DEPREM GERÇEĞİ DAHA NE KADAR HAYKIRSIN?

İnsanoğlu, gerçekten bir garip yaradılışa sahip.. Bazen olmayacak tehlikelerden korkarken, bazen de yanı başında tehlikeyi görmemezlikten geliyor. Örnek mi istiyorsunuz, alın işte coronavirüs, alın size deprem gerçeği.

Bugüne kadar bir milyonun üstünde insan öldü.. İlimizde de bugüne kadar yüzlerce insanın vefat ettiğini duyduk veya şahit olduk ve bu illetin oluşturduğu olumsuzluklar devam ediyor.

Ülkemizin önemli bir bölümü deprem açısından tehlikeli bir bölgede.. Son İzmir depremi bu gerçeği bize haykırıyor.. Daha önceki yıllarda meydana gelen depremler bir yana yalnızca 2020 yılında meydana gelen depremler bile bu tehlikeli gerçeği adeta bize kendinize gelin diyor.. Maalesef Siirt’te tehlikeli bölgede yer alıyor ama Türkiye’de olduğu gibi ilimizde de bu gerçeği göz önünde bulunduran yok .

Bu iki acı gerçeğin ortak bir özelliği bulunuyor.. İkisi de çaresi olmayan sorunlar değil, corona konusunda maske takma, sosyal mesafeye uyma ve hijyene dikkat etme yeterli oluyor. Bunlara uyanlar çok rahat bir şekilde bu illete yakalanmadan yaşamlarını sürdürebiliyor.

Depremde de benzer bir durum var..Deprem öldürmüyor, depreme karşı önlem almamak öldürüyor.. Günümüz teknolojisi bize depremden korunmanın yollarını göstermiştir. Çok katlı dikey binalar yerine az katlı yatay binalar.. Yapılacak binalar için gerekli zemin etütlerini yapmak ve etütler doğrultusunda çimento ve demirden çalmadan binaları yapmak her şeye yeterli.. Tabii ki bir de işçiliğe özen göstermek.

Ancak bizler bunların yerine tam tersi bir tutum takınıyoruz.. Alüvyonlu bölgelerde dere yataklarında hiçbir etüt yapmadan çok katlı binalar dikiyoruz.. Üstelik çimento ve demirinden önemli miktarlarda çalarak ve ardından da felaket geldiği zaman timsah gözyaşları döküyoruz.

Bunun yerine aklın ve fennin gerçeğinden hareket etmek gerekiyor.. Corona konusunda üç öneriye sıkı-sıkı sarılmak, deprem konusunda da deprem yönetmeliğine uygun binalar dikmek.. Çözüm yolları bunlar..