Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Fatih ARITÜRK
Fatih ARITÜRK

EBEDİYETE İNTİKALİNİN YILDÖNÜMÜNDE MAREŞAL MUSTAFA FEVZİ ÇAKMAK (12 OCAK1876-10 NİSAN 1950)

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun harcında çok sayıda kahramanların alınteri vardır. Ancak, bu kahramanlar içinde dört kahraman var ki, bunları hiç unutmamak gerekir. Bu dört kahramanın birincisi elbette ki Mustafa Kemal Atatürk’tür. Mustafa İsmet İnönü,  Mustafa Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir. İşte İstiklâl Savaşının dört ası.

Ebediyete intikalinin yıldönümünde istedik ki Mustafa Fevzi Paşa’yı analım ve anımsatalım. 12 Ocak 1876 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelen Mustafa Fevzi’nin ebediyete intikâl tarihi 10 Nisan 1950’dir. Mustafa Fevzi Çakmak, Türkiye’nin Mustafa Kemal Atatürk’ten sonraki ikinci ve son mareşali. İlk Millî Savunma Bakanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Cumhuriyet dönemindeki ilk genelkurmay başkanıdır.

Mustafa Fevzi, 12 Ocak 1876’da İstanbul Anadolu Kavağı’nda Çakmakoğullarından Topçu Albayı Ali Sırrı ile Hesna Hanım’ın oğlu olarak dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Kuleli Askerî Lisesi’nde tamamladıktan sonra 29 Nisan 1893’te Harbiye’ye kaydolarak 28 Ocak 1896’da piyade teğmen rütbesiyle mezun oldu. Akabinde Mekteb-i Erkân-ı Harbiye’ye girerek 25 Aralık 1898’de kurmay yüzbaşı rütbesiyle bitirdi.

Bir süre Erkân-ı Harbiye (Genelkurmay) 4. Şube’de görev yaptıktan sonra 1899’da 3. Ordu’ya bağlı Metroviçe’deki 18. Fırka’nın kurmay heyetinde görevlendirildi. Balkanlar’daki Sırp ve Arnavut çetelere karşı verilen mücadeleye katıldı. Kısa aralıklarla terfi ederek 1907’de miralaylığa (albay) yükseldi. 1908 yılında İkinci Meşrutiyet ilan edildiğinde 35. Fırka Komutanı ve Taşlıca Mutasarrıfıydı. 1910’da Arnavutluk’ta çıkan ayaklanmayı bastırmakla görevlendirilen Kosova Kolordusu’nun kurmay başkanlığına atandı. 1911’de Trablusgarp Savaşı başlayınca Rumeli’nin savunmasıyla görevli Garp (Vardar) Ordusunun kurmay başkanlığına getirildi. Balkan Savaşı (1912-1913) sırasında 21. Yakova Fırka Komutan Vekilliği, 6 Ağustos 1912’de Kosova Kuvay-ı Umumiye Kurmay Başkanlığı ve 29 Ekim 1912’de de Vardar Ordusunda 1. Şube (Harekât Şubesi) Müdürlüğü yaptı. Sırp Cephesi’nde bu görevde bulunan Fevzi Paşa’nın başarılı askerî faaliyetlerine rağmen, Garp vilayetlerinde 10 Mayıs 1913’ten itibaren Türk hâkimiyeti sona ermiştir.

1913’te 5. Kolordu Komutanlığına atandı. Mart 1915’te rütbesi mirlivalığa (tuğgeneral) yükseltildi.

1.Dünya Savaşı’nda Çanakkale, Kafkas ve Suriye cephelerinde savaştı. 1918’de ferikliğe yükseldi.

Fevzi Paşa, V. Kolordu Komutanı olarak 6 Ağustos ve 13 Ağustos 1915 tarihindeki muharebelere katılmıştır. Fevzi Paşa’nın komutasındaki 13. ve 14. Tümenler muharebeye katılmamış fakat 21 Temmuz’dan itibaren cepheye gelerek, I. Tümen hariç yıpranmış ve yorulmuş eski tümenleri değiştirmişlerdir. Ayrıca İkinci Ordu tümenlerinin bölgeye (Kereviz Dere-Zığın Dere) gelmeleri üzerine 6. ve 7. Tümenler, Saros Grubu’na gönderilmiştir.

