Gelin insanın beynini tırmalayan, vücudunu yıpratan strese sokan günümüzün sorunlarını bir kenara bırakalım.
Çocukluk yıllarına dönelim. O saf, o mutluluk dolu günlere bakalım. Örneğin hepimizin hayatında şöyle ya da böyle ama mutlaka bir şekilde yer alan sokak satıcılarını analım.
Onların gelişini nasıl sabırsızlıkla beklediğimizi hatırlayalım. Yine onlardan alışveriş yaptığımızda duyduğumuz heyecanı ve mutluluğu yıllar sonra da olsa yaşamaya çalışalım.
Sokak satıcıları denilince doğal olarak ilk bu işi yapan yaşları 8-10 ile 16-17 arasında çocuk ve gençler.
Bunların çoğu da öğrenciydi. Satış işlemini mesai saatleri dışında yaparlardı.
İlk olarak simitçi geçerdi. Okula giden öğrenciler tercih ediyorlardı. Simitçileri gün içerisinde yaklaşık 20 cm uzunluğunda pembe renkli şekerlerini şemşekerciler, tatlıcılar, pamuk ve elma şekeri satanlar gün boyu sokakları inleterek ürünlerini satmaya çalışırlardı.
Bunların dışında birde çilekeş ve toplum olarak çok şeyler borçlu olduğumuz koçer kadınlarını unutmamak gerekir.
Bu fedakar kadınlar ilkbahar ve sonbaharda yaylaya gidiş gelişlerinde 15 gün kadar mola verdikleri Siirt’te heybelerine koydukları tulum yoğurdunu, menengiç ve topaç şeklinde ki elmaları satmaya daha doğrusu bulgur kepek ve benzeri şeylerle trampa yani değiş tokuş yapmaya çalışırlardı.
Yaz mevsiminde imalathaneden aldıkları yaklaşık bir metre uzunluğunda ki buz kalıplarını marangoz testeresiyle kesmek suretiyle satan çocukları unutma gerekir.
Bu konuyu ele almaya devam edeceğiz.
YORUMLAR