Yıl içinde 16 Kasım günlerinin (Dünya Hoşgörü Günü) 17 Kasım günlerinin ise (Dünya Komşular Günü) olarak kutlandığını biliyor muydunuz. Birleşmiş Milletler, küresel düzeyde birbirlerine hoşgörülü bir ilişkiye adanmış bir tatil kurdu. Uluslararası Hoşgörü Günü olarak adlandırılır ve her yıl Kasım ayı ortasında yani üçüncü sonbahar ayının 16’sında kutlanır.
Bu sosyal açıdan önemli kutlamanın tarihi, 1995 yılında başladı. O zaman, UNESCO örgütünün temsilcileri tarafından önemli bir belge olan Hoşgörü İlkeleri Bildirgesi kabul edildi. Bir yıl sonra, kardeş örgütünün (BM Genel Kurulu) liderliğinden, üyeler, bundan sonra hoşgörü şerefine uluslararası bir eylemde bulunacak bir öneri aldılar. Bu girişim organizasyonun katılımcıları tarafından olumlu karşılandı. Yani takviminde Uluslararası Hoşgörü Günü göründü. Yine Birleşmiş Milletlerin takvimine göre 17 Kasım günleri ise Dünya Komşuluk günü olarak tescillendi.
Doğrusunu isterseniz, yaşadığımız dünyada ne Uluslararası hoşgörü, ne de komşular arası bir diyaloğun varlığından bahsedemeyiz. Dünyadaki bütün devletler, birbirine düşman. Kim, hangi devletten, neyi nasıl koparacak onun hesabı içinde. Komşuluk konusuna gelince, bir zamanlar kültürümüzün bir parçası olan komşuluk da maalesef rafa kalkmıştır. İtiraf etmeliyiz ki, aynı apartmanda yaşayan bizler, çoğu kere komşu dairelerde bile kimlerin oturduklarından haberdar değiliz.
Zaman-zaman kapımızın zili çalınıp da, (Bu apartmanda falanca adlı şahıs oturuyor mu) diye sorulduğunda, utanarak, sıkılarak bilmediğimizi söylediğimiz çok olmuştur.,
Yani, Uluslararası Hoşgörü Günleri ile Komşular Günleri sözün tam anlamıyla geçerliliğini yitirmiş deyimlerdir.
Bahçeli evlerin yerini alan apartmanlar, bizde komşuluk duygusu bırakmadı. Korkunç bir hızla gelişen teknoloji, yaşam koşullarının ve rekabetin artması ile insanların daha fazla çalışmak zorunda kalması, artan nüfus miktarı, tanımlanan aşırı sorumluluklar ve daha birçok neden bu kültürleri bizden aldı. Ya da biz almasına izin verdik, komşuluğu da zamanın hunharca katline karşı koruyamadık. Aslında kime soracak olursak özlem duyuyor bu samimiyete bu doğallığa ama insanların buna ayıracak zamanları ve enerjileri yok.
Hayatımızı, anlarımızı, sıkıntılarımızı, mutluluklarımızı paylaştığımız yol dostlarımız komşular. rastlantısal olarak aynı apartmanda veya yan yana evlerde oturduğumuz, hatta çalıştığımız kişiler, imdat anında ailemizden önce yardımına ihtiyaç duyduğumuz, yaşamımızın bir döneminde yollarımızın kesiştiği can dostlarımız, geç saatte oluşan bir problemin çözümünde, bir hastalık anında, bir ihtiyacın acil yardımında, bize ilk önce el veya omuz veren komşularımız; Bir fincan tuz veya şeker, gazete, ekmek veya yerine göre umut, sevgi, akıl, yardım isteyebileceğimiz kişilerdir. Bir zamanlar kültürümüze yerleşmiş olan “Ev alma komşu al” deyimi de geçerliliğini yitirmiştir.
Bakın Türkiye olarak bütün komşu ülkelerle sorunluyuz. Aile olarak, kaldığımız apartmanlardaki komşularımızın kimliklerinden haberimiz yok. Yine de, tüm olumsuzluklara rağmen o güçlü ve güven dolu bağları tekrar canlandırabileceğimize, hayatımıza komşuluk kavramını tekrar sokabileceğimize inanmak istiyorum.
Hem evimizde, hem de iş yerlerimizde, sabahları aynı asansörde karşılaşıp susan değil, birbiriyle selamlaşan, hal-hatır soran insanlar olmalıyız, birbirimize gülümsemeliyiz. 16 ve 17 Kasım günlerini kuvveden fiile çıkarabilirsek, belki Dünyayı yaşanır bir hale sokabilirdik.