Yanlış anlaşılmaya sebep olmamak için peşinen açıklayayım. Ben itikat olarak Sünni, mezhep olarak Şafii’yim. Ancak, bunun böyle olması gerçekleri yazmama engel değildir.
Bu bir gerçektir ki, Osmanlı döneminden bu yana, bu bölgede ezilenler hep ehli şia olmuştur. Hatta, Osmanlılar döneminden itibaren değil, çok geçmişlerden, ta Kerbela’dan bu yana şia, İslam aleminin ezilen kolu olagelmiştir.
Şia, esas itibarıyla Hazreti Ali (Kerremallahu vechehü) tarafını tutup, hilafetin onun ve zürriyetinin hakkı olduğuna, kıyamete kadar bu hakkın onlardan çıkmayacağına inananlardır.
Şia’nın bir kısmı Hazreti Ali’nin imamete daha lâyık olduğuna, bununla beraber üst varken astın halife olabileceğine inandıkları için Hazreti Ebubekir ile Hazreti Ömer’in hilafetini reddetmezler. Şiiler arasında ehli sünnete en yakın fırka da budur.
Şianın görüşleri içinde 12 İmam vardır. Hepsi de ehl-i beytten olan imamların masum olduklarına inanılır. Bu imamların adları sırasıyla şöyledir:
Ali El Mürtaza,
Hasan el Mücteba,
Hüseyin eş Şehid,
Ali Zeynelabidin es Seccad,
Muhammed el Bakir,
Ca’fer es Sadık b. Muhammed
Musa el Kazım b. Ca’fer,
Ali er Rıza b. Musa,
Muhammed el Cevat et-Takıy b. Ali
Ali el Hadi b. Muhammed,
Hasan el Askeri Ali b. Muhammed ve
Muhammed el Mehdi b. El Hasan.
Ehli Şia Hazret-i Mehdi’nin ölmediğine ve ahir zamanda dünyaya gelerek, insanları hak dine davet edeceğine inanırlar. Zaman zaman mehdilik iddiasıyla ortaya çıkan zındıkların gerekçeleri de budur!
Osmanlı döneminde Şeyh Bedrettin isyanıyla başlayan şia katliamı, hemen her devirde ve her padişah zamanında çeşitli bahanelerle tekrarlanmıştır. Cumhuriyet döneminde de, ezilenler ve horlananlar hep ehl-i şia (aleviler) olmuştur.
Maalesef, Müslümanları birbirlerine kırdırmanın bir yolu da, mezhepçilik üzerinden, sünni ve şii ayırımı yapılarak gerçekleştirilmektedir. Bugün Suriye ve Irak’ta yaşanan durum budur. Türkiye’de de Şiileri ve sünnileri birbirine düşürmek isteyen zihniyete sahip olanlar bulunmaktadır ve maalesef azınlıkta oldukları için ezilenler de hep ehli şia (aleviler) olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, laiklik ilkesinin Türkiye için ne kadar öneme haiz olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Unutmayalım, Aleviler de, gerçekte bizim din kardeşlerimizdir. Aramızda bazı mezhepsel farklılıklar olsa bile aynı Peygambere, aynı kitaba inanmaktayız. Hazret-i Ali (Kerremallahu vechehü) bütün Müslümanların ortak paydalarından biridir.
YORUMLAR