Dr. Öncer, siyonist hareketin sadece Filistin’le sınırlı kalmayacağını ve nihai hedefin Türkiye, Suriye ve Mısır’ı da kapsayan geniş bir coğrafyada hâkimiyet kurmak olduğunu belirtti. Dr. Öncer, 7 Ekim Aksa Tufanı olarak adlandırılan olayların ardından Filistin’de süregelen zulmün çok daha derin bir boyuta taşındığını ifade ederek, “1920’lerden beri siyonistlerin Filistinlilere yönelik katliamları ve toprak gaspı devam ediyor. Ancak şu anki gelişmeler, sadece Filistin’le sınırlı kalmayacak. Nihai hedef, büyük siyonist devlet projesi olan büyük israili hayata geçirmektir. Bu projenin kapsadığı coğrafya, Türkiye ve Mısır’ı da içeriyor” dedi.
“Filistinlilerin saldırıları meşru müdafaa”
Filistinlilerin son saldırılarına yönelik eleştirilerin haksız olduğunu savunan Öncer, “7 Ekim Aksa Tufanı’ndan önce de Filistin’de süregelen katliamlar ve Filistin halkının evlerinin, yurtlarının gasp edilmesi sürekli bir durumdu. Ancak bu olayla birlikte zulüm daha da derinleşti. Birçok insan, Aksa Tufanı’nda Filistinlilerin saldırıya geçtiğini ve bu nedenle haksız olduğunu düşünse de, tarihsel olarak 1920’lerden itibaren siyonistlerin Filistinlilere sürekli zulmettiği, katliamlar gerçekleştirdiği ve topraklarını hukuksuz şekilde gasp ettiği bilinen bir gerçektir.” gerçeğine dikkat çekti.
“Filistinlilerin kendini savunma hakkı meşrudur, 7 Ekim olayları süregelen zulmün bir parçası”
Siyonistlerin, Filistin halkına yönelik hukuksuz saldırıları devam ederken, Filistinlilerin bu saldırılara karşı kendilerini savunma hakları olduğuna dikkat çeken Öncer, “Dünyanın hangi hukuk sistemine bakarsak bakalım, üç büyük dinin de ortak öğretisi, insanların malını, inancını ve namusunu koruma haklarının olduğudur. Modern hukukta da bu durumun bir karşılığı vardır: İnsanın kendini savunma hakkı her zaman meşrudur. 7 Ekim’de yaşanan olaylar olmasa bile, Filistinlilere yönelik katliamlar ve toprak gaspı devam edecekti. Bu nedenle, bu olaylar, zaten uzun süredir devam eden bir sürecin parçasıdır.” ifadelerini kullandı.
“Müslümanlar sessiz kalsa da siyonist saldırılar devam edecek”
Müslümanlar sessiz kalsa da siyonist saldırıların devam edeceğini çünkü bu toprakların Yahudilere vaat edildiğine inandıklarını söyleyen Öncer, nihai hedefin Türkiye, Suriye ve Mısır gibi geniş bir coğrafyanın kontrol altına alınması olduğuna dikkat çekerek konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Siyonistler, vaat edilmiş topraklarda yeniden bir devlet kurmanın zamanının geldiğine inanmaktadır. Müslümanlar sessiz kalsa da, karşı çıksa da Yahudilerin bu topraklardaki iddiaları ve saldırıları devam edecektir. Çünkü Siyonist inançlarına göre, bu topraklar Allah tarafından kendilerine vaat edilmiştir ve diğer milletler sadece onların hizmetinde olmalıdır. Bu anlayışın yakın zamanda sona ermesi beklenmemelidir. Bir diğer önemli sorun ise, pek çok insanın, özellikle Müslüman ülkelerde, bu olayların sadece Filistin’le ilgili olduğunu düşünmesidir. Oysa siyonist hareketin nihai amacı, sadece Filistin’i değil, Türkiye, Suriye, Mısır gibi geniş bir coğrafyayı da kontrol altına almaktır. Bu saldırılar sadece Filistin’le sınırlı kalmayacaktır. Zamanla diğer ülkelere de sıçrayacaktır.”
