Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Cüneyt ARITÜRK
Cüneyt ARITÜRK

CORONAVİRÜS ARZ-I ENDAM EDERKEN!

Bütün dünyayı saran CORONAVİRÜS Türkiye’ye girmedi diye hem seviniyor, hem övünüyorduk. Nihayet BİR TEK VAKA ile dahi olsa, arz-ı endam ettiğini, bizzat Sayın Sağlık Bakanının mübarek ağızlarından işittik. Bu menhus virüs öylesine tehlikeli ki, her virüs taşıyan bunu 25 kişiye rahatlıkla bulaştırıyor. Tabii her 25 hasta da 25’er kişiye bulaştıracaklarından katlamalı olarak sürüp gidiyor.

Coronavirüs’ün henüz bir aşısı bulunamadı. Gizemli virus olarak hayatımıza giren Corona virüsünün, hayvanlarda yaygın olarak görülen bir virüs türü olduğu biliniyor. Virüsün 4 alt türü bulunuyor. Ender olarak hayvanlardan insanlara bulaşabilirken bu bulaşma şekli “zoonoz” olarak adlandırılıyor. Corona virüsün insandan insana bulaşabilen türünün ilk örnekleri 2003 yılında ortaya çıkan SARS ve 2019 yılında Suudi Arabistan’da ortaya çıkan MERS salgınlarında görüldü. Şu anda gündemde olan tür ise SARS ve MERS salgınlarındaki türden farklı olarak daha önce tanımlanmamış yeni bir tür olarak biliniyor.

Yeni ortaya çıkan bu Corona virüs türü “2019-ncov” şeklinde adlandırılıyor. Hastalardan elde edilen numunelerdeki virüsün elektron mikroskobu ile çekilen ilk fotoğraf görüntüsü Çin hastalıkları kontrol ve önleme kurumu (ccdc) tarafından 27 Ocak’ta yayınladı. Fotoğrafta da görüldüğü üzere virüsün yüzeyinde onu kaplayan bir halka görülüyor. Bu kısım “taç” anlamına gelen “korona” kelimesi ile ifade ediliyor.

Bir salgında hastalık etkeninin (virüs, bakteri veya mantar olabilir) kişiden kişiye bulaşma hızı, bulaştığı kişilerde şiddetli hastalık ortaya çıkma oranı, hastalık ortaya çıkan kişiler arasındaki ölüm oranı da salgının ne düzeyde önemli olduğuna işaret eder.

Gelişen salgın için önleme ve tedavi yönteminin olup olmaması da önem taşır.  Daha önce görülen Corona virüsü salgınlarından, SARS salgınında her 100 hastanın 11’i, MERS salgınında ise her 100 hastanın 35’i ölümle sonuçlanmıştı

Mevcut salgında net bir ölümlülük oranından bahsetmek şu an için mümkün olmasa da hasta ve ölen kişi sayıları incelendiğinde bu oranın SARS ve MERS’e göre daha düşük olduğu, yaklaşık olarak yüzde 3-4 düzeyinde olduğu söylenebilir.

Bu salgını önemli kılan diğer bir husus, virüsün ilk kez ortaya çıkmış olmasından dolayı insanlardaki hastalık sürecinin bilinmezliği. “Virüs bulaşan kişilerden kaçı hasta oluyor, bulaştan kaç gün sonra hastalık ortaya çıkıyor, hastalığın toplam süresi ne kadar” gibi soruların cevapları şu an için belirsiz ve birçok bilim insanı bu soruların cevaplarını bulmak için çalışıyor. Bu belirsizlik tüm müdahale süreçlerini de belirsizleştiriyor ve plan yapmayı zorlaştırıyor.

Virüs insanlara bulaştıktan sonra en sık akciğerlere yerleşiyor ve burada çoğalıyor. Virüs yeni olduğu için bağışıklık sistemimiz de virüsü tanımıyor ve karşı koymak için yetersiz kalıyor. Bu durumda zatürre gelişiyor ve akciğerlerin kapasitesi sınırlandığı için hastalar solunum sıkıntısı çekmeye başlıyor. Enfeksiyonun giderek yayılması ile genellikle solunum yetmezliği ile hastalar kaybediliyor.

Salgın durumlarında elbette virüsün bulaştığı her hasta ölmüyor, özellikle bağışıklık sistemi zayıf olan toplumsal gruplar bir bulaşma olması durumunda hayati risk altında. Bağışıklık sistemi zayıf olan riskli grupların başında yaşlılar, çocuklar ve gebeler yer alıyor. Ayrıca astım, koah, böbrek yetmezliği vb. kronik hastalıkları olanlar da risk grubunda yer alıyor. Ancak şu anki yeni Corona Virüsü salgınında ilk bulgulara göre 25 yaş ve üzerindeki kişilerde hastalık daha fazla. Bilinen en küçük yaştaki hasta ise 2 yaşında Çinli bir kız çocuğu.

