2021 yılı için uygulanacak asgari ücret yarın Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığında Asgari Ücret Tespit komisyonunda yapılacak son toplantıyla belirlenerek açıklanacak. Kısacası, dananın kuyruğu 28 Aralık günü kopacak!
Pazartesi günü yapılacak ve saat 10:30’da Bakan Zehra Zümrüt Selçuk’un Başkanlığında yapılacak sözde asgari ücret tespitinde, açıklanacak rakamın, hükümetin istediği rakam olacağı kesin. Çünkü, komisyonun kuruluş şekli bunun belirleyicisidir. Tıpkı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülen yasalar gibi. AKP’li ve MHP’li milletvekilleri el kaldırıyor, teklif edilen yasaların virgülü dahi değişmeden meclisten geçmiş oluyor.
Asgari ücreti belirleme komisyonunda 15 üye bulunmaktadır. Bunların 5’i hükümetin, 5’i işverenlerin, 5’i de işçilerin temsilcileridir. Hükümetin ve işverenlerin temsilcileri, işçiler lehinde oy kullanmayacaklarına göre, geriye kalıyor, işçi sendikasının 5 üyesi. Kaldı ki, işçi sendikası en çok üyeye sahip olan ve adı SARI SENDİKAYA çıkmış bulunan TÜRK-İŞ’TİR. Yani, ondan da pek bir hayır çıkmaz, çıksa dahi oyları yetmez!
Evet, fiilen asgari ücretli olarak çalışan en az 7 milyon işçinin ve ailelerinin kaderini, daha açık bir ifadeyle 2021 yılında asgari ücretin ne kadar olacağını belirleyecek rakam 28 Aralık pazartesi günü yapılacak son toplantıyla belirlenecek. Siz, (BELİRLENECEK) denildiğine bakmayın. Verilecek rakam her neyse, hükümetin kafasında çoktan netleşmiştir bile. Ama, bir taktik olarak komisyon bir rakam önerir ve Çumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın önüne gittiğinde, o miktara bir ilave yapabilir mi, yapabilir. Öyle bir taktik uygulanacaksa, hiç şüpheniz olmasın, o rakam da çoktan belirlenmiştir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, 2021 yılı için belirlenecek ASGARİ ÜCRET Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın zihinlerinde çoktan belirlenmiştir, bile. Yani, (dananın kuyruğunun kopması), ZATEN BELİRLENMİŞ OLAN RAKAMIN AÇIKLANMASINDAN İBARETTİR.
ANEKDOT
Hilekâr, düzenbaz, yalancı ve binbir türlü yollarla şundan bundan para sızdıran, huysuz bir adam varmış. Artık bu işi kendisine bir meslek ve geçim yolu olarak seçtiğinden, herkes ondan kaçarmış.
Herhangi bir tüccar veya esnafın aleyhine, filan zamanda kendisine borç verdiğini söyleyerek, dava açar, iki yalancı şahit bulur, kadıya da rüşvet verir, davayı kazanırmış.
Bu sahtekâr, bir gün kasabanın hatırlı ve nüfûzlu bir tüccarı hakkında dava açmış. Kadıya da rüşvet göndermiş. Rüşvet bir dana imiş.
Davalı tüccar da bunu öğrenir öğrenmez, düzenbazın rüşvetinden daha büyük ve acar bir danayı usulca kadıya göndermiş. İşin tadının kaçtığını ve sonunun kötü olduğunu anlayan kadı, mahkeme günü her iki danayı da getirtip, mahkeme binasının iç avlusuna bağlamış. Davacı, davalı, yalancı şahitler ve izleyiciler önünde makamına kurulup, şöyle demiş:
“Bu davayı görmek için, uzun süre düşündüm. Ben rüşvete itibar etmeden, adalet için çalışırım. Ancak gelin görün ki, her iki taraf da rüşvet olarak evime birer dana göndermiş. Şimdi aşağıya inip, kimin haklı, kimin haksız olduğunu danalara bakarak anlayalım.”
İzleyenler şaşkınlık içinde avluya inerler. Kadı efendinin emri ile, danalar kuyruklarından birbirine bağlanır ve kuyruk altları yağlanarak, birer de diken batırılır. Hayvancıklar böğürerek birbirlerini aksi yönde çekmeye başlayınca, Kadı bağırır:
“Kimin danasının kuyruğu koparsa, o taraf haksız çıkacak ve adalet yerini bulacaktır.”
Kısa bir çekişmeden sonra, hilekârın getirdiği dananın kuyruğu kopmuş ve hayvan can acısıyla sokağa fırlamış. Kadı da bu yolla kendini kurtarıp, bu deyimin dilimize girmesine sebep olmuş.