Aralık ayı, EZİDİLER açısından önemlidir. Bir de Nisan ayının üçüncü Çarşamba günü (ÇARŞEMA SOR = KIRMIZI ÇARŞAMBA) adı altında kutladıkları bir bayramları vardır. Anadolu’nun kadim inançlarından biri Ezidiliktir. Eezidiler kendilerini Ezidiyan ve Ezidi olarak adlandırırlar. (EZİDİ) deyimi 1930’lu yıllardan sonra kullanılmaya başlanmıştır. Eezidi kelimesinin Kürtçe “ezdam (beni yaratan)” sözcüğünden türediği belirtilir.
Türkiye’de sayıları iyice azalan Ezidilerin son köyleri Batman’ın Beşiri, Mardin’in Midyat, Şanlıurfa’nın Viranşehir, Şırnak’ın İdil ilçelerinde bulunuyor. Ezidiler günümüzde Irak başta olmak üzere Suriye, Ermenistan ve Rusya’da, ayrıca yoğun olarak göç ettikleri Almanya’da yaşamaktadırlar. İnançlarının kuralları hakkında pek bir bilgi yoktur.
TAVUS KUŞU Ezidilere özge bir semboldür. Ezidiler’in taptıklarının adı MELEK TAVUS’tur. Ezidiler için her ne kadar (KİTAPSIZLAR) veya (ŞEYTANA TAPANLAR) denilse de, gerçekte kitapları vardır. (KİTABE RAŞ) adını verdikleri bir kitaplarının olduğu ve bu kitabın, Almanya’da bir müzede bulunduğu belirtilmekte. (KİTABE RAŞ) Kürtçe deyim olup (KARA KİTAP) anlamına gelmektedir. Batman iline bağlı Beşiri ilçesinin birkaç köyü EZİDİ KÖYLERİ olarak bilinir. Asırlardan beri Müslümanlarla iç-içe yaşayan bu topluluğa hiçbir zaman için zulüm yapılmamış, kendi inançlarında serbest bırakılmışlardır.
Ezidiler kendilerini hiçbir peygambere bağlı kalmadan ALLAH’A İNANAN halk olarak nitelendirseler de bazı tarihçiler Ezidi inancının meydana gelişini Emevi Sultanı Yezid Bin Muaviye’ye bağlamaktadır. Fakat Ezidiler bu görüşü reddederek; asıl yol göstericilerinin Ezid Bin Ezidiyan olduğunu ve Yezid Bin Muaviye ile sadece isim benzerliği bulunduğunu söylemektedirler.
Beşiri ve Kozluk’un bazı köylerinde yaşayan Ezidilerin büyük çoğunluğu Almanya’ya göç ettiler. Midyat’ta Aralık ayının birinci, ikinci ve üçüncü cuması kutlanan Xwuda, Şeyh Adi ve Şeşims adı verilen bayramları vardır. Ayrıca Urfa Viranşehir’de, Kurban Bayramı ve Aralık’ın 9 ve 10’unda da (Oruç Bayramı) adı altında bir Bayram da kutlamaktadırlar. Bir de Nisan ayının üçüncü çarşamba günü kutladıkları (Çarşema Sor = Kırmızı Çarşamba) günleri bulunmaktadır.
İnsanların mukaddesatlarına küfredilmemesi, dinimizin emridir. Çünkü bir Müslüman, başka dinden birinin, hatta bir ataistin bile mukaddes bildiklerine küfrederse, mukabele görebilir. Ezidilerin yanında, Şeytana küfretmek bile, bu açıdan sakıncalıdır!
Her dinin, her insanın kendi inançlarına göre mukaddesatı vardır. Müslümanlar açısından Yüce Allah ile ilgili, din yönünden pâk ve temiz bulunan manevî büyüklüğü kazanan varlıklara Mukaddesat (Kutsallar) denir.
Yüce Allah mukaddes olduğu gibi, onun bütün isimleri de mukaddestir. Öyle ki, bir yüce ismi de “Kuddüs”dür. Yüce Allah’ın kitabları, Peygamberleri ve velileri de kudsiyet kazanmışlardır. İslâm ibadetleri birer mukaddes görevdir. İslâm mabetleri de mukaddes ve mübarek yerlerdir.
Biz müslümanlar, bütün mukaddes varlıklara son derece saygı ve hürmet göstermekle mükellefiz. Mukaddesata saygı ve hürmet etmeyen kimse, ruhu sönmeye başlamış, yüksek duygulardan yoksun kalmış, gaflet içine düşmüş bir insan demektir. İnsanlık değerlerini kaybetmiş demektir.
Müslümanlar olarak, bizlerin mukaddeslerimiz olması gibi, diğer din saliklerinin de mukaddesleri vardır. Onlara, elbette saygı duymak durumunda değiliz. Ancak ve bilhassa onlara bağlı olanların yanlarında, açık bir şekilde küfretmemiz, onların da bizim mukaddeslerimize küfretmelerine yol açabilir. Kendine rehber olarak Karl Marks’ı, Lenin’i, Mao’yu rehber edinmiş biri yanında, bunlara küfrederseniz, aynıyle, ona küfretmiş gibi olursunuz! Bu bakımdan, Ezidilerin yanında, Şeytan’a küfretmek, o Ezidi’ye küfretmekle eş değerdir. Hindistan’da ineğe tapanlar vardır. Onların yanında bile, ineğe hakaret etmek fitneye sebep olacağından tehlikelidir. Fitnelere yol açacak işlerden kaçınmak gerekir.
Bu bakımdan diyoruz ki, benimsemiyor olsak bile insanlar olarak birbirimizin mukaddesatlarına hakaret etmeyelim. Birbirimizin düşüncelerine saygı duymasak bile, tahammül etmeyi öğrenelim!
ANEKDOT
Ezidilerin inancına göre, bir Ezidinin etrafına daire şeklinde çizgi çekilirse, bir başkası tarafından o çizgi bozulmadan içinden çıkılmazmış.
Öyle anlatılır ki, bir zamanlar Beşiri’de Ezidi bir köylünün durduğunu gören bir takım cahiller, hemen etrafına bir daire çizmişler. Ezidi de, dışarıdan birinin gelerek daireyi bozmasını beklemeye başlamış. Bunu yapanlar ise gülüşerek Ezidiyi seyrediyorlarmış.
O sırada, ordadan yolu geçen, dini konularda otorite olarak bilinen bir medrese hocası durumu görerek, hemen Ezidi’nin olduğu yere gitmiş, elindeki bastonuyla çemberi bozarak, seyredenlere ikazda bulunmuş ve şöyle demiş:
-Bu yaptığınız, hiç doğru değil. Siz onlara öyle yaparsanız, kendi dininize düşmanlar kazanırsınız. Yapacağınız şey onlara ALLAH’TAN HİDAYETLER DİLEMEK OLMALI…