Devlet denilen varlığın dört temel görevi vardır. Bunların ilki, vatandaşları arasında adaleti eşit şekilde uygulamaktır. Devletin dinin adalet olması bundan kaynaklanmaktadır. İkinci önemli görevi ise eğitimdir. Ülkeyi, muasır medeniyet seviyesine ulaştırmak, hatta muasır medeniyeti aşmak için gerekli yatırımları yapmak da devletin görevlerindedir. Unutmayalım, vatandaşları çağdaş bilimle eğitmek, dünya ülkesi olmak açısından zorunludur. Üçüncü bir konu ise vatandaşların sağlığı konusudur. Devlet, vatandaşının sağlığını korumakla mükelleftir. Eğitim ve sağlık hizmetlerinin parasız olması esastır!
Gelelim temel görevlerinden dördüncüsüne! Devlet, iş isteyen her vatandaşına iş imkânı sağlamakla da mükelleftir. İşsiz vatandaşlara, sosyal yardımlar yapmak, sadaka ekonomisi uygulamak hatalı bir uygulamadır. İnsanları tembelliğe alıştırır. Devletlerin, işsiz olan ve iş isteyen tüm vatandaşlarına tahsil durumlarına göre iş vermek zorunluluğu vardır. Devlet, nasıl vatandaştan vergi alıyor, asker olarak silahaltına alıyorsa, iş istediği zaman da, iş vermekle mükelleftir.
Türkiye’de, 15 milyon işsizin olduğu söyleniyor. Zihinlerde, bütün bunlara nasıl iş bulunacak istifhamı oluşabilir. Devlet, 15 milyon işsizin tümüne de çok rahat iş imkânı yaratabilir. Devlet olmanın hikmeti budur. Kadro ihdas etmek gibi zorunluluklara da gereksinim yoktur. İş için müracaat eden her vatandaşa tahsil durumuna veya özel becerilerine göre iş imkânı sağlanması devlet olmanın gereğidir.
Almanya, müracaat eden tüm vatandaşlarına iş vermektedir. Bir kimse, iş için müracaat ettiğinde, durumuna uygun bir iş teklif edilir. Kişi, teklif edilen işi kabul etmezse, değişik ikinci ve üçüncü işler önerilir. Ancak, teklif edilen üç işten hiç birini de kabul etmezse, o zaman (Senin çalışmaya niyetin yok. Kendi başının çaresine bak) denilir.
Almanya’nın, vatandaşlarına iş sağlamak konusunda yaptığını Türkiye neden yapamazsın! Elbette, yapabilir. Şunu da anımsatalım. İşe alınanlara ödenen maaşların yüzde 50’sine yakını vergiler yoluyla tekrar devlet hazinesine girer. Bütün vatandaşlar iş sahibi olunca, tüketim artacağından piyasa canlanır, yatırım imkânları artar, sanayi gelişir. Bu sayede, ülke, dış ülkelerle rekabet edecek düzeye ulaşır. (Nerde hareket orda bereket) atasözünde vurgulandığı gibi hareketsizlik, tembellik ve edilgenlik insanlar ve toplumlar için mutsuzluk sebebidir. Çalışılan yerde hem verim artar, hem bolluk olur.
Unutmayalım, sadaka ekonomisinden vazgeçilerek, işsizleri iş sahibi kılmanın yolunu bulmadıkça dünya devleti olduğumuz iddiasında bulunamayız!!!
YORUMLAR