulmasın ki, bu gibi yargılamaların tutuksuz yapılması esastır!
TAŞLAMALAR
BASIN HÜRSE ÜLKEDE
DEMOKRASİ VAR DEMEK
HÜR DEĞİLSE ARAMA
BOŞUNA ÇEKME KÜREK
DEMOKRASİ PARALEL
BASIN HÜRRİYETİYLE
DEMOKRASİ DE YOKTUR
BASIN HÜR DEĞİL İSE
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDE
BİZ SINIFTA KALMIŞIZ
ÜÇÜNCÜ ÜLKELERDEN
BİLE ARKA KALMIŞIZ
TUTUKLU GAZETECİ
OLMAMALI ELBETTE
KESİN HÜKÜM VERMEDEN
MAHKEMELER YİNE DE