Diyanet İşleri Başkanlığınca her yıl 1-7 Ekim tarihleri arasında farklı temalarla kutlanan Camiler ve Din Görevlileri Haftasının bu yılki ana teması “Camiler ve Din Hizmetine Adanmış Ömürler” olarak belirlenmiş bulunmaktadır.
Camiler “Allah’ın Evi”, “Kâbe’nin Şubesi” olarak bilinen mukaddes yerlerdir. Günün beş vaktinde (Sabah, Öğle, İkindi, Akşam, Yatsı) müminlerle dolup taşarlar.
Aslında, dinimizde camiler var ama “Din görevlileri” diye bir sınıf yoktur. Çünkü İslamiyetin kendisi sınıfsız bir dindir. Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed (O’na, al ve ashabına salat ve selâm olsun) zamanında din görevlileri yoktu. Gerçi adlarına ASHAB-I SUFFA denilen ve kendilerini Kur’an, hâdis öğrenmeye öğretmeye adayan birileri vardı ama bunlar, din görevlisi değillerdi.
Bütün Müslümanlar, kendi dinlerini bilmek zorundadırlar. Neyin helâl, neyin haram olduğunu bilmek her Müslüman’a farzdır. Peygamber Efendimizin döneminde, herkes dinini doğrudan doğruya Hazret-i Muhammed’in mübarek dillerinden ve direkt olarak alırlardı. Bu durumda, ayrıca din görevlilerine ihtiyaç da yoktu.
Ancak, devr-i saadetten sonra İslamiyet yayılıp genişleyince din adamları denilen bir sınıfın oluşması da gerekli oldu. Din adamı, dini öğreten, yayılmasına katkı sağlayan kişidir. Din adamı, geçmişte sadece dini öğretmek göreviyle yükümlü olan kişi değildi. Camilerde imamlık genelde fahri olarak yürütülür, maaşlı imamlar bulunmazdı.
İslâm dininin yükselme döneminde imamlık işini bizzat devletin başındaki zatlar veya temsilcileri icra ederlerdi. Öyle ayrı bir din adamları sınıfı yoktu. Genelde valiler, kadılar, müderrisler imamlık işini yürütürlerdi.
Şimdi, din adamları özel bir sınıf oldu. Artık, işleri sadece “din adamlığı” olan bir sınıf var. Camilerin imamları, müezzinleri, kayyımları hep bu sınıfa dahil bulunmaktalar. Müftü, imam, müezzin, vaiz, kayyım gibi unvanları bulunan din görevlilerinin sayıları nerdeyse öğretmen sayısına eşittir. Türkiye genelinde yüz bine yakın cami olduğu düşünülürse, varın din görevlilerinin sayılarını siz hesaplayın
Peki, “Allah’ın Evi” olarak kabul ettiğimiz, “Kâbe’nin Şubesi” olarak nitelendirdiğimiz camilerimiz, ne derece temiz tutulmaktadırlar. Daha doğrusu, temiz tutuluyorlar mı. Bunda hem cemaatin, hem cami görevlilerinin sorumlulukları yok mu!
Camilerdeki sergilerin yeterince temiz olup olmadıkları konusuna gelince, zaman zaman da olsa camiye giden bir vatandaş olarak, pantolonlarımın dizleri devamlı lekeli gibidir. Çünkü namazlardaki oturuşlarda, sergilerdeki tozlar pantolonuma sirayet etmekte ve leke olarak ortaya çıkmaktadırlar. Hele siyah ve lacivert pantolon giyenlerin vay hallerine. Bundaki kusur da, elbette camii görevlilerinindir.
Camilerde gördüğümüz önemli eksikliklerden biri de, ayakkabıların gelişi güzel bırakılmaları ve ayakkabılıklara konulmamalarıdır. Cami tuvaletlerinin, genelde paralı olmalarına mukabil yeterince temiz tutulmadıkları bir gerçektir. Tuvaletlerin kapılarının sürgüleri ya yoktur, ya kırıktır. Ceketinizi asmak isterseniz, bir askılık bulamadığınız olur. Camii denilince, sadece içinin değil, müştemilatının da temiz olması gerekeceğini unutmayalım!