Düşman Kirte istikametinde yapacağı taarruzlar doğrultusunda Alçıtepe’yi almayı planlamıştı. Fakat Türk direnişi karşısında amacına ulaşamayan düşman kuvvetleri çok fazla ilerleyememiştir. 6 Ağustos’ta düşmanın taarruz ettiği Arıburnu – Conkbayırı Bölgesine gönderilen VIII. ve IV. Tüm. ile yetinmeyen Vehip Paşa, 9 Ağustos’ta Fevzi Paşa’nın komuta ettiği V. Kolordu Komutanlığına bağlı V. ve XIV. Kolorduların son ihtiyatları olan 41. ve 28. Alayları da bu bölgeye gönderdi. Bölgeye gönderilen bu iki alay Conkbayırı’nın düşmanın eline geçmemesine ve Albay Mustafa Kemal Bey’in 10 Ağustos tarihinde Conkbayırı taarruzuna yardımcı oldu. Mustafa Kemal Bey’in rahatsızlığı nedeniyle 10 Aralık 1915’te Fevzi Paşa 5. Kolordu Komutanlığı kendisinde kalmak üzere, ek görev olarak Anafartalar Grubu Komutan Vekilliğine görevlendirildi (Mustafa Kemal Bey ise 16 Aralık 1915’te cepheden ayrıldı). Bu muharebelerde V. Kolordu Komutanı olarak görev alan Fevzi Bey’in komutasındaki XIII. Tüm. 21 Ekim 1915’te Keşan’a hareket etti. XIV. Tümen ise 12 Ocak 1916’da bölgeden ayrıldı.

Mondros Mütarekesi imzalandığında sağlık nedenleri sebebiyle İstanbul’da bulunuyordu. 24 Aralık 1918’den 14 Mayıs 1919’a kadar ferik rütbesiyle Osmanlı Devleti’nin Erkân-ı Harbiye Reisliği (bugünkü Genelkurmay Başkanlığı) görevinde bulundu. 1. Ordu Müfettişliği, Askerî Şûra üyeliği, Ali Rıza Paşa ve Salih Hulusi Paşa hükûmetlerinde Harbiye Nazırlığı (Millî Savunma Bakanı) (Şubat – Nisan 1920) yaptı. Harbiye Nazırlığı sırasında Anadolu’daki millî kurtuluş hareketine silah ve cephane gönderilmesini kolaylaştırıcı bir tutum izledi.

İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından resmen işgalinin (16 Mart 1920) ardından Anadolu’ya geçmeye karar veren Fevzi Paşa, 27 Nisan 1920’de Ankara’ya ulaştı. İstasyonda Mustafa Kemal Paşa tarafından törenle karşılandı. Birinci dönem TBMM’ye Kozan milletvekili olarak katıldı. 26 Mayıs 1920’de İstanbul Hükûmeti tarafından ulusal hareketin önderlerinden biri olarak rütbesinin kaldırılmasına, nişanlarının geri alınmasına ve idamına karar verildi.

3 Mayıs 1920’de Millî Müdafaa Vekilliğine (Millî Savunma Bakanlığı) getirildi. 24 Ocak 1921’de Mustafa Kemal Paşa’nın İcra Vekilleri Heyeti Reisliği’nden ayrılması üzerine, Millî Müdafaa Vekilliği üzerinde kalmak kaydıyla İcra Vekilleri Heyeti Reisliğini (Başbakanlık) de üstlendi. İkinci İnönü Muharebesi’nin zaferle neticelenmesinin ardından 3 Nisan 1921’de rütbesi TBMM kararıyla birinci ferikliğe (orgeneral) yükseltildi. Kütahya-Eskişehir Muharebeleri’nde mirliva İsmet Paşa komutasındaki Garp Cephesi ordularının mağlup olup Yunanların Temmuz 1921’de Kütahya, Afyonkarahisar ve Eskişehir’i ele geçirmelerinden sonra İsmet Paşa’nın (İnönü) yerine TBMM tarafından Genelkurmay Başkanlığı görevine de getirildi. 3 Ağustos 1921’de Başvekillik, Millî Müdafaa Vekilliği ve Erkân-ı Harbiye Reisliği görevlerini hep birlikte yürütmeye başladı ve Sakarya Savaşı sırasında TBMM Reisi ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile birlikte bizzat cephede harekâtı yönetti.

14 Ocak 1922’de Millî Müdafaa vekilliği, 9 Temmuz 1922’de İcra Vekilleri Heyeti Reisliği görevlerinden ayrıldı ve Genelkurmay Başkanı olarak Büyük Taarruz’un askerî planlarını hazırladı. Zaferle sonuçlanan Dumlupınar Meydan Muharebesi’nin (30 Ağustos 1922) ardından 31 Ağustos’ta rütbesi Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın tavsiyesi üzerine TBMM tarafından Müşirliğe (Mareşal) terfi ettirildi.

“Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekilliği”nin kaldırılmasıyla 30 Ekim 1924’e kadar TBMM’de Kozan milletvekilliği görevine devam etti. Mustafa Kemal Paşa’nın askerlik yapanların siyasete karışmamaları gerektiğine dair talimatından sonra, 31 Ekim 1924’te askerlik görevini, siyasete tercih ederek Kozan milletvekilliğinden istifa etti.

Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisliği görevini 23 yıl yaptıktan sonra 12 Ocak 1944’te 68 yaşında Askerî ve Mülkî Tekaüt Yasası’na göre Tahdit-i Sin yani yaş haddinden dolayı emekliye sevk edildi.

1946 seçimlerinde Demokrat Parti listesinden bağımsız aday olarak TBMM’de VIII. Dönem İstanbul Milletvekili seçildi. 6 Ağustos 1946’da milletvekili seçilerek 22 sene sonra tekrar Meclise katılan Fevzi Paşa, İsmet İnönü’ye karşı Demokrat Parti’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak 59 oy aldı. Demokrat Parti Genel Başkanı Celâl Bayar’ın dönemin Cumhurbaşkanı’nın demokratik seçimlere izin vermesi için söylediği “Devr-i Sabık yaratmayacağız” (yani iktidara geldikten sonra yapılan yanlışların ve yolsuzlukların hesabını sormayacağız) demesinden sonra partisinden istifa ederek, 19 Temmuz 1948’de Osman Bölükbaşı ile birlikte Millet Partisi’nin kurucu üyeleri arasında yer aldı. Partinin fahri başkanı oldu.

1950 seçimde Millet Partisi’nin adayı oldu ama seçimden bir kaç gün evvel 10 Nisan tarihinde İstanbul’daki Teşvikiye Sağlık Yurdu’nda vefat etti. Ölümünün ertesi günü gazeteler kara başlıkla çıktı ama radyoda müzik yayınının devam etmesi üzerine radyolar şiddetle protesto edildi. Halk, bilhassa Irak ve Suriye radyoları matem marşları çalarak, acılarını paylaştıkları halde Türk radyosunun ilgisiz kalmasına kızıyordu. Radyoevinin önünde gençlerle polis arasında çarpışmalar oldu, jandarmalar hava yıldırma ateşi açtı. Taksim Gazinosu ve birçok sinemaların camları kırıldı. Şehir Tiyatrosu zorla kapatıldı.

Ertesi gün, cenazesi Eyüp Sultan Camii’nden kaldırılırken, cenaze namazında yüz binlerce vatandaş bulundu, ancak hazırlanan cenaze merasim programını halk durdurdu, tabutun top arabasına konulmasına meydan bırakılmadı, halk tarafından taşındı. Bazı tahrikçiler de olaya karışınca, bir aralık ortalıkta dehşet verici karışıklıklar aldı, yürüdü ve cenazeye bir irtica hareketi havası vermek isteyenler oldu. Mareşal Çakmak Eyüp Sultan Mezarlığı’nda Küçük Hüseyin Efendi dergahı türbesine defnedildi ve ailesinin isteğiyle Ankara’daki Devlet Mezarlığı’na nakledilmedi.

Atatürk’ün Özel Kalem Müdürü Hasan Rıza Soyak’ın anlattığına göre Atatürk, kendisinin halefi olarak Fevzi Çakmak’ı görmekteydi. “Şüphesiz ki, konuşma ve seçme hakkı TBMM’ye aittir ancak bu konudaki düşüncelerimi belirtmek isterim. Akla ilk olarak İsmet Paşa gelmektedir; kendisi bu ülkeye büyük katkılarda bulunmuştur. Ancak, bir nedenden dolayı kamuoyunun teveccühünü kazanamamış gibi görünüyor. Mareşal Fevzi Çakmak da ülkesine büyük katkılarda bulundu ve bununla birlikte herkesle de iyi geçinebilmekte. Üstlerinin düşüncelerini her zaman takdir etmiş ve kimse ile kavga içerisinde değil. Bu sebeplerle kendisi devletin başı için en uygun adaydır.”

Ebediyete intikalinin yıldönümünde hem bir asker ve bir siyaset adamı olarak Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda büyük hizmetleri olan Mareşal Mustafa Fevzi Çakmak’ı rahmet ve minnetle anıyoruz.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER