Dünyaya hep Firavun, Haman, Karun gibi kötüler gelecek değiller ya! Musalar, Harunlar, Ömerler ve benzerleri de hep olmuştur ve olacaktır. Yeri gelmişken, Siirt’te geçmiş yıllarda yaşandığı iddia edilen iki kardeşin anekdotunu anlatalım istedim.
Anekdot şu:
Çok eski yıllarda Siirt’te yaşayan iki kardeş varmış. Babalarından kalan tarlalarını ekiyor, sürüyor, biçiyor ve mahsulünü paylaşarak geçiniyorlarmış. Yine öyle bir yıl, kardeşler biçtikleri mahsulü daha başak halindeyken ölçekle kabaca paylaşarak iki kümü haline getirmişler. Sonra yine de kimsenin hakkı, kimseye geçmesin diye, hangi kümenin, kimin olacağını tespit için kura çekmişler. Paylaşım bittikten sonra, eve gitmişler. Ertesi sabah, büyük kardeş gelmiş ve kümelerin başında durmuş, kendi kendisine:
-Yahu, ben evli barklı, çoluk çocuk sahibiyim. Kardeşim henüz evlenmemiş, yuvasını kuramamış, evlenmesi, yuva kurması için paraya benden çok daha ihtiyacı var.
Düşüncesiyle, kendisine ait kümeden kardeşine ait kümeye hayli buğday başağı aktarmış ve gitmiş.
Biraz sonra tarlaya gelen küçük kardeş de kendi kendisine:
-Mahsulü eşit olarak paylaştık ama, yine de vicdanım rahat değil. Ağabeyim evli, çoluk çocuk sahibi. Onun, benden çok daha paraya ihtiyacı var!
Düşüncesiyle, kendisine ait kümeden, ağabeyinin kümesine bir hayli buğday başağı aktarmış.
Kardeşlerin bu davranışları Yüce ALLAH’IN o kadar hoşuna gitmiş ki, buğday başaklarını (OL) emriyle ALTIN BAŞAKLARA ÇEVİRMİŞ…
İşte, insanca paylaşmak budur…
YORUMLAR