Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Cüneyt ARITÜRK
Cüneyt ARITÜRK

“Dünya Türk Kahvesi Günü” Veya: “Bir Fincan Kahve Olsam Kırk Yıl Hatırım Vardı!”

Türk kahvesi kültürü ve geleneği, 2013 yılında UNESCO’nun somut olmayan kültürel miras listesinde yerini almıştır. O tarihten bu yana 5 Aralık, “Dünya Türk Kahvesi Günü” olarak kutlanmaktadır.

Türk kahvesinin ayırt edici özelliği kullanılan çekirdek türünde değil, kendine özgü demleme tekniğinde yatmaktadır. Bu teknik, kahvenin kendine has aroma ve dokusunu oluşturur.

Türk kahvesini içmeden önce bir süre beklemek gerekir. Bu beklemenin nedeni ise kahve telvesinin dibe çökmesi için gereken süreyi sağlamaktır. Türk kahvesi telvesi ile birlikte ikram edilen tek kahve türü olarak bilinir.

Türk kahvesi demlendiğinde yanında küçük bir bardak su da ikram edilir. Kahve ile birlikte su verilmesinin amacı, kahve tadını daha net bir şekilde deneyimlemektir. İçilen su, ağızda oluşan tatları temizler ve kahvenin zengin aromalarını vurgular. Aynı zamanda kahve yanında su sunumu, Türklerin paylaşımcılığını ve misafirlere saygıyı simgeler.

Bir de kahve ile ilgili bir geleneğimiz var. Nişan törenlerinde gelin adayı, damat adayının gerçekten kendisini sevip sevmediğini anlamak için, damadın kahve bardağına tuz katar ve ikram eder. Eğer damat adayı, kahvenin tuzlu olduğunu anladıktan sonra  içmezse, bu gelinin isteklerini karşılayamayacağı anlamına gelir, içerse, gelin adayına gerçekten aşık olduğunun delili sayılır.

Kahve’nin anavatanı Etiyopya‘nın yüksek yaylalarıdır. Yabani kahve bitkisinin doğal olarak yetiştiği bölgelerde yerli halk bu bitkinin tanelerini un haline getirip bir çeşit ekmek yaparlardı. Meyveleri kaynatıldıktan sonra suyu içilmek suretiyle tıbbi amaçlı kullanılıyor ve “sihirli meyve” olarak adlandırılıyordu.

Etiyopya’da, Kaffa’nın ormanlarında yetişen Arabika kahve ağaçlarındaki kahve çekirdekleri ilk işlenen kahve olarak bilinmektedir.

Dünya genelinde lider konumda olan kahve ise Brezilya kahvesidir. Bu ülke, sıcak iklimi, verimli toprakları ve geniş tarım arazileriyle kahve yetiştirmek için mükemmel bir ortama sahiptir. Brezilya, özellikle yüksek kaliteli Arabica ve Robusta çekirdeklerinin başlıca kaynağı olmasıyla tanınır.

Bir rivayete göre Kahveyi ilk bulan kişi Veyselkarani Hazretleridir.

Kahvenin içecek şeklinde tüketilmeye başlanmasının Merkezi ise Yemen’dir.  Osmanlılar, Yemen’i 1517’de fethetmiş ve 1520 yıllarında da kahveyle tanışmıştır. O yıllardan bu zamana kadar kahve Türk mutfağının değişilmez bir unsuru olmuş ve günümüze kadar olan süreçte bir kahve kültürünün oluşmasını sağlamıştır.

Türk kahvesinin yaygınlaşması 16. yüzyıla dayanır. 1543 yılında Yemen Valisi Özdemir Paşa, lezzetine hayran kaldığı kahve çekirdeklerini İstanbul’a getirir, Türkler tarafından bulunan yepyeni hazırlama metodu sayesinde kahve, güğüm ve cezvelerde pişirilerek Türk Kahvesi adını almıştır.

Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı olduğuna dair uyarlanmış bir de şarkımız vardır. İşte, o şarkı sözleri:

Dün akşam yolda gördüm, seni yıllardan sonra

Bir yabancı gibiydin, dönüp bakmadın bana

Bunu senden ummazdım, çok kırıldım ben sana

Bir fincan kahve olsam kırk yıl hatırım vardı

Ömrümü sana verdim, dönüp baksan ne vardı?

Belki görmem bir daha, seni ömrüm boyunca

Üzülüp ağlar mıydın, öldüğümü duyunca?

Eline ne geçerdi beni kabre koyunca?

Bir fincan kahve olsam kırk yıl hatırım vardı

Ömrümü sana verdim, dönüp baksan ne vardı?

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER