11 Aralık günleri Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu veya kısaca UNICEF’in kuruluş günüdür. 1946 yılında kurulan UNICEF’in amacı çocukların temel gereksinimlerinin karşılanmasına yardımcı olmak ve çocukların potansiyellerini eksiksiz biçimde gerçekleştirmek için fırsatlar yaratmaktır.
Dünya ülkeleri arasında imzalanan Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS) doğrultusunda faaliyet gösteren UNICEF, çocuk haklarına kalıcı etik ilkeler olarak yerleşiklik kazandırmak, çocuklara yönelik davranışları çocuk hakları doğrultusunda uluslararası standartlara kavuşturmak için çaba göstermektedir. Çocukların yaşatılması, korunması ve gelişiminin, insanlığın ilerlemesinde içsel kalkınma açısından evrensel ölçekte geçerli zorunluluk olduğu konusunda ısrarlıdır.
Siyasal kararlılığı ve maddi kaynakları harekete geçirerek, başta gelişmekte olanlar olmak üzere ülkelerin kapasitelerini geliştirmelerine, böylece çocuklara birinci önceliği tanıyıp gerek onlara gerekse ailelerine gerekli hizmetleri sağlayabilecek duruma gelmelerine yardımcı olmaktadır. En dezavantajlı konumda olan çocuklara, yani savaş kurbanlarına, aşırı yoksulluk içindekilere, doğal afetlere uğrayanlara, şiddet ve sömürünün her biçiminden zarar görenlere ve engellilere özel koruma sağlanmasına büyük önem vermektedir. Olağandışı durumlarda çocukların haklarının korunması için harekete geçmektedir. Diğer Birleşmiş Milletler örgütleri ve insani yardım kuruluşları ile eş güdüm içinde hareket eden UNICEF böyle durumlarda çocukların ve onlara bakanların durumlarını rahatlatmak için elindeki imkânları iş birliği yaptığı kuruluşların hizmetine sunmaktadır. Taraf tutan bir kuruluş değildir ve ayrımcılık gözetmeden her tür iş birliğine açıktır. En dezavantajlı konumdaki çocuklarla gereksinimleri en acil olan ülkeler UNICEF‘in bütün çalışmalarında öncelik taşımaktadır.
1946 yılında kurulan UNICEF‘in ilk adı Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Acil Yardım Fonu idi. İkinci Dünya Savaşı sonrası 13 Avrupa ülkesindeki çocuklara yardım etmek amacıyla, kısa bir süre için kurulmuştu. Başlangıçta BM’nin tam teşekküllü bir kolu olması düşünülmemişti, bu yüzden de UNICEF’in tek geliri hükümetlerin bağışlarıydı. Dünya çocuk Hakları konusunda bütün Dünya ülkelerinin ve Türkiye’nin de sözleşmeye uymadığı ortadadır! Eğer sözleşmeye uyulsaydı, savaşların, göçlerin mağdurları çocuklar olur muydu. Sokaklar, dilenci çocuklarla dolu. Okulda olmaları gereken on binlerce çocuk, köprü altlarında tiner çekiyor! Açlığı ve sefaleti diz boyu yaşıyorlar. Eğitim ve sağlık hizmetlerinden yoksun, milyonlarca çocuk var! Çalışan çocuk işçileri, sıradan bir olay olarak görmeye bakacağız.
Filistin’de, Gazze’de İsrail tarafından hunharca katledilen, savaştan kaçarlarken göç eden, batan botlarda ölen çocukların sayısını bile kestiremiyoruz. Cesetleri deniz kıyılarına vuran nice BEBEKLER var. Kısacası bütün dünyada, Çocuklar konusunda büyük bir insanlık dramı yaşanmaktadır.
Büyük şehirlerde, hayatlarını tehlikeye atarak kırmızı ışıkta mendil satmaya, arabaların camlarını silmeye uğraşan çocuklar. Köprü altlarını mesken edinenler. Cinsel tacizlere maruz bırakılanlar. Okullarından koparılıp, çocuk yaşta gelin edilenler. Daha neler, neler.
