Birbirine zıt gibi görünse de insan bazen aynı anda hem sevinip hem de üzülebiliyor. O işten elde edilen kazanımlara bakıp seviniyorsunuz ama, öte yandan o kazanımları elde edebilme uğruna kaybettiklerinize de üzülüyorsunuz.
Bunu son bir haftada iki kez olmak üzere ilkini Botan Çayı üzerinde su ulaşımının başlaması ve teknelerin çalışmaya başladığını gördüğümde yaşadım. Bir de aynı çay üzerinde Ilısu Barajının ardından kurulan en büyük ikinci tesis olan Çetin barajında kapakların indirilmesi töreninde benzer duygular içerisinde oldum.
Bir yandan yıllardan beri boşa akan sulardan yararlanacağınızı ve ülkemizi enerji alanında dışa bağımlılıktan kurtulacağınızı düşünerek seviniyorsunuz. Elektriğin doğayı kirletmeyen bir enerji türü olması sevindirici taraflardan biri. Yine ülkemizin teknoloji alanında ulaştığı seviye gözünüzün önüne geliyor ve içinizi bir ferahlık kaplıyor, geleceğe yönelik umut ve beklentileriniz kat-kat artıyor.
Ama bir de madalyonun öbür yüzü olarak tanımlayabileceğimiz tarafları da var bu işin. Bu baraj ve hidroelektrik santralleri ile birlikte doğal denge bozuluyor, sayısız sayıda bitki ölüyor. Hayvanların bir bölümü kaçabilirken, bir diğer bölümü ise ölüyor. İnsanlar yerlerinden yurtlarından, dedelerinin babalarının yaşadığı topraklardan göç etmek zorunda kalıyor ve yörenin iklimi değişiyor.
Bir de bunlarla birlikte binlerce yıllık bir tarihte sular altına gömülüyor. Höyükler, kaleler, hanlar, köprüler, kiliseler, imarethaneler, türbeler, cami ve medreseler artık Botan Çayının azgın suları altında kalmaya başladı. Beraberlerinde çok sayıda destan ve yaşanmış hayat hikayeleri ile birlikte.
Sonuç olarak hiçbir şey zahmetsiz ve bedelsiz elde edilemiyor. Bizde elde edeceğimiz elektrik enerjisiyle öğrencilerimizin ders çalışabilecekleri, fabrikalarımızın üretim zincirlerinin harekete geçeceğinin sevinciyle teselli buluyoruz.
Sayılarının 20’yi bulacağı belirtilen ve bazıları tamamlanırken bazıları ise proje veya ihale aşamasında olan baraj ve hidroelektrik santralleri hayırlı olsun.
YORUMLAR