İnsan sağlığının her şeyden önemli olduğunu dile getiren sayısız sözler vardır ve bu sözlerden biri; Kanuni Sultan Süleyman’ın; “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” sözüdür.
Sağlık dendiğinde; sosyal devletlerin en önemli görevlerinin başında insan sağlığına verdikleri önem gelir ve bu görüş içinde ülke yönetiminde söz sahibi kılınanların konuya öncelik vermeleri kaçınılmazlık arz ederse de, önemli konuda halen sıkıntılar yaşandığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Çok sayıda özel hastaneler ile sağlık kurumlarının açılmasına fırsat tanınması, uzman doktor ve diğer sağlık personeli sayısının arttırılması, bu konudaki beklentilerin yerine getirilmesini sağlayacak yeterlilikten uzaktır. Örneğin, bir şekilde bacağına protez takması gereken birine protez parası ödenmiyorsa, halk sağlığının teminat altına alındığı şeklindeki anayasal hüküm havada kalmakta ve buna benzer sayısız olumsuzluklar söz konusudur.
Sağlığı ilgilendiren önemli durumlardan biri de; dengeli beslenmedir. Sağlığı korumak, yaşam kalitesini yükseltmek için, vücudun gereksinimi olan besin öğelerini uygun zamanlarda bilinçli olarak yeterli miktarda alma diye ifade edilen dengeli beslenmeyi yerine getiremeyenlerin de sağlıkları haliyle bozulur ve bu gerçek nedeni ile her bireyimize insanca yaşam koşulu sunmak da, ülke yönetiminde söz sahibi olanların kaçınılmaz görevleri arasındadır ve bu görevin gereğince yerine getirilmediğini söylemek, kimseye haksızlık olmaz.
Ülkemizde milli gelir dağılımında bir adaletsizlik vardır ve bu adaletsizliğin en önemli halkalarından biri ücret dengesizliğidir. Yetkililer kendilerini yaşam koşullarının en iyisine sahip kılarlarken, işsizleri ve dar gelirli vatandaşlarımızı düşünmüyorlar. Asgari ücret görüşmelerinin sürdürüldüğü bir süreçten geçerken, nasıl bir rakamda uzlaşma sağlanacağını bu nedenle çok merak ediyorum. Buna karar verecek olanlar, günümüzün ekonomik koşullarında rakamın ne olacağını belirlerlerken vicdanlarının sesini dinleseler, talep edilen rakamlara itiraz etmezler sanırım. Yok “Bizimki can, sizin patlıcan” şeklindeki tavırlarını sürdürürlerse, o başka. Bakalım, karar verecek olanlar, her bireyin kendileri gibi insanca yaşam koşulu hakkına sahip olduklarını bu kez dikkate alacaklar mı?
YORUMLAR