Bu arada, kendi aileleri tarafından dilendirilen, hatta hırsız olmaya teşvik edilenleri unutmayalım. Uzaklara gitmeye gerek yok. Yaşadığımız şehirde sokaklardaki çocukların durumlarına bakmak yeter. Cami avlularında, kaldırımlarda, annelerinin kucaklarında istismar için tutulan bebek sayılacak yaştakiler!
Türkiye ki, Cumhuriyetin Kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından Dünyada ilk çocuk bayramını uygulayan ülke olmuştur. Ama Cumhuriyet tarihinde, çocuk sorunlarının çözümü konusunda aldığımız bir adımlık mesafe yok!
Her aileye, en az üç çocuk sahibi olmalarını önerenlerin, çocuk haklarına ilişkin getirdikleri bir tek yasa var mı? Zaten, (çocuk hakları!) diye bir olgudan haberdar bile değiller.
Evet, bu millete çok çocuk sahibi olmalarını önerenlere bir sorumuz var. Çocuk haklarıyla ilgili hangi yasaları getirdiniz! Yoksa, Bektaşi fıkrasındaki gibi (yap, yap sal!) mantığıyla mı hareket ediyorsunuz!
Çocuk hakları, kanunen veya ahlaki olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel kavramdır.
Çocuk hakları, insan hakları kavramının içinde ele alınması gereken bir konudur. Bugün, dünyanın birçok yerinde var olan insan hakları ihlalleri, çocuk boyutunda daha geniş kapsamlı ve büyüyerek, müdahale edilmesi daha zor bir şekilde yer almaktadır. Uluslararası Af Örgütü’nün belirttiğine göre; az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, emek sömürüsü, pornografi, şiddet, yasa dışılık gibi olumsuz etkenlerin dahilinde, çocuk hakları ihlalleri daha büyük boyutlarda olmaktadır.
Çocukların erişkinlerden farklı fiziksel, fizyolojik, davranış ve psikolojik özellikleri olduğu, sürekli büyüme ve gelişme gösterdiği bilincinin yerleşmesi, çocukların bakımının bir toplum sorunu olduğu ve bilimsel yaklaşımlarla herkesin bu sorumluluğu yüklenmesi gerektiği düşüncesi, Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi ile şekillenmiştir. Günümüzde çocuk hakları ile ilgili olan uluslararası belge 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve 193 ülke tarafından onaylanmış olan Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmedir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin çok sayıda maddesi çocukların sağlıklı bir yaşam sürdürmelerini desteklemektedir. Sözleşmenin 6. maddesine göre her çocuk esas olarak yaşama hakkına sahiptir. İlaveten, 24. madde gereğince her çocuk ulaşılabilir en yüksek sağlık standartlarından yararlanabilmelidir; gerekli tedavi ve iyileştirme hizmetlerinden faydalanabilmelidir. İhmal edilen, terk edilen, istismara uğrayan ya da işkenceye tâbi tutulan çocukların iyileştirilmesi ve yeniden topluma kazandırmasından devletler sorumludur.
Eğitim hakkı, çocukların en önemli haklarından biridir. Unicef’in 1999 tarihli raporunda da belirttiği gibi okuma-yazma bilmeme çok ciddi sorunlara neden olmaktadır. Anne ve çocuk ölümlerinin önde gelen etkenlerinden biri, annenin eğitim düzeyinin düşüklüğü veya okuma-yazma bilmemesidir. Kız çocuklarının okullaşma oranındaki 10 puanlık bir artış sonunda bebek ölüm hızı binde 4.1 azalmaktadır. Bu halde çocuğun en temel hakkı olan yaşama hakkı ile eğitim hakkı arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır.
Yaşama hakkının yanı sıra, çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlak gelişimi için eğitime gereksinimi vardır. İnsanın doğuştan getirdiği yeteneklerini geliştiren en önemli araç eğitimdir. Eğitimsizlik sonucu ortaya çıkan sorunlar şunlardır:
-İnsanlar üretken biçimde çalışamazlar.
-Sağlıklarına özen gösteremezler.
-Kendilerini ve ailelerini gereği gibi koruyamazlar.
-Kültürel açıdan zengin bir yaşam sürdüremezler.
Kız çocukların da gereksinimlerini karşılayacak ve kendilerine yaşam becerisi kazandıracak nitelikli eğitim görmeye hakkı vardır. Oysa tüm Dünya’da okula gitmeyen 6-11 yaşlarındaki 130 milyon çocuğun 73 milyonunu kız çocukları oluşturmaktadır. Kız çocukların eğitiminin önemi 1990’lar boyunca her fırsatta vurgulanmıştır.
Sözleşmeye göre, her çocuğun, temel yaşam hakkının yanında, nüfus kütüğüne kaydolma, isim, vatandaşlık ve mümkün olduğu ölçüde anne-babasını bilme ve onlar tarafından bakılma hakkı vardır. Buna paralel olarak, taraf devletlerin, çocuğun kimliği, tabiiyeti, isim ve aile bağları dahil olmak üzere her türlü koruma hakkına saygı gösterme ve bu konularda yasa dışı müdahalelerde bulunmama yükümlülüğü bulunur.
(Dünya çocuk Hakları Günü!) var ama bütün Dünya Ülkelerinin ve Türkiye’nin de sözleşmeye uymadığı ortada! Eğer sözleşmeye uyulsaydı, savaşların, göçlerin mağdurları çocuklar olur muydu. Sokaklar, dilenci çocuklarla dolu. Okulda olmaları gereken on binlerce çocuk, köprü altlarında tiner çekiyor! Açlığı ve sefaleti diz boyu yaşıyorlar. Eğitim ve sağlık hizmetlerinden yoksun, milyonlarca çocuk var! Çalışan çocuk işçileri, sıradan bir olay olarak görmeye bakacağız. Kısacası bütün dünyada, Çocuklar konusunda büyük bir insanlık dramı yaşanmaktadır.
Büyük şehirlerde, hayatlarını tehlikeye atarak kırmızı ışıkta mendil satmaya, arabaların camlarını silmeye uğraşan çocuklar. Köprü altlarını mesken edinenler. Cinsel tacizlere maruz bırakılanlar. Okullarından koparılıp, çocuk yaşta gelin edilenler. Daha neler, neler.
Bu arada, kendi aileleri tarafından dilendirilen, hatta hırsız olmaya teşvik edilenleri unutmayalım. Uzaklara gitmeye gerek yok. Yaşadığımız şehirde sokaklardaki çocukların durumlarına bakmak yeter. Cami avlularında, kaldırımlarda, annelerinin kucaklarında istismar için tutulan bebek sayılacak yaştakiler!
Türkiye ki, Cumhuriyetin Kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından Dünyada ilk çocuk bayramını uygulayan ülke olmuştur. Ama Cumhuriyet tarihinde, çocuk sorunlarının çözümü konusunda aldığımız bir adımlık mesafe yok!
Her aileye, en az üç çocuk sahibi olmalarını önerenlerin, çocuk haklarına ilişkin getirdikleri bir tek yasa var mı? Zaten, (çocuk hakları!) diye bir olgudan haberdar bile değiller.
Evet, bu millete çok çocuk sahibi olmalarını önerenlere bir sorumuz var. Çocuk haklarıyla ilgili hangi yasaları getirdiniz! Yoksa, Bektaşi fıkrasındaki gibi (yap, yap sal!) mantığıyla mı hareket ediyorsunuz!
Yazık, gerçekten çok yazık!!!
ANEKDOT
Bektaşi meşrep Siirtli, caminin önünde çamurdan adamcıklar yapıp, kurusunlar diye duvara diziyormuş. Durumu gören cami imamı:
-Ne yapıyorsun Hazret. Bunlara ruh da verebilecek misin? diye sorunca;
Bektaşi cevap vermiş:
-Rızkını vermedikten sonra, yap-yap sal ne olacak!
Sözün özü: Çocuk haklarıyla ilgili bir tek yasa çıkarmadıktan sonra, aileler ha 1, ha 3, ha 10 çocuk sahibi olmuş, sizleri ne ırgalar!!!
Yorumlarınıza bütün yurekliligim ile katılıyorum. Kitabımda çocuklarımızın, torunlarımızın sağlıklı büyümeleri için dikkat çekici araştırmalarıma yer verdim. Beslenememe sorunları da eklendi. Bağışıklık sistemleri etkilenebilir. Üzgünüm!!! Saygılarımla . Kalbe Yolculuk Bağışıklık ve Inflamasyonun Hikayesi Göl Yay Ist.