Ölüm vakalarının çoğunda (5 kişiden 4’ünde) eşlik eden kronik hastalıkların (hipertansiyon, diyabet vb.) olduğu da belirtiliyor. Yani kronik hastalıkları olan bireylerin de bu salgın için risk altındaki grupta yer aldığı söylenebilir. Risk altında olan bir grup da sağlık çalışanları. Özellikle tanı konulan veya şüpheli hastaların izole edildiği kuruluşlarda çalışan sağlık çalışanları yüksek risk altında.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre şu ana kadar 16 sağlık çalışanının hastalığa yakalandığı biliniyor. Çin’in önde gelen medya kuruluşu da bir hekimin hayatını kaybettiği belirtmişti. Sağlık çalışanlarının kendilerini enfeksiyondan korumaları ve güven içinde mesleklerini sürdürmeleri için DSÖ’nün ve bulundukları ülkenin sağlık bakanlıklarının rehberlerini uygulamaları büyük önem arz ediyor. Ülkemizde de Sağlık Bakanlığı sağlık çalışanlarının enfeksiyondan korunması için önlemler içeren bir rehber yayınladı.

31 Aralık 2019’da sebebi tespit edilemeyen bir zatürre vakasının DSÖ’ye bildirilmesi ile salgın dünya gündemine geldi. O günü izleyen 4 gün içinde 44 vakanın daha görülmesi ile durum daha da ciddi bir hal aldı. Dünyaca saygın bilimsel dergi Lancet’te yayınlanan bir makalede  hastaların önemli bir kısmının Çin’in Wuhan şehrindeki deniz ürünleri toptan pazarına temas hikayesinin olduğu ifade edildi. Bu pazar aynı zamanda yabani hayvanların da canlı olarak satıldığı bir pazar.

Hasta kişilerin temas hikayesi alındığında ise pazara ilk temasın 10 Aralık 2019’ta olduğu tespit edildi. 1 Ocak 2020 tarihinde de pazar kapatıldı. Şu ana kadar salgının başlangıç noktası tam olarak tespit edilmemiş olmakla birlikte resmi kurumlar ilk başlangıç noktasının Wuhan şehri olduğu konusunda hemfikir. Hastalarda sorgulanan en önemli husus ise Wuhan deniz ürünleri pazarına gidip gitmedikleri.

Türkiye’de ilk defa 10 Mart 2020 günü henüz Corona Virüs vakasına rastlandı. Halihazırda bilinen hastalıklar için birçok tanı yöntemi, araç gereç, tahlil vs. mevcut. Ancak yeni çıkan bir virüsün ne olduğunu ve hangi özellikleri taşıdığını anlamak için uzun süren analizler gerekli. Bir virüsün “yeni” olduğunu anlamak için genetik yapısının çözümlenip daha önce bilinen türlerle karşılaştırılması gerekiyor. Eğer bilinen türlere uymuyorsa bu durumda yeni olduğuna kanaat getiriliyor.  Corona Virüsler genellikle yabani hayvanlarda bulunurken evcil hayvanlarda da görülebiliyor. İnsandan insana geçebilen Corona Virüslerin sebep olduğu SARS salgınında öne çıkan virüs kaynağı yabani bir kedi türü olan Misk kedileriydi. MERS salgınında ise tek hörgüçlü develer öne çıkan virüs kaynağıydı. Yeni Corona virüsü salgınında ise tam olarak bir kaynak saptanamamış durumda. İlk zamanlar virüsün yılanlardan yayıldığına dair haberler ortaya çıkmıştı  Ancak genetik materyali tamamen çözümlendiğinde yeni Corona virüsün genetik diziliminin yılanlarda değil yarasalarda bulunan Corona virüse yüzde 96 oranında benzediği ifade edildi. Virüsün gen dizilimi SARS’a sebep olan türe de yüzde 80 oranında benzerlik içinde.

Salgın ilk başladığında yeni Corona virüsü etkeninin insandan insana bulaştığı şüpheli idi ancak toplumda çok hızlı yayılması, hastaların diğer hasta bireylere temas öyküsü varlığı, ülke sınırları dışında da vakaların görülmesi insandan insana yayılımının mümkün olduğunu gösterdi.

Hasta kişilerden veya hastalığı taşıyan hayvanlardan bulaşan damlacık yoluyla (hapşurma, öksürme sırasında saçılan ve havada asılı kalabilen küçük sıvı damlalarının başka insanlar tarafından solunmasıyla)  gerçekleşiyor. Toplumda her kış görülen grip salgınlarında olduğu gibi Corona virüsler de solunum yoluyla yayılıyor. Ayrıca virüsün mukozal yüzeylere (ağız içi, gözler, burun içi gibi vücudun iç yüzeylerine) teması da bulaş açısından yüksek risk içeriyor. Bu sebeple hasta bireylerin izole odalarda tedavi edilmesi, hastane havalandırma sisteminin yeterli olması önem taşıyor. Hastaların yatırılması için yeterli yer olmadığında ise salgın hastalarına özgü ayrılmış çok yataklı odalarda tedaviye devam edilebileceği DSÖ tarafından belirtiliyor.

