Hatırlatmak amacıyla arada bir değindiğim bir konu.
Biz Siirtliler birlikte çalışmayı sevmiyoruz. Ya da bir başka deyimle beceremiyoruz.
Hiç fark etmez. ikisi de sonuç itibari ile aynı. Zerre kadar bir fark yok. Mağduriyet ve mahrumiyet.
Bunun altında yatan nedenlerin başında; galiba benliğimizde var olan aşırı “ ben” duygusu. Bu duygunun yol açtığı bir birimizi çekiştirme gerçeği.
Bu konu ilk göreve başladığında eski valilerimizden sayın Mustafa Tutulmaz’ın dikkatini çekmiş. Görev süresi sona erdiğinde vedalaştığımız sırada bir cümleyle çok güzel bir şekilde ifade etmişti;
“ Siirt’te görev yaptığım süre içerisinde “iki kişinin bir kişi üzerinde uzlaştığını görmedim.”
Bu konuda ki karnemiz maalesef bu kadar kötü. Bu cümleyi kulağımıza küpe yapmalı ve başta bu olmak üzere olumsuz alışkanlıklarımızdan vazgeçmeliyiz.
Tekrar ana konumuza dönecek olursak ; bir çok şehir heyetler oluşturup Ankara’ya göndererek yetkililerle görüşmesini sağlayarak, sorunlarını aktarıyor.
Bundan da çok başarılı sonuçlar alıyor ve sorunlarını çok kısa bir sürede çözebiliyorlar.
Biz ne yaptık? Bildiğim kadarıyla 1990’lı yıllardan bu yana iki heyet gönderdik.
Ne sonuç aldık? Halen bu kadar sorunla boğuşan bir şehir olmaya devam ediyor olmamız zaten doğal olarak cevabı kendiliğinden veriyor.
Peki neden? İşin sırrı bu sorunun cevabında. Heyet üyeleri Ankara’da yetkililerle görüşürken çoğu zaman birbirlerine zıt görüşler ifade ediyorlarmış.
Heyet üyesi bazı uyanıklar ise hazır yetkiliye ulaşmışken fırsat bu fırsat diyerek şahsi isteklerini araya sıkıştırmaya çalışıyorlarmış.
Yetkililer de bu durumda ne yapsın?
Bu kadar birbirinden kopuk, bu kadar yapay bir şekilde bir araya gelmiş bir heyetin isteklerini yerine getirmektense sırtlarını sıvazlayıp yolcu ediyorlarmış.
Ez cümle birlikte çalışmayı, birlikte hareket etmeyi “ben değil, biz” demeyi becerebildiğimiz gün bütün sorunlarımızı çözeriz.

Ayhan MERGEN