Çanakkale savaşının başlama tarihi 19 Şubat 1915 olarak kabul edilir. 400 bin şehit verdiğimiz, dramların ve kahramanlık öykülerinin iç-içe yaşandığı bu savaşın yıldönümünde savaşla ilgili birkaç anekdot naklederek aziz şehitlerimizin ruhlarını şadetmek istedik.
İşte, anekdotlarımız:
Çanakkale Savaşlarında, bir kolunu ve bir ayağını kaybeden Fransız Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor:
-Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirsiniz. Hiç unutmam. Savaş sahasında dövüş bitmişti. Yaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zayiatlar vermişlerdi. Bu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağım. Yerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeri de kendi gömleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyordu. Tercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık:
-Niçin öldürmek istediğin askeri tedavi ediyorsun?
Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi:
-“Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardı. Bir şeyler söyledi, anlamadım ama herhalde annesi olacaktı. Benim ise kimsem yok. İstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün”.
Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtı. O anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşlarımı dondurduğunu hissettim. Çünkü Türk askerinin göğsünde bizim askerinkinden çok daha ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutam ot tıkamıştı. Az sonra ikisi de öldüler…”
***
“İngiliz donanması Saroz’dan top atışları ile bize son derece ağır kayıplar verdiriyordu. Böyle bir atıştan sonra, aynı, birlikte silah arkadaşım Recep Eniştemin iki ayağı kopmuş çalıların üzerinde gördüm, henüz sağ idi. Yanına kadar gidebildim. Onu o vaziyette görünce ağlamaya başladım. Henüz ruhunu teslim etmeyen Recep Eniştem:
-“Kardeşim niçin böyle ah edip ağlarsın, benim ciğerimi dağlarsın! Allah’ın verdiğine merhaba! Takdir-i Rabbani böyle imiş! Onun kazası geri çevrilmez ve hükmüne mani yoktur. Elimizden ne gelir. Arzuladığım savaş yolunda oldu. O saadet bana yeter! Sen sağ kalırsan, anamın elini benim için de öp! Emzirdiği sütleri helal etsin!”
Dedikten sonra, son söz olarak:
-Başımı kıbleye doğru çevir! diyebildi.
Ruhu çoktan uçmuştu…
***
Halil, bölükte süngü hücumuna kalkmıştı, ağır bir yara alarak yanıma yıkıldı. Bir müddet sessiz kaldı ve sonra:
-Ahretlik ölümüm yaklaştı, öldükten sonra cesedimi geriye götürtme, buraya ellerinle göm! Üzerimde harbediniz! Ta ki Gazilerin ayak seslerini Allah! Allah! nidalarını rahatlıkla duyayım!”dedi ve gülerek ruhunu teslim etti.
***
“Karayürek Deresine doğru iniyorduk. Bir akşam beni keşif kolu çıkardılar. Derenin yatağında geziniyordum. Çok susamış idim. Dere şırıldıyordu, mataramı doldurdum. Birkaç yudum içtiğimde, içtiğim suyun tadı çok başka idi avucuma mataradan su aldığımda, matarama doldurduğum suyun kan olduğunu anladım.”
***
Cumhuriyet kurulduktan sonra Mustafa Kemal diğer ülke komutanlarına Dolmabahçe sarayında bir resepsiyon düzenler. Resepsiyona katılan komutan ve başbakanlar hoşça vakit geçirirken yeni yetme bir İngiliz Komutan Atatürk’e dik-dik bakmaktadır. Bunun sebebini merak eden Mustafa Kemal yaverini o komutana gönderip:
-Sor bakalım bana niye bu şekilde dik-dik bakıyor? der.
İngiliz komutana giden Atatürk’ün yaveri Paşanın sorusunu komutana iletir ve cevabı aldığı gibi Atatürk’ün yanına gelir.
Atatürk:
-Sordun mu niçin bana öyle bakıyormuş?
Yaver:
-Sordum Paşam.
-Eee ne dedi?
-Paşam, Çanakkale Savaşında babasını öldürmüşsünüz o yüzden size o şekilde bakıyormuş!
Atatürk:
-O zaman git sor bakalım, babasının Çanakkale’de ne işi varmış…
İşte, Mustafa Kemal Atatürk’ün üstün dehasına yakışan bir cevap…
***
Çanakkale Savaşında şehit olan 400 bin askerimizin ve bütün şehitlerimizin aziz ruhları şad olsun