Hastalığın belirtileri basit bir soğuk algınlığından zatürreye kadar uzanan geniş bir yelpazede dağılıyor.  Sık rastlanan en önemli belirtileri ise yüksek ateş, balgamlı öksürük, nefes darlığı. belirtisini gördüğümüzde doğrudan hastalığı tanıyabileceğimiz spesifik bir belirtisi yok.

Hastalığın etkeni olan virüs henüz yeni keşfedildiği için bir aşısı da yok. Aşı çalışmaları hızla başlamış durumda ancak geliştirilecek bir aşının hazırlıklarının aylar, piyasaya çıkışının ise yıllar sürebileceği ifade ediliyor. Bu sebeple aşı çalışmaları uzun vadeli çözümler arasında.

Hastalığın yeni olmasından ötürü önceden belirlenmiş bir tedavisi de bulunmuyor. Mevcut vakalara sadece destekleyici tedavi sunuluyor. Örneğin, solunum yetersizliği gelişenlere mekanik solunum cihazları ile solunum desteği sunuluyor, bağışıklık sistemi zayıf olduğu için mevcut hastalığa yeni enfeksiyonların da eklenmemesi için önlem alınabiliyor. Özetle insanlığın ilk kez karşılaştığı bu virüs için şu an itibarıyla yapabileceklerimiz çok kısıtlı.

Her ne kadar aşısı olmasa da toplumun bu hastalıktan korunması için yapılabilecek bazı müdahaleler hastalığın önlenmesi için çok önemli. Örneğin şu anda toplumsal düzeyde en önemli müdahale karantina çalışmaları. Kesin tanı almış veya şüpheli vakaların toplumdan izole edilmesi, salgının kitlesel boyuta ulaştığı şehirlerde ise toplu yaşam alanlarının karantinaya alınması örneklerden bazıları. Şu anda Çin’de 56 milyon nüfus karantina altında. Özellikle salgının başladığı Vuhan şehrinden çıkışlara izin verilmiyor. Karantina uygulanan bazı bölgelerde insanların temel ihtiyaçlarının (yiyecek, su, kıyafet vb.) karşılanmasında da dramatik sorunlar oluşmaya başlamış durumda. Vuhan kentinde bir kadın, yiyecekleri tükenmiş yaşlı bir çiftle kendi yiyeceklerini paylaştığını belirtiyor ve gelecek günlerde yiyecek sorunu nasıl çözeceğini bilmediğini ve yardım istediğini belirtiyor.

Ülkemizde de Sağlık Bakanlığı sağlık çalışanlarının enfeksiyondan korunması için önlemler içeren bir rehber yayınladı. Sağlık Bakanlığı bilim kurulunun özenli çalışmasıyla hazırlanan rehbere göre sağlık çalışanları basit önlemlerle hem kendilerini hem de insanlar arası bulaşı en aza indirebilir.

Ülkemizde de 25 hastane Sağlık Bakanlığı tarafından referans hastane olarak ilan edildi. Türkiye’de vaka görüldüğü takdirde hastalar bu referans hastanelerde tedavi altına alınacak.

Koronavirüsten korunmak için:

– Grip, nezle, zatürre vb. hastalığı olan kişilerle yakın temastan kaçınılmalı

– Özellikle hasta insanlara temas sonrasında eller sık sık yıkanmalı

– Kırsal alanlarda yabani hayvanlarla temastan ve ölü hayvan cesetleriyle temastan kaçınılmalı

– Öksürürken ve hapşururken ağız ve burnu kapatacak şekilde dirseğimizin iç kısmını kullanılmalı, eğer eller kullanıldı ise yıkanmalı

– Hastanelerde enfeksiyondan korunma yöntemleri özenle uygulanmalı.

– Et ürünleri ve yumurtalar iyi pişirilerek yenmeli

– Canlı hayvan pazarları veya petlerde el hijyeni ve solunum hijyenine dikkat edilmeli.

– Ellerin göz ağız ve buruna teması en aza indirilmeli.

– Hasta hayvanların temas ettiği eşyalara temastan kaçınılmalı

– Uzakdoğu’da olan vatandaşlarımız pastörize olmamış süt, et ve et ürünlerini tüketmemeli.

– Sağlık çalışanları bakanlığın ve Dünya Sağlık Örgütü’nün sunduğu kalite standartlarına uygun tıbbi malzemeler kullanmalı. hastanelerde şüpheli kişilerden alınan numunelerin taşınmasında kesinlikle hastanenin pnömatik tüp sistemleri kullanılmamalı, numuneler elden teslim edilmeli.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER