Son günlerde çete kurmaktan veya çete üyesi olmaktan sorgulanan o kadar çok belediye başkanı, gazeteci, akademisyen, sendikacı, siyaset adamı, sanatçı ve benzerleri var ki, bu kadar çete mensubu kişilerin varlığını görünce ister istemez zihinlerimizde “Meğer, çete kurmak, turşu kurmaktan daha kolaymış” istifhamı oluşmakta!
Bu arada, artık klasikleşen bir cümle de var:
“Terör örgütü üyesi olmamakla birlikte, teröre yardım ve yataklık yapmak suçunu işlemiş olmak!”
“Teröre yardım ve yataklık suçu” örgütün dışında olan bir kimsenin özgür iradesiyle örgüte yer sağlama, yiyecek ve giyecek sağlama, silah temin etme vb. gibi davranışlarla örgütsel faaliyete veya örgütün işlediği suça yardım etmesiyle oluşur. Türk hukukunda bir yapının terör örgütü olarak tespiti ancak yargı kararıyla mümkündür. Yasayla, terör örgütü olduğu hükme bağlanmamış hiçbir dernek, sendika, siyasi parti ve benzeri kuruluşlar, terör örgütü gibi algılanamaz.
Turşu kurmanın zorluğuna gelince, Rahmetli Ninemin döneminden aklıma geldi. Sonbahar mevsiminde turşu kurmak için eve çuvalla salatalık ve acur alınır, Rahmetli Ninem turşularını kurmak için maharetini gösterirdi. Bol sarımsaklı ve doğal sirkeyle kurduğu turşunun tadına doyum olmazdı. Kurulan turşu, öyle hemen sofraya gelmez, haftalarca bekletildikten sonra küpün ağzı açılarak servis edilmeğe başlanırdı.
Rahmetli Ninemin kurduğu turşuyu kurmamın imkânı yok. Madem cete kurmak bu kadar kolay, iyisi mi ben de bir çete kurayım, bunu başaramazsam, bari bir çeteye kapağı atayım!!!
“Allah, Allah” Deyip, Deveyi, Hamuduyla Yutanlar!
Dünyada hep enayiler de olmuştur, açıkgözler de! Ancak, enayiler her devirde, açıkgözlerden kat-kat fazladır. (Enayiler olmazsa, iş kalmaz açıkgözlere) deyimi boşuna söylenmemiştir. SÜLÜN OSMAN misali, enayileri söğüşleyenler dün de vardı, bugün de var, yarın da olacak! Enayiler sağ olsun!
Bizim yaştakiler, gayet iyi hatırlarlar. Bir ara, piyasaya BANKERLER çıktı. Yıllık, yüzde yüz faiz vaadiyle piyasadan para toplardılar, sonra, topladıkları paraların üzerine kondular. Yüzde yüz faizin cazibesine kapılan enayiler, dönüşünün nasıl olacağını hesaplamadan, paralarını bankerlere kaptırdılar. O yıllarda, nice memurlar emekli olarak, aldıkları ikramiyelerini bankerlere yatırdılar. Her ay, maaşlarının iki katı faiz alacağını umuyorlardı amma, bankerlerin balonu patladı, (Dimyat’a pirince giderlerken, evdeki bulgurdan oldular!)
İnsanlar, genelde tamahkârlıklarının kurbanı olurlar. Ucuza mal kapmak, çalışmadan, yorulmadan parayla para kazanmak çoğumuzun hoşuna gider. Hoşumuza gitmesine gider de, işte böyle dişimizden, tırnağımızdan arttırdığımız, dar günlerimiz için biriktirdiğimiz kefen paralarımızı bile, enayiler gibi, açıkgözlere kaptırdığımız çok oluyor.
Dikkat ederseniz, en büyük dolandırıcılar, her ne hikmetse, dini istismar edenlerden çıkıyor. İnsanlar, bu gibilerin sakallarına, cübbelerine, sarıklarına aldanıyorlar. Riya için, Yüce ALLAH’IN adını dillerinden düşürmemelerine kanıyorlar. Milletimizi kandırmanın en geçerli yolarından biri din istismarıdır. Dün de böyleydi, bugün de böyle. Aslında, (Allah, Allah!) deyip (Deveyi havutuyla yutanlardan) korkmak lazım. Sadece iş hayatında değil, siyaset sahnesinde de, aynı tipler hep vardır. Biz aptallar da, hala saf-saf inanıyoruz!
Bunca aptallar (enayiler) varken, dini istismar eden sözde iş adamlarından da, siyasetçilerden de kurtuluşumuz elbette ki mümkün olmayacaktır!
TAŞLAMA
KAR YAĞIŞI RAHMETTİR
ZORLUĞU OLSA BİLE
DOSTUM HER NE DİLERSEN
YALNIZ ALLAH’TAN DİLE
KAR TANESİ GARİPTİR
EĞER DİKKAT EDİLSE
BİR TANE, BİR TANEYE
DEĞMİYOR NE HİKMETSE
DÜŞÜN BİR KAR TANESİ
ÇIĞA DÖNÜŞMEKTEDİR
ALLAH’IN AZAMETİ
DEĞİLSE, SÖYLE NEDİR
DÜŞÜN BİR KAR TANESİ
MAYASIDIR TOPRAĞIN
İNSANLAR İBRET ALMAZ
NE HİKMET HÂLÂ BAKIN