Yıllardır ve özellikle 7 Ekim’den bu yana yüreğimiz Gazze ile yanıyor. Vicdan sahibi her insan mutlaka bu soykırımı yüreğinin en derinlerinde hissetmiştir. Dünyanın her yerinde siyonist İsrail’in Gazze’de işlediği insanlık suçuna dikkat çekmek için eylemler düzenleniyor. Ülkemizde de en ön saflarda yer alarak eylemlerimizi ve tepkilerimizi hiçbir provokasyona mahal vermeden “hukuka uygun” ve “barışçıl” bir şekilde gerçekleştirdik.
Son günlerde “Gazze” mevzusu ile barışçıl eylem ve tepkilerin provoke edilmesi gibi bir tehlike söz konusu. Daha düne kadar “Hamas”a terörist diyenler, “Bize ne Filistin’den” diyenler, siyonistlere selam çakanlar; şimdi de hükümet üzerinden devletimizi zayıflatmaya çalışmaktalar.
DHKP-C, FETÖ gibi terör örgütleri ve İran/CIA/MOSSAD iltisaklı ajanlarla ülkemiz karıştırılmaya çalışılmaktadır. Devlet yönetimini çocuk oyuncağı zanneden aklı kıtlar, ticaret mevzusu üzerinden hükümeti vurarak aslında doğrudan devleti zayıflatmaya yönelik adım attıklarının farkında mıdırlar bilemeyeceğim.
Son günlerde bu provokasyonlar artacak gibi gözüküyor. Özellikle Gazze hassasiyeti olan herkesin ve kolluk kuvvetlerinin çok dikkatli olması gerekiyor. Bir anlık gaza gelip çok kolay manipüle edilebilirler. Tüm gösteri ve yürüyüşler için mutlaka yetkililerden izin alınmalıdır. Radikal ve provokatif söylemlerden kaçınılmalıdır. Kolluk kuvvetleri sert tepkilerden kaçınmalı ve bu süreçte çok daha hassas davranmalıdır.
Evet boykot çağrıları yapılsın, ticaret eleştirilsin, Gazze’ye destek çığ gibi büyüsün; ama tüm bunlar hukuka uygun bir zeminde gerçekleştirilsin. Sivil insiyatiflerin en büyük silahı barışçıl eylemlerdir. Provokasyona hayır, barışçıl eylemlere ise devam.