“Gerçeklerin Uydusu” adlı köşeyi yaşatmak adına, bugünden itibaren okuyucularımızla rahmetli babamın yıllardır makalelerini yazdığı bu köşeden buluşmaya karar verdim ve inşallah çok sevdiği Siirt’e ve Siirtlilere en az babam kadar hizmet edebilme şansım olur..
Liramız, yabancı paralar karşısında küçülmeye devam ediyor ve bu küçülme halkımızın satın alma gücünü yitirmesine yol açıyor. Ülkelerin ekonomideki olumlu göstergelerinden biri paralarının değeridir ve acı da olsa ülkemiz böyle bir göstergeye sahip değildir. Bir zamanlar paramızdan altı sıfır silindiği halde, liramızın yabancı paralar ve özellikle Dolar ve Euro karşısında değer yitirmesi, ekonominin göstergelerinden birine sahip çıkamadığımız gerçeğini gözler önüne sermektedir. İthalatımızın büyük boyutlarda gerçekleşmesi nedeniyle halkımız, liranın kan kaybetmesinin sıkıntısını her geçen gün daha çok çeker hale gelmiştir ve bu gerçeğe rağmen yine de ekonomik alanda pembe tablolar çizilmektedir.
Yıllardır yapılan yollar ve dökülen asfaltlarla övünen vatandaşlarımız, liramızın küçülmesinden rahatsızlık duyuyorlar ve bu rahatsızlık maalesef yeterince seslendirilmemektedir. Milli gelir dağılımındaki dengesizliğin mağduriyetini yaşayan milyonlar, liramızın değer yitirmesi sonucu daha hissedilir bir mağduriyetin içine girmişlerdir ve bu konuya eğilmeleri gerekenler, yine de halkın sayesinde ulaştıkları yüce makamları kaybetmemeyi önemsiyorlar.
Bir toplumun en önemli beklentileri; refah ve huzurdur ve unutulmasın ki huzursuzluğun önemli nedenlerinden biri de refahsızlıktır. Liramızın kan kaybetmesi refahsızlığı tırmandırmıştır ve bu önemli konuda sıkıntıların eşit şekilde paylaşılmasını sağlayacak önlemlerin alınmıyor olmasına duyulan tepki, büyümektedir.
Bulunduğum bir ortamda orijinali Fransa Kraliçesi Marie Antoinette’e ait olsa da, 1960’lı yılların sonunda miting alanında “Açız açız, ekmek bulamıyoruz…” diye bağıran yurttaşa “ekmek yoksa pasta yiyin” cevabını vererek Türkiye şartlarına uyarlayan merhum Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in dönemlerini yaşayan bazı hemşerilerimiz; O dönemlere geri dönmeyi arzu ettiklerini ve şu an bırakın ekmeği yiyecek pastayı dahi zor bulduklarını belirtince, merhum Demirel’den esinlenerek; sürekli övündükleri yollar ve asfaltları hatırlayaraktan; “ekmek bulamıyorsanız pasta, onu da bulamıyorsanız, asfalt yiyin” cevabını vermek mecburiyetinde kaldım üzülerekten.
Tepkilerin yeterince seslendirilmemesine sevinen zihniyet sahiplerine, zamanı geldiğinde bunun kendilerine zarar vereceğini hatırlatarak dikkatlerini çekiyorum.