Bir ülkede demokrasiye vurulacak en ağır darbe, adaletin siyasallaşmasıdır. Adaletin siyasallaştığı yerde, hukuk kalmaz, bütün değerler alt-üst olur. Bu bakımdan adaleti mümkün mertebe siyasetten uzak tutmak gerekir.
Adaleti, siyasetten uzak tutmanın tek yolu, bağımsız ve bağlantısız olmasıdır. Adalet Bakanlığına bağlı bir hukuk sistemi, daha baştan bağlantılı hale getirilmiş demektir.
Hukukun bütün kurum ve kuruluşlarının özerk olmaları, kendi terfi, tayin ve atamalarını kendi içlerinde gerçekleştirmeleri esastır. Siyasallaşan hukuk, hukuk olmaktan çıkar, GUGUK olur.
Türkiye’de hukukun işlerliğinin ne derece sağlıklı olduğu, Anayasa Mahkemesi ile HSYK üyelerinin, Yargıtay ve Danıştay üyelerinin nasıl belirlendiklerinden bellidir! Adaletin üst düzey kurumlarının böyle yap-boz tahtasına çevrildiği bir ülkede, tarafsız bir adalet mekanizmasından bahsetmek mümkün olur mu!
Bir yerde adalet varsa, demokrasi de var demektir. Adalet olmayan yerde, demokrasinin olması muhaldir. Demokrasi ve hukuk birbirlerinin paralelidir. Ne kadar hukuk, o kadar demokrasi! Ne kadar demokrasi, o kadar hukuk!
Hem (Adalet, mülkün temelidir) özdeyişini unutmamak lâzımdır. Adalet olmazsa, mülk de ayağınızın altından kayar gider. Adalet, tuz hükmündedir. Bu tuzun her türlü tahribattan, rutubetten ve nemden korunması gereklidir. Yoksa tuz koktu mu, kokmayan hiçbir şey kalmaz. Bunun için tuzu kokutmamalıyız!
Adalet, bütün mekanizmaların TUZU HÜKMÜNDE olduğuna göre ADALET KONUSUNA ÖZEL ÖNEM VERMEK GEREKİR.
Ülkelerin selametleri ve bekaları açısından adalet mekanizmasının, en güvenilir kurum olması gereği vardır. Adalet kurumlarının saygınlığına asla gölge düşürülmemeli, ülke insanlarının bu kuruma güvenilirliğinin korunması konusunda azami itina gösterilip gözetilmelidir. “Adalet mi, hükümet mi?” tezi üzerinden bir münazara konusu olsa, hiç çekinmeden “ADALET” dememiz gerekecektir. Hükümetler gelip, geçici, ADALET ise kalıcıdır.
Geçmiş dönemlerde Devlet Adamlarımızın ADALET MEKANİZMASINA ne kadar önem verdiklerini anlatan o kadar çok anekdotlar var ki, inanın, yazmağa kalksak sayfalar dolusu olur. TUZ KOKARSA, bütün kurum ve kuruluşlardan lağım kokusu gelmeğe başlar. “ADALET, MÜLKÜN TEMELİDİR” özdeyişini unutmamak lâzım.
Evet, Tuzun kokmasına veya kokuyor gibi algılanmasına asla müsaade edilmemeli. Bu gibi davranışlardan şiddetle kaçınılmalıdır. Adalet, herkese lâzımdır.
O halde “TUZU KOKUTMAYALIM” ve “YARGIYI, YARGIYA BIRAKALIM!”
Hele İslam dininden dem vuran ve her fırsatta dini referans aldıklarını iddia edenlere hatırlatmak lâzım. Devletin mumunu dahi, şahsi işlerinde kullanmayan Hazret-i Ömer gibi adil olmanın yollarını araştırın! Unutmayın, höpürdetip götürdüğünüz milli servetlerde, tüyü bitmemiş yetimlerin hakları vardır!
Ve bu hususu da asla aklımızdan çıkarmayalım. Cuma hutbelerinin sonunda mutlaka okunan (ALLAH ADALETLİ OLMAYI EMREDER) mealinde bir ayeti kerime vardır. İşte, dinimizde öncelikle referans alınması gereken de bu ayet-i kerimedir!
Hazret-i Ali’ye (devletin dini olur mu) diye sormuşlar, cevap vermiş:
-Devletin dini ADALETTİR!
Türkiye’de adalete güvenin yüzde 20’ler dolayına düştüğü söyleniyor da! İster istemez zihinlere bir istifham takılıyor. Yoksa, TUZU DA MI KOKUTTUK!!!
ANEKDOT
Balık alacak şahıs, balıkçının tezgâhındaki balıklardan birini almış ve kuyruk tarafından koklamağa başlamış. Balıkçı, duruma müdahale ederek:
-Bey amca, BALIK BOŞTAN KOKAR! Diyecek olmuş, müşteri gülümseyerek cevap vermiş:
-Tezgahındaki balıklar, baştan kokmasına kokmuşlar da, koku, kuyruğa kadar sirayet etmiş mi, etmemiş mi ona bakıyorum!
YORUMLAR