Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Cüneyt ARITÜRK
Cüneyt ARITÜRK

DENİZCİLİK VE  KABOTAJ BAYRAMI-1-

Denizcilik ve Kabotaj Bayramı adı altında kutlanan bir bayramımız vardır. Ancak, bu Bayramı ve manasını bilmeyenler hatta adını duymamış olanlar bulunmakta. Oysa, tarihimiz açısından çok önemli ve gerçekten kutlanması gereken günlerden biridir.

Kabotaj, bir ülkenin iskele veya limanları arasında gemi işletme işi olarak tanımlanır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Batılı ülkelere tanınan kapitülasyonlar sebebiyle imparatorluğun kıyılarında yabancı bandıralı tekneler hizmet götürüyordu. Ancak 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması uyarınca kapitülasyonlar lağvedildi, Türkiye kabotaj hakkına kavuştu.

Gerekli düzenlemelerin yapılmasının ardından 19 Nisan 1926’da çıkarılan 815 sayılı yasaya göre Türkiye limanları arasında sadece Türk teknelerinin hizmet götürmesi zorunlu hale getirildi. Yasa, aynı yıl içerisinde 1 Temmuz’da yürürlüğe girdi. 1 Temmuz, 1935 yılından itibaren Kabotaj Bayramı olarak kutlanmaya başladı. 2007 yılında ise kabotaj kelimesine ‘denizcilik’ kelimesi de eklerek bayramın adı “DENİZCİLİK VE KABOTAJ BAYRAMI” oldu.

Egemenlik olgusunu, sadece kara parçaları üzerinde veya bir devletin toprakları üzerinde algılamak yanlıştır. Tarihten bu güne, özellikle suyolu taşımacılığının ülkeler arası yapılmaya başlanmasından bu yana karalarda olduğu gibi, egemenlik mücadelesi için büyük savaşlar denizlerde de olmuştur. Hatta hem dünya hem Türk tarihi, deniz savaşlarıyla doludur. Egemenlik olgusunun sadece karasal değil yer yüzü üzerinde uluslararası sözleşmelerle kabul edilen dünya sınırları kapsamında ele alınmasının bir sonucu olarak denize kıyısı olan ülkelerin kendi karasularında ticaret ve seyrüsefer yapabilme / yaptırabilme ayrıcalığına ya da hakkına kabotaj diyebiliriz.

24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlasmasının 28. Maddesi geregince, kaldırılması gereken kapitülasyonlar 19/4/1926 tarihli ve 815 sayılı Kabotaj Kanununun, tam / gerçek adıyla “Türkiye Sahillerinde Nakliyatı Bahriye (Kabotaj) Ve Limanlarla Kara Suları Dahilinde İcrayı San’at Ve Ticaret Hakkında Kanun”un kabul edilmesinin ardından yürürlüğe girmiştir.

Kapitülasyonlarla karasularımızda yabancılara tanınan ayrıcalıklar kaldırılıp Türk devleti hakimiyetiyle bu imtiyazın Türklere verilmesinin yasal zemine kavuştuğu tarih olması bakımından çok önemlidir. Ülkemizde cumhuriyetten önce ticaretin çoğunluğu gayrimüslimlerin ellerindeydi. Ticari amaçlarla deniz yoluyla ülkemize gelen Avrupa devletleri  denizcilik alanındaki limancılık, yükleme, boşaltma, yakıt su kumanya ikmali, romörkör, onarım gibi hizmet ve faaliyetlerimizi yetersiz buluyorlardı. Denizcilik konusunda yetişmiş yeteri miktarda uzman ve zanaatkarımız bulunmuyordu. 1 Temmuz 1926’da Kabotaj Kanunu çıkarılarak yürürlüğe giren ve “KABOTAJ KANUNU” olarak da anılan bu kanun Türk denizciliği için gerçek bir dönüm noktası olmuş ve Türk kıyılarında deniz taşımacılığı, limanlar yükleme, gemi işlemciliği ve taşımacılığı Türk vatandaşlarına ve Türk gemilerine verilmiştir. Kabotaj hakkının Türkiye’ye geçişi, ilk kez 1 Temmuz 1935’te “DENİZCİLİK BAYRAMI”, 1 Temmuz 1939’da ilk kez “Kabotaj ve Denizcilik Bayramı” olarak kutlandı. Bu tarih, Lozan’ın denizlere yansıtılması, bağımsızlığımızın ve egemenliğimizin denizlerdeki tescili, Cumhuriyet sonrası, denizciliğimizin gelişmesine yönelik ilk yasal dayanaktır. Kabotaj, Türk Denizciliği açısından Cumhuriyetin ilanından sonra elde edilen stratejik ağırlıklı çok önemli bir kazanım olsa da, bu güne kadar gerek hukuksal açıdan gerekse ekonomik dinamikler açısından hala kabını dolduramamıştır.

Türklerde denizcilik Selçuklular döneminde başladı. Önemli adaları kuşatmak için güçlü donanmalar kurma ihtiyacı hissedildi. Fethettikleri adalarda tersaneler yapmaya başladılar. Selçukluların ardından Aydınoğulları denize çıkışı Umur Bey zamanında gerçekleşmiştir. Denizcilik alanında en güçlü ülke Osmanlılardı. Bu ilerleme on altıncı asıra tekabül eder. Öyle ki Avrupa’nın Birleşik donanmasını tek başına yok etme gücüne sahipti. Avrupanın sipariş ettikleri savaş ve ticaret gemileri de Osmanlılar yapıyordu. Dünyanın en büyük tersaneleri İstanbul Haliç ve Gelibolu’daki tersanelerdi. Deniz ticaretinde tanınmış bir ülke olan Venediklilerin bile sipariş ettiği gemiyi Türk mühendislerinin gerçekleştirmiş olduğu planlarla bu tersanelerde yapılmıştır. BARBAROS HAYREDDİN PAŞA, ÇAKA BEY, KARA MÜRSEL REİS, ORUÇ REİS, PİRİ REİS, SEYDİ ALİ REİS gibi nice ünlü Denizciler sayesinde  Akdeniz bile bir Türk iç denizi durumuna dönüşmüştü.

(DEVAMI YARINA)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER