11 Kasım 2021 günü (GELECEĞE NEFES OLMAK) programı kapsamında Türkiye genelinde olduğu gibi İlimizde de Ağaçlandırma Bayramı etkinlikleri düzenlendi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından alınan kararla Milli Ağaçlandırma Günü nedeniyle Siirt’te 231 bin fidan toprakla buluştu.
Tüm Türkiye’de gerçekleştirilen etkinlik kapsamında Siirt Polis Özal Harekat Atış Noktası alanında 231 bin fidan toprakla buluştu. Düzenlenen fidan dikim programına Siirt Valisi Osman Hacıbektaşoğlu, İl Emniyet Müdürü Halit Aziz Yılmaz, kurum müdürleri, öğrenci ve vatandaşlar katıldı. Saatler 11.11’i gösterdiğinde toplu olarak fidan dikimine geçildi. İl genelinde toplam 231 bin fidan aynı anda dikildi. Siirt genelinde 231 bin fidanın toprakla buluşturulmasının memnuniyet verici olduğunu söylesek bile etkinliklerinin sonuçlarına baktığımızda, (harcanan emeğe yazık olmasın) demekten başka elimizden bir şey gelmiyor.
Hemen her yıl, muhtelif kuruluşlar tarafından fidan ekme etkinlikleri düzenlenir. Bugüne kadar dikilen fidanların onda biri bile tutsaydı, TÜRKİYE’NİN YEŞİLDEN BİR CENNETE DÖNÜŞMÜŞ OLMASI GEREKECEKTİ.
Yıllardan beri Siirt’e gazetecilik yapan bir vatandaş olarak bugüne kadar sözde tesis edilen fidanlıklarda o kadar çok fidan dikme etkinliğine katıldım ki, sayılarını mümkün değil anımsayamam! Hep anlı şanlı törenler yapılır, fidanlar, toprakla bütünleştirilir, sonuç ise sıfır artı sıfır elde var sıfır…
Fidan dikmek, fidanlık alanlar kurmak iyi de, diktikten sonra hiç bakılmayan, korunmayan, korunmak şöyle dursun hayvanların, hatta insanların tasallutlarına maruz bırakılan bu etkinliklerden beklenen nedir! (Laf ola, torba dola) kabilinden fidanlıklar tesis edeceksiniz, sonra kendi kaderine terk edip insanların ve hayvanların tasallutlarına maruz bırakacaksınız! Fidanlık tesis etmek, ağaç dikmek bu mudur, yani!
Şöyle geçmişe yönelik dönüp baktığımda emin olun, katıldığım etkinliklerde dikilen fidan sayısı rahatlıkla 5 milyonu aşmıştır. Ama fidan dikilen alanlardan hiç birinin fidanlığa dönüştüğünü görmek nasip olmadı. Altında oturacağım, gölgesinden yararlanacağım, meyvesinden yiyebileceğim bir tek ağaç bile yok.
Bunun bir tek istisnası var. Teşviklerle oluşturulan fıstık bahçeleri. Bunun sebebi de, vatandaşlara ait olmasından, sahibinin bizzat koruması altında bulunmasından ve gür bir gelir kaynağı teşkil etmesinden kaynaklanıyor. Bu açıdan özellikle eski Valilerimizden adı (FISTIKÇI VALİ)’ye çıkan Sayın Nuri Okutan’a yeri gelmişken bir kere daha teşekkür edelim.
Diyeceğimiz şu ki tesis edilen ve vatandaşın koruması altında olan tesisler neşv-u nema bulurken, devletin koruması altında olan hiçbir tesisin neşv-ü nema bulduğuna şahit olmadık. Dikilen fidanlara, yapılan masraflara yazık oluyor.
Fidan dikmekten maksat, ağaçlara dönüşmeleri, gölgelerinden, meyvelerinden yararlanılması, belki en son olarak sürelerini doldurdukları ve kuruduktan sonra kereste veya odun olarak değerlendirilmeleri değil mi!
Şimdiye kadar İlimizde törenlerle tesis ettirilen hiçbir fidanlığın koruya dönüştüğünü, gölgesinin altında uzanıldığını, meyvesinden yararlanıldığını gören var mı. Bunun için, ağaç dikme etkinliklerini hep göstermelik bir uğraş olarak görmekteyim. Tecrübelerimin ışığında yaşadığım gerçek budur.
Fidan mı dikeceksiniz, koruluk mu tesis edeceksiniz, bunu vatandaşlarla birlikte ve onlara ait arazilerde yapınız. Sonra da ona, hulus-i kalp ile teslim ediniz. Ancak o zaman korunacaklarına ve yüzde yüz olmazsa bile yüzde 50 dolaylarında neşv-ü nema bulacaklarına inanabilirsiniz…
Sözün özü: Önemli olan fidanlar dikmek değil, dikilen fidanları korumaktır. Koruyamayacak olduktan sonra, dikilen fidanların meseli BOŞ HAVANDA SU DÖVMEK OLUR!
ANEKDOT
Halife Harun Reşid bir gün veziriyle birlikte Bağdat’ın dışına çıkarak şöyle bir gezinti yapmak, halkın nelerle uğraştığını görmek ister. Bakar ki, yaşlı bir adam, bağında hurma fidanı dikmektedir. Kendisini tanıtmadan:
-Baba, ne yapıyorsun, bu yaştan sonra fidan mı dikiyorsun? diye sorar!
Adamcağız:
-Evet, oğul, görüyorsun ya hurma fidanı dikiyorum cevabını verir.
Harun Reşid, yine sorar:
-Peki, diktiğin bu hurmalar kaç senede meyve verecek dersin?
İhtiyar:
-Hiç belli olmaz oğul; beş senede, on senede, hatta yirmi senede ancak meyve verenler de olur.
-Demek ki, diktiğin hurmaların meyvesini yemen, biraz şüpheli. Mademki sen hayatta iken meyve vermeyecek, o halde bu zahmetleri neden çekiyor; meyvesini yiyemeyeceğin fidanların meşakkatine neden katlanıyorsun?
İhtiyar bu soruya şu cevabı verir:
-Oğul, bizden evvelkiler dikip gitmişler, biz onların diktiği fidanların meyvesini yedik. Şimdi ise sıra bize geldi, biz de dikelim de bizden sonra gelenler yesinler.
İhtiyarın cevabından hoşlanan Harun Reşid:
-Baba, çok güzel konuştun! diyerek kendisine bir kese altın verir. Bu atiyesinden Muhatabının zaman-zaman tebdili kıyafet gezdiğini duyduğu Halife Harun Reşid olduğunu anlayan ihtiyar:
-Halife Hazretleri, Allah’a hamd ederim ki, başkalarının diktiği fidanlar senelerce sonra meyve verdikleri halde, benim diktiğim fidan daha elimdeyken meyvesini verdi der.
Harun Reşid, bu söze de hayran olur; ihtiyara bir kese dolusu altın daha verir. Ak sakallı zat, bu sefer de şöyle söylenir:
-Allah’ıma şükrolsun ki, başkalarının diktiği fidanlar senede ancak bir defa meyve verdiği halde, benim diktiğim fidan daha elimdeyken iki defa meyve verdi!
Halife, ihtiyarın bu sözüne de hayran kalır ve bir kese altın daha vererek yanındaki vezirine:
-Burada daha fazla konuşmayalım, yoksa bu ihtiyar bizde para bırakmayacak! diyerek uzaklaşır.
Keşke, biz de bu yaşlı adam gibi, kendimiz için değil, insanlığın geleceğini düşünerek fidan dikmeyi öğrensek…