Bir de, camilerin avlularındaki dilenciler konusuna değinmeden geçemeyeceğim. Dilenmek, yasalar çerçevesinde yasak. Dinimizde de HARAM olan bir davranıştır. Camileri mesken kılan dilencilere karşı yeterince mücadele verilmediği ortada!
Bu arada imamsız, müezzinsiz bırakılan camiler, mescitler veya görevlileri bulunduğu halde, namaz kılmaya gelmeyen imamlar, müezzinler var. Ben şahsen, sabah namazına camilere pek gittiğimi söyleyemem. Ancak, gidenlerin ifadelerine göre, sabah namazlarında çoğu camilerde ne imam var, ne müezzin!
Buraya kadar yazdıklarımız eksiklikler, aksaklıklar giderilebilir. Ama bir gerçek var ki bence camiler konusunda konuşulması gereken en hassas konu budur. Özellikle son yıllarda camilerde verilen vaaz ve hutbelerin dolaylı olarak siyasi mesajlar içerdiği gerçeği inkâr edilemez. Örnek olarak, İstanbul’da Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasının siyasi bir şova dönüştürülmesi de bu cümledendir. Camilerde siyasi içerikli mesajların verilmesi, inanın ki cemaatleri camilerden soğutuyor.
Kışlaya, camiye, okula siyaset sokmamak gerektiği hep söylenegelir. Ancak ve maalesef, zaman-zaman her üçüne de siyasetin sokulduğu hissedilmektedir.
Yasalar çerçevesinde yasak olan bir durum, elbette açık bir şekilde yapılamaz. Bunun için dolaylı yollar seçilir. Siyaset yapılmaması gereken bu üç önemli kuruma da siyaset sokulur.
Özellikle camileri ve imam hatip okullarını arka bahçeleri gibi kullanmak isteyen zihniyette siyasi partiler vardır. Maalesef, camilerde din adamlarının, okullarda imam hatip yöneticilerinin ve öğretmenlerinin zaman zaman bu tuzağa düştükleri gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Camiler ve Din Görevlileri Haftasında, bizim din görevlilerine acizane tavsiyemiz, kutsal ma’bedlere hiçbir şekilde siyaseti sokmamalarıdır!
Bu düşünceler içinde yine de Din görevlilerimizin (Camiler ve Din Görevlileri Haftası) kutlu olsun.
TAŞLAMA
KENDİ DERTLERİMİZDEN
GAZZE’Yİ DE UNUTTUK
TÜRKİYE’NİN BORUSU
ÖTMÜYOR BELLİ ARTIK
GAZZE ATEŞ ALTINDA
UMURUNDA BU KİMİN
ORTADOĞU’DA (ÇIBAN
BAŞI) İSRAİL BİLİN
HAVANDA SU DÖVMEKTEN
İBARETTİR DEMEÇLER
IŞİD KUDÜS’E GİTSİN
İŞİ CİHATSA EĞER
MÜSLÜMAN MÜSLÜMAN’IN
KANINI DÖKÜYORKEN
İSRAİL’E SÖZÜM YOK
İSLAMA DÜŞMAN ZATEN
PALAVRA SIKMAK İLE
YÜRÜMÜYOR BU İŞLER
GAZZE YANIYOR ÇÖZÜM
ÜRETİN HADİ BEYLER
İSRAİL, LÜBNAN’A DA
BOMBALAR YAĞDIRMAKTA
SIRADA KİM VAR DERSEN
BENCE SIRA İRAN’DA
BÖYLE BOŞU BOŞUNA
BAĞIRIP DURUYORUZ
İSRAİL SOYKIRIMDA
KARARLI GÖRÜYORUZ
İSRAİL BİLDİĞİNİ
OKUMAKTA GERÇEK BU
DAYISI ABD’DİR
KOLLAYAN ODUR ONU
ÖLÜ TOPRAĞI SERPMİŞ
MÜSLÜMANLAR ÜSTÜNE
ABD DENEN KÖPEK
FİTNE PEŞİNDE YİNE
İSRAL, ABD’NİN
ELLİNCİ EYALETİ
GERÇEK BUDUR BİLELİM
BU YAHUDİ FİTNESİ
YORUMLAR