“Evanjelik destek israilin stratejik planının bir parçası”
İşgalcilerin kendi askeri gücüyle bu savaşı kazanmasının zor olduğunu ve bu yüzden Amerika’daki Evanjelik Hristiyanların desteğini kullandığını belirten Dr. Öncer, “Şu an Yahudilerin Suriye’ye, Irak’a ya da İran’a saldırmamış olmalarının nedeni, Filistin’deki işlerinin henüz bitmemiş olmasıdır. siyonistler, bu meseleyi dünya çapında bir savaşa dönüştürmeden çözmelerinin zor olduğunu biliyorlar, çünkü kendi nüfusları ve askeri kapasiteleri, vaat edilen topraklarda bir devlet kurmak için yeterli değildir. Bu nedenle, özellikle Amerika’daki Evanjelik Hristiyanları destekçi olarak kullanıyorlar. Evanjeliklere göre, İncil’de anlatılan kıyamet senaryosu gereği, Yahudilerin vaat edilen topraklarda devlet kurması, ardından ‘Tanrı Krallığı’nın kurulması gerekmektedir. Evanjelikler, bu nedenle siyonistleri desteklemekte ve bu savaşın küresel bir boyuta taşınmasına zemin hazırlamaktadır.” uyarısında bulundu.
“Bölgesel bir savaş kaçınılmaz”
Teknolojik üstünlükle bu savaşı kazanmanın mümkün olmadığını bildikleri için siyonistlerin bu savaşı diğer devletlere de yaymak istediğini söyleyen Dr. Öncer, “Tarihte de görüldüğü üzere, siyonistlerde büyük bir cesaret eksikliği var. Hz. Musa zamanında vaat edilen topraklara geldiklerinde Kenanlılarla savaşmamışlardı; şimdi de bu savaşı tek başlarına yürütme kapasitesine sahip değiller. Bu yüzden, diğer devletleri de bu savaşa dahil etmek istiyorlar. Amerika’nın Filistin’e savunmasız halka karşı bir ordu göndermesi mantıksızdır. Ancak Lübnan, Suriye veya İran gibi devletlerin müdahil olması durumunda, Amerika’nın savaşa dahil olması daha makul görünecektir. Siyonizmin hedefi, bu savaşı Filistin sınırlarının dışına taşıyarak geniş bir bölgeyi kontrol altına almaktır.” ifadelerini kullandı.
“Osmanlı’nın yıkılışı ve sınırların dizaynı bugünü anlamamız için anahtar”
Osmanlı’nın yıkılmasından sonra Batılı devletlerin Müslümanlara çizdikleri sınırları dayatarak bölgedeki yönetimleri kontrol altına aldıklarına dikkat çeken Dr. Öncer, “Biz ise her şeyin hemen sonuçlanmasını ve kolayca anlamamızı istiyoruz. Ancak burada kritik olan Osmanlı’nın nasıl yıkıldığını anlamaktır. Osmanlı yıkıldıktan sonra Batılılar, Müslümanlara sınırlar çizmiş ve Müslümanlar bu sınırlar içinde devlet kurabilmişlerdir. İngilizler, Suudilere ne kadar toprak vermişse o kadar devlet kurmalarına izin verdiler. Şu an bunun bir karşılığı var. Ama geçmişte yaşananları temelinde değerlendirmeliyiz.” diye konuştu.
“Bu olaylar, sadece Filistin halkının mücadelesi değil, aynı zamanda Müslümanların ortak bir savaşıdır”
Öncer, yaşanan bu olayların sadece Filistin halkının mücadelesi olmadığını, aynı zamanda Müslümanların ortak bir savaşı olduğunu vurgulayarak, “Bu durum, sadece Filistin’e ait bir mesele değil. Müslümanların tamamını hedef alan bir durum var. Siyonistlerin nihai hedefi, sadece Filistin değil daha geniş bir coğrafyadır. Dolayısıyla, bu konuyu sadece Filistin’le sınırlı düşünmemek gerekir.” şeklinde